Wrong place Çeviri Türkçe
1,779 parallel translation
Wrong place, wrong time, wrong vagina.
Yanlış yer, yanlış zaman, yanlış vajina.
I told'em, you know... that's the wrong place to look.
Karım da aynı şekilde. Onlara Yanlış yerde olduklarını söyledim.
I was in the wrong place.
Ben de yanlış zamanda yanlış yerdeydim.
It's the wrong place to call on them.
Burası onları çağırmak için yanlış bir yer.
Talk about being in the wrong place at the wrong time.
Sadece yanlış zamanda, yanlış yerdeymiş.
We've been looking in the wrong place.
Yanlış yerden bakıyorduk.
You've come to the wrong place.
Yanlış yere geldiniz.
You've come to the wrong place if you're looking for information.
İstihbarat arıyorsanız, yanlış yere geldiniz.
Maybe we're looking in the wrong place.
Belki de yanlış yere bakıyoruz.
You're looking in the wrong place.
- Yanlış yerde arıyorsunuz.
And we're looking for the creature in the wrong place.
Yaratığı yanlış yerde arıyoruz.
If it'd been left to Stephen, we'd still be looking in the wrong place.
İş Stephen'a kalmamış olmasaydı, hala yanlış yerde arıyor olacaktık.
Well, Nathan picked himself the wrong place to be naughty instead of nice.
Nathan iyi yerine yaramaz olmak için kendine yanlış yeri seçti.
But he was looking in the wrong place.
Ama aslında babam yanlış şeye bakıyormuş.
Well, we were in the wrong place at the wrong time.
Yanlış zamanda yanlış yerdeydik.
Is this the wrong place?
Doğru yer değil mi?
I've crossed too many different realities, trust me, the wrong word in the wrong place can change an entire causal nexus.
Farklı gerçekliklerden geçtim. İnan bana, yanlış yerde yanlış kelime, bütün neden-sonuç ilişkisini değiştirebilir.
Unfortunately, her head was in the wrong place.
Ne yazık ki kafası yanlış yerdeymiş.
Wrong time, wrong place.
Yanlış zaman, yanlış yer.
I tried to farm... wrong place, drought and debt, creditors sold me.
Yanlış yerde... Çiftçilik yaptım... Kuraklık ve borç...
So we got a dead cop because he was in the wrong place at the wrong time.
Yani elimizde yanlış zamanda yanlış yerde olduğu için ölmüş bir polis var.
these victims Happened to be in the wrong place At the right time.
Kurbanlar doğru zamanda yanlış yerde bulunuyorlardı.
So if you're looking to take him down, you're in the wrong place.
Onu devirmek istiyorsan, yanlış yerdesin.
Maybe this is the wrong place.
Belki yanlış yere geldik.
Then it's the wrong place for me.
O zaman orası bana uygun değil.
Computer simulations reveal a city in the wrong place at the wrong time.
Bilgisayar benzetimleri yanlış zamanda yanlış yerde kurulmuş bir şehri gösteriyor.
Probably looked at the wrong person in the wrong place.
Muhtemelen yanlış yerde yanlış adama bakmıştır.
Nothing personal, you're just in the wrong place at the wrong time.
Kişisel alma- - sadece yanlış- - yanlış zaman.
- Wrong place, wrong time.
- Yanlış mekan, yanlış zaman.
Talk about the wrong place at the wrong time
Desene yanlış zamanda yanlış yerde.
Myron Stark was in the wrong place at the wrong time.
Myron Stark, yanlış zamanda yanlış yerdeydi.
Oh, God. Why am I always standing precisely in the wrong place?
Tanrım, Neden hep, en yanlış yerde duruyorum?
Then you were looking in the wrong place.
O zaman yanlış yere baktın.
You chose the wrong place to defect.
Karşı tarafa geçmek için yanlış yeri seçtin.
Wrong place, wrong time.
Yanlış zamanda yanlış yerdeydi.
Wrong place, wrong time... wrong vagina!
Yanlış yer, yanlış zaman yanlış vajina!
This time of year, facing north, this shadow is in the wrong place for you to have been at 10 : 30.
Yılın bu zamanında yüzün kuzeye dönükse bu gölge sabah 10 : 30'a göre yanlış yerde.
I've been looking for the creature in the wrong place,
Yaratığı yanlış yerde arıyordum.
# # when everything's gone wrong somehow # # the men of steel, these men of power # # are losing control by the hour # # and this is the time # # this is the place #
# # nedense her şey yanlış giderken # # çelik adam, şu güçlü adamlar # # kontrolü kaybediyor bir saatte # # ve işte zamanı # # işte yeri # # geleceğe bakmamızın # # ama etrafta gidecek pek bir yer kalmadı #
and you think to yourself, " Oh, maybe I got the time, the place wrong.
Kendince şöyle düşünüyorsun, " belkide zamanı ya da yeri yanlış anladım diye.
I felt like the world was a terrible place and it was wrong to bring a child into it.
Dünyanın berbat bir yer olduğunu ve buraya bir çocuk getirmenin yanlış olduğunu düşünüyordum.
You were just in the wrong place at the wrong time
Sadece yanlış zamanda yanlış yerdeydin
The right place, the wrong time.
Doğru yer, yanlış zaman.
If it is wrong to place myself and my unborn child in danger now, will it be any less to do so when he is born?
Eğer şu anda kendimi ve doğmamış çocuğumu riske etmek yanlışsa, o doğduktan sonra neden doğru olsun?
Have i come To the wrong place? Is this not where the Uniter's forces gather?
Burası, birleşmiş güçlerin toplandığı yer değil mi?
We're in the wrong place.
Sanırım casuslukta kullandığın eşyalardan biri.
What's wrong with a place like this?
Buranın nesi kötü?
Well, it takes a big man to admit that he's wrong, and much as I appreciate it, I really would prefer that this whole apology thing took place a little more publicly.
Yanıldığını kabul etmek büyük bir meziyettir ve ne kadar takdir etsem de, bu özür dilemenin herkesin önünde olmasını tercih ederdim.
Because it's everything wrong with this place in stark relief.
O yerin tamamıyla kasıntı bir havası var.
It forces you to open up the machine, Figure out what went wrong in the first place.
Seni, makinenin içini açmaya ve en başta neyin sorunlu olduğunu bulmaya zorlar.
The architecture of this place is wrong.
Fizibilitesi yanlış buranın.
place 132
places 252
placed 18
place your bets 158
place of birth 22
wrong 1364
wrong guy 28
wrong number 137
wrong answer 165
wrong way 70
places 252
placed 18
place your bets 158
place of birth 22
wrong 1364
wrong guy 28
wrong number 137
wrong answer 165
wrong way 70