Wrong time Çeviri Türkçe
2,251 parallel translation
The only reason that you're here right now is because you were at the wrong place at the wrong time.
Şu anda burada olmanın sebebi yanlış zamanda yanlış yerde olmandı.
I mean, I lost my virginity at the wrong time in the wrong place, with the wrong girl.
Ben bakirliğimi yanlış zamanda, yanlış yerde ve yanlış kızla kaybettim.
You were just in the wrong place at the wrong time.
Sadece yanlış zamanda yanlış yerdeydin.
The Hermes crew, huh? They were just in the wrong place at the wrong time?
Yanlış zamanda, yanlış yerdelerdi, öyle değil mi?
At the wrong time?
-... düşünür müsün?
Or maybe it was just wrong place, wrong time.
Belki de yanlış zamanda, yanlış yerdeydi.
So he must have sent me to the wrong time.
Beni yanlış zamana göndermiş olsa gerek.
So he must have sent me to the wrong time.
Beni yanlış zamana göndermiş olsa gerek o zaman.
I was in the wrong place at the wrong time.
Yanlış zamanda yanlış yerdeydim.
Mum, this is the wrong time.
Anne, doğru zaman değil.
No, Tanya, the wrong time is when it's all been spent on some...
Hayır, Tanya yanlış zaman, boşa harcanmış zamandır...
It was the wrong time, Anna.
- Yanlış zaman, Anna.
That's just wrong place, wrong time.
Sadece yanlış zamanda yanlış yerde bulundum.
Oh, I looked at the wrong time!
Yanlış bir zamanda baktım!
He's an incredibly effective senator whose daughter clearly found herself wrapped up with the wrong guy in the wrong place at the wrong time.
- O, kızı yanlış yerde yanlış zamanda, - yanında ki erkek arkadaşından dolayı tutuklanmış, - oldukça etkili bir senatör.
Wrong place at the wrong time.
Yanlış zaman da yanlış yerdeydi.
Well, it wouldn't be, except he always manages to be in the wrong place at the wrong time.
Kötü değil. Ama o hep, yanlış zamanda yanlış yerde olmayı beceriyor.
Everything was going wrong at the same time.
Her şey üstüste geldi. Ne demek istediğimi anlıyor musun?
Puck, I hope your time in juvie has taught you a lesson or two about right and wrong.
Puck, umarım ıslahevinde doğru ile yanlışın ne olduğu öğretilmiştir.
I feel like every time I do something right, I do something wrong.
İyi bir şey yaptığımı her hissettiğimde yanlış bir şey yapıyorum!
I'm not wrong. Not this time.
- Bu sefer yanılmıyorum.
And if I'm wrong, how much time have I lost with this little guy'cause I let my suspicions get the better of me?
Ve eğer hatalıysam da, şüphelerim önüme geçtiği için bu küçük adamla ne kadar vakit kaybedebilirim ki?
I mean, there comes a time when you just have to trust you've taught your children the difference between right and wrong and just let the pieces fall where they may.
Yani, öyle bir zaman gelir ki, çocuklarınıza sadece doğru ve yalnış arasındaki farkı öğretmeniz gerekir, sonrasında onlar da kendi paylarına düşeni yaşarlar.
Okay, so, what is wrong with you, that you can sit here this whole time and never pick up on the fact that a man is hitting on you?
Pekala senin neyin var, bütün gece burada oturdun ve birinin sana asıldığını nasıl anlamadın?
If you time it right, both answers will be wrong.
Eğer zamanlamayı doğru yaparsanız, her iki cevap da yanlış olacaktır.
No, I'm deciding against you because you're wrong on the law, but life is not the classroom and judges decide things all the time based on a whim... which attorneys they like, they trust.
Hayır, kanunen hatalı olduğun için aleyhinde kararlar veriyorum ama hayat bir dershane değildir hâkimler de karar verirken her zaman kaprisli davranırlar... Beğendikleri, güvendikleri avukata göre yani.
Any time I do something wrong... Mommy and daddy were fighting again.
Kabahat işlediğimde annem ve babam yine kavga etmiş oluyor.
You've been putting the wrong things first for a long time now.
Yanlış şeyi ilk sıraya koymuşsun hem de çok uzun zaman önce.
Yeah, well this time, it wasn't me, and I can't find anything wrong with navigation or propulsion.
Evet, ama bu sefer, ben yapmadım ve seyrüsefer ya da itici güçte bir problem bulamadım.
They send us in for random checks from time to time when something goes wrong.
Bir şeyler ters gittiğinde, zaman zaman rastgele... kontroller için bizi gönderirler.
The reporter must have the time frame wrong.
Muhabir zaman diliminde bir yanlışlık yapmış olmalı.
It's been a long time since I've been this wrong about someone.
Birisi hakkında yanılmayalı uzun bir süre olmuştu.
Why do you let him beat you all the time when you didn't do anything wrong?
Yanlış bir şey yapmadığın halde her zaman seni dövmesine niye izin veriyorsun?
You took the wrong pill so that we could make love again one last time before you died.
Yanlış ilacı aldın böylece sen ölmeden önce Son bir kere daha sevişebilelim.
The time was right, but the date was wrong.
Saat doğruydu ama tarih yanlıştı.
No, this time, I'm sure I didn't get the wrong person.
Hayır, bu kez yanlış kişiyi bulmadım.
Sadly for Trevithick, the place and time were wrong.
Maalesef Trevithick için yer ve zaman yanlıştı.
Every time he yells "Cut," I feel like I'm doing something wrong.
Ne zaman "kestik" dese bir şeyi yanlış yapıyormuş gibi hissediyorum.
Every time, something horrible went wrong.
Kanımla doldurulmuş odalarca kitabım var!
'Cause maybe tutoring is the only way I can actually spend time with you without it being wrong, okay? !
Çünkü belki özel öğretmenliğin aslında seninle yanlış anlaşılmaya mahal vermeden zaman geçirebilmenin tek yolu olduğu içindir, tamam mı?
I've spent so much time trying to convince myself that we won't work and that we're doing something wrong, but it doesn't...
Ben çoğu zamanımı kendimi ikna etmeye çalışarak geçirdim. Yani ikimizde aynı yerde çalışıyoruz ve bu yanlış ama nedense yanlış hissettirmiyor.
By the time she got a second opinion and-and found out I was wrong, it was too late to operate.
İkinci bir görüş aldığında yanıldığım ortaya çıktı. Ameliyat için geç kalınmıştı.
I mean, it's been wrong for a long time.
Yani, uzun zamandır olmuyordu zaten.
Poor bastard is going to do time for doing the right thing with the wrong gun.
Zavallı herif. Doğru zamanda, doğru şeyi, yanlış silahla yaptığı için hapse girecek.
You really crossed the wrong guy this time.
Bu sefer gerçekten yanlış adama denk geldin.
You're not wrong about that, but aren't you at least curious as to what it is this time?
Bu konuda haksız değilsin, ama en azından bu seferkinin ne olduğunu merak etmiyor musun?
Wrong a second time.
Yine yanıldın.
The only thing you're doing wrong is standing around talking about it wasting time while we should be getting her to the OR.
Yanlış yaptığın tek şey, onu ameliyathaneye götürmemiz gerekirken... -... burada dikilip konuşarak vakit harcaman.
And what's wrong if we have a good time together?
- İstiyor. Beraber hoş vakit geçirmemizin neresi yanlış?
But he's wrong, because we do that all the time.
Fakat yanılıyor çünkü bunu sürekli yaparız.
Well, he's wrong this time.
Peki, ama bu kez yanıldı.
time 2517
times 1964
timer 243
timers 88
times square 22
time to die 52
time to go home 94
time flies 78
time is running out 68
time to wake up 54
times 1964
timer 243
timers 88
times square 22
time to die 52
time to go home 94
time flies 78
time is running out 68
time to wake up 54
time is money 74
time is of the essence 71
time is up 41
time to go 627
time travel 83
time to sleep 29
times are tough 45
time to eat 55
time's up 595
time is 18
time is of the essence 71
time is up 41
time to go 627
time travel 83
time to sleep 29
times are tough 45
time to eat 55
time's up 595
time is 18
times are changing 28
time will tell 62
times a week 28
times before 18
times in a row 26
time for bed 134
times change 49
times a day 121
times over 33
times three 18
time will tell 62
times a week 28
times before 18
times in a row 26
time for bed 134
times change 49
times a day 121
times over 33
times three 18