English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / İngilizce → Türkçe / [ Y ] / You'll do

You'll do Çeviri Türkçe

26,428 parallel translation
But the minute you remove emotion from this... You'll do just fine.
Ama duygularını karıştırmadığın zaman kolayca yapacaksın.
The minute you remove emotion from this, you'll do just fine.
Ama duygularını karıştırmadığın zaman kolayca yapacaksın.
Do you really think you'll ever afford... you'll ever afford that?
Gerçekten onu karşılayabileceğini düşünüyor musun?
I want you to have this. Maybe it'll do you some good.
Bunu almanı istiyorum, belki sana faydası dokunur.
Don't do it, they'll kill you!
Hayır, yapma. Seni öldürürler!
You c... you come any closer and I'll fuckin'do it, man!
Daha fazla yaklaşırsan yaparım, dostum!
I'll do anything for you. Now we're getting somewhere.
Şimdi bir yerlere varıyoruz.
Well, how long do you think she'll be out?
Sizce daha ne kadar baygın kalacak?
I leave it up to you, you'll just make me do something else I'll regret.
Sana bırakırsam yine pişman olacağım bir şeyler yapmama sebep olacaksın.
Do you know what'll happen if people find out about her?
İnsanlar Zelena'yı öğrenirlerse ne olacağını biliyor musun?
Everything I've been trying to do for you... a good marriage, a chance to be queen... it'll all be over.
Senin için yaratmaya çalıştığım onca güzel şey iyi bir evlilik, kraliçe olma şansı... Hepsi sona erer.
"Hey, look, you do this mission for the government, and your sentence gets thrown out the window. And by the way, you'll probably die."
"Bak görevi hükümet için yaparsın ve pencereden aşağı atılırsın muhtemelen de ölürsün."
♪ - Whoa! -... to do something that'll get you killed.
# Gitmene izin vermeyeceğiz... ölmenize neden olan şeyler yapacaksınız.
Second best, it's... It's never enough. You'll do much better, baby, on your own.
İkinci en iyi asla yeterli gelmez.
We'll do a whole thing, unless you shoot the place up first.
Mekâna kurşun yağdırmadığınız sürece her şeyi yapacağız.
Do you think it'll scar?
Sence iz kalacak mı?
I'll do whatever you want.
Ne istersen yapacağım.
And if you do the opposite, you'll get the diameter, so if you split that in half —
tam tersini yaparsanız çapını elde edersiniz. Bunu ikiye bölünce de —
You do your job, we'll do ours.
Sen işine bak, bize karışma.
We'll report you to the union. " What am I gonna do?
Sizi sendikaya raporlayacağız. " Ne yapacağım?
Do what I say, and you'll live.
Söylediklerimi yaparsan yaşarsın.
Imagine what they'll do to you.
Sana ne yapacaklarını bir düşün.
Do you think you'll be able to keep your promise?
Sözünü tutabilecek misin?
Well, then, it'll be on my head, just like everything else you do, but right now it's my job to get in front of this mob and call it a parade.
O zaman yaptığın her şeyde olduğu gibi kabak benim başıma patlayacak. Fakat şu anda ön saflarda yanınızda olmak ve reklamınızı yapmak benim görevim.
We'll do this for Colin, but when you turn off that ventilator, my son is dead, and I don't want to know anything else.
Bunu Colin için yapacağız ama solunum cihazını kapattığınızda oğlum ölecek. Başka hiçbir şey bilmek istemiyorum.
Do you have any idea what they'll do to her?
Ona ne yapacaklarını biliyor musun?
But after you see the results of our experiments, you'll be highly incentivized to do what I want.
Ama bizim deney sonuçlarını gördükten sonra, Eğer ı istediğinizi yapmak son derece Teşvikli olacak.
First thing we'll do is get you a decent meal, something plump and juicy from the suburbs.
Biz yapacağız ilk şey size iyi bir yemek olsun, Varoşlarda dolgun ve sulu bir şey.
Because it is the most incredible thing you'll ever do in your life.
Çünkü babalık hayatında yapacağın en inanılmaz şeydir.
Where do you think you'll stand a better chance of staying hidden?
Sence nerede daha iyi saklanırsın?
You'll have to do without a tie.
Kravatsız kalacaksınız.
Now what do you think they'll say once they learn your sad little secrets?
Küçük, üzücü sırrını öğrendiklerinde ne derler?
I know you'll do whatever it takes.
Ne olursa olsun yapacağını biliyorum.
I'll tell you what, we get through these next 17 hours, and then the three of us will, uh, do drinks or something, okay?
Bak ne diyeceğim, şu önümüzdeki 17 saat geçsin, sonra üçümüz, uh, birşeyler içer ya da yaparız olur mu?
And when Max gets here, I'm sure she'll make fun of you and then tell you what to do.
Ve Max geldiğinde de eminim başta seninle dalga geçer sonra da ne yapman gerektiğini söyler.
Do you think I'll actually stop?
Ondan tavsiye mektubu almış.
It'll be fine if you do well on the exam.
Efendim?
You'll do well.
Çin, güç ve gayri safi milli hasılada en etkili olan G2 ülkelerinden birisi.
You think just because you ask, he'll do it?
- İstiyorsun diye seninle evlenir mi sandın?
You'll do whatever it is and tell us after.
Yapacağın her neyse, bize sonra söylersin.
Do you know where you'll settle yet or how you'll get by?
Nereye yerleceğinizi ya da nasıl geçineceğinizi biliyor musunuz?
They do retreads, and they'll rape you with their prices.
Onlar lastik yenileme yapıyorlar ve fiyatlarıyla adama tecavüz ediyorlar.
If you forgive me once, I'll do anything you say.. Beat him!
- Bu kez affedersen bir daha sözünden hiç çıkmayacağım.
You'll do what you want to do. You always do.
- Ne istiyorsan onu yaparsın.
So you'll have to be a bit of a son to me and I'll do my best to be a bit of a father to you. How does that sound?
Benim için bir oğul gibi olduğuna göre ben de sana babalık yapmak için elimden geleni yapacağım.
If you do get through, there'll be little or no oxygen.
Ulaşsanız bile oksijen ya yoktur ya da çok az vardır.
Um... do you think that's wise?
Sence bu akıllıca olur mu?
That means you'll do it eventually.
Hayır, askıya almak sonra yapmak demek.
You'll do great out there.
Gezi işi tam senlik.
So what'll you do?
Ee. Ne yapacaksin?
You tell her the operation will take eight hours and I'll do my best to send someone out there to let her know how things are going.
Ameliyatın sekiz saat süreceğini neler olduğunu bildirmek için her fırsatta birini göndereceğimi söyle.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]