You got to admit Çeviri Türkçe
500 parallel translation
You got to admit, my men have kept their six-guns cased.
İtiraf et, adamlarım silahlarını kullanmadı.
You got to admit this is not normal
Kabul edin bu hiçte normal değil.
That is a cut above a bullet in the back, you got to admit.
Bu şekilde ensesine bir kurşun kadar yakın olursun.
You got to admit I had you goin for awhile though, didn't I?
Seni yine de bir süre serbest bıraktığımı kabul etmelisin, değil mi?
I'm not being harsh on you But you got to admit that you've lost
Seni kırmak istemem ama... kabul et, kaybettin!
But you know you got to admit there is something weird about this place.
Fakat kabul et ki burada bir acayiplik var.
You got to admit it was generous of Katherine to give her land away.
Katherine'in toprağını bedava vermesi çok cömertçe.
It is kinda scary, you got to admit.
Kabul etmelisin ki biraz ürkütücü.
Well, you got to admit, it's pithy.
Çok iyi bir manşet olduğunu kabul etmelisin
But, Papa, you've got to admit... this is the biggest scoop you've had in six months.
Ama baba, bunun altı aydır eline geçen en büyük haber olduğunu kabul etmelisin.
- You've got to admit, it'd be a novelty.
- Kabul et, yenilik olurdu.
- You've got to admit it was a good idea.
- İyi bir fikir olduğunu kabul etmelisiniz.
Now I admit I was a little provoked about not being consulted then I got to thinking maybe we ought to come to this port so as you and me could have a talk.
Bana danışılmadığı için biraz kızdığımı söylemeliyim. Sonra ikimizin konuşabilmesi için... bu limana gelmeyi düşündüm.
Then we got married, and you were too kind to admit that it was a mistake.
Sonra evlendik, ve sen bunun bir hata olduğunu kabul edecek kadar çok naziktin.
But you've got to admit that as the only doctor in town... I have a certain interest in what we might call "the municipal state of health."
Ama kabul etmelisiniz ki, kasabanın tek doktoru olarak... kasaba halkı üzerinde tedirginlik oluşturduğunuz kanısındayım.
Boy, you've got to admit there's nothing can touch her in Bath Beach, or Sheepshead Bay or even Brooklyn Heights!
Vay be, Bath Beach'de ona dokunabilecek hiçbir şey bulunmadığını itiraf etmen gerek. Sheepshead Bay'de ya da hatta Brooklyn Heights'da.
You've got a lot of Cupid in you but, I must admit, Cupid picked a strange place to hide.
Senin içinde bir çok Aşk Tanrısı var ama, itiraf etmeliyim ki, Aşk Tanrısı saklanmak için garip bir yer seçmiş.
Well, George, you've got to admit he's been giving you honest answers, not cagey ones, but honest.
Bu banka size 2000 dolar kredi verecek.
Well, you've got to admit you upset a lot of people.
Kabul etmelisin bir çok kişinin keyfini kaçırdın.
And you've got to admit it's pretty extreme, hiring a private detective when your husband's been gone just one night.
Siz de kabul edersiniz ki bu epeyce uçuk bir tavır, bir özel dedektif tutmak kocanız gideli daha bir gece olmuşken.
I know I got no call to ask for much... but even so, you've got to admit, you ain't dealt me no cards in a long time.
Fazla bir şey istemeye hakkım yok ama sen de kabul et, uzun zamandır bana hiç şans vermedin.
Yes, sir, you've got to admit it. There's a man who proved how much he really cares for his wife.
Bunu kabul etmelisin beyefendi karısına değer verdiğini gösteren bir adam her zaman bulunur.
You've got to admit, it is pretty tall.
İtiraf et, inanması zor bir hikaye.
She's got some bod, you have to admit.
Harika bir vücudu var kabul etmelisin.
You've got to admit it.
Kabul etmelisin.
Well, you've got to admit this stuff is pretty far out.
Kabul etmelisin ki bu tip şeylerin modası çoktan geçti.
I got the feeling that you wouldn't be so expansive, you wouldn't be so quick to admit all this, if you didn't have diplomatic immunity.
Fakat öyle bir duyguya kapılıyorum ki, siz bu kadar rahat olmazdınız ve bütün bunları çabucak kabullenmezdiniz, eğer diplomatik dokunulmazlığınız olmasaydı.
You've got to admit that.
Kabul etmen gerek.
You've got to admit it's better than soap wrappers.
Sabun ambalajlarından daha iyi olduğunu kabul etmelisin.
Honey, I've got to admit they've gone to an awful lot of trouble to try to make you believe this whole thing.
Tatlım, kabul etmeliyim ki seni bunlara inandırmaya çalışmalarına bakılırsa, başları çok büyük dertte olmalı.
Listen, boss if a guy like you has got the guts to admit he's gay so can I.
Dinle patron... senin gibi birinin eşcinsel olduğunu kabul edecek cesareti varsa... benim de var.
But you've got to admit, it's a little bit weird.
Ama kabul etmelisin ki durum biraz tuhaf.
You're just pissed off because she got you to admit something you didn't want to admit to.
Kızgınsın çünkü sana itiraf etmek istemediğin bir şeyi itiraf ettirdi.
I must tell you that it takes a lot for a man to admit where he got it from and how he got it.
Bir insan için nereden geldiği... ve nasıl geldiğini itiraf etmek epey zaman alır.
Hey, you guys have got to admit, it was a hell of a trick.
Harika bir numara olduğunu kabul edin.
I got to admit, you sure know how to make a good impression.
Kabul etmeliyim nasıl iyi izlenim bırakacağını iyi biliyorsun.
But you've got to admit, after all these years, she's finally found a way how to get our clothes clean.
Fakat, bunca sene sonra kabul etmeliyiz ki sonunda elbiselerimizi temizlemenin bir yolunu buldu.
You have to admit things got a little out of control this morning.
Kabul etmelisin ki... bu sabah işler bir parça kontrolden çıktı.
But I got to admit, this time you came... that close.
Ama kabul etmeliyim bu kez epey yaklaşmıştın.
You've got to admit, that's a bit unusual.
- Geçen günkü mevzuyu diyorum.
Got to admit, you and Brennan is not exactly a natural combination.
Brennan'la sen birbirinizle pek uyuşmuyorsunuz.
You are dangerously cute, baby, I got to admit it.
İtiraf etmeliyim ki, bebeğim, sen hatta tehlikeli derecede tatlısın.
You've got to admit, the Yank's a damn good shot with a long rifle.
Kabul etmelisin ki oldukça iyi bir nişancı.
better than he is. You've got to admit that.
çok daha iyiyim, bunu kabul etmelisin.
I got to admit... you're the last one I ever thought would go quality-of-life on me.
İtiraf etmeliyim, bana insaniyet dersi vermesini beklediğim son kişiydin.
But God has a strange sense of humor, you got to admit.
Belki de haklısın.
So what you got to do is to get him to admit on tape, all right? Okay?
Tamam mı?
I love out-scooping you, I have to admit, but... I've got my whole life in front of me, and... to tell you the truth, this whole thing just got too much.
İtiraf etmeliyim, seni atlatmayı seviyorum ama önümde uzun bir hayat var ve doğruyu söylemek gerekirse tüm bunlar artık fazla geldi.
Yes, but you've got to admit that you are a superstar if you're going to give me the truth!
Evet, ama sen bir süperstar olduğunu itiraf etmek zorundasın. Eğer bana doğruyu söyleceksen!
Now, Lois, you've got to admit, the idea of you spending a night... just relaxing is a little farfetched.
Lois kabul etmelisin ki, bütün bir geceyi... Sadece rahatlamak için geçirmek senin için inanılması zor.
You've got to admit it's beautiful.
Güzel olduğunu kabul etmelisin.
you got this 563
you got it 4932
you got a pen 63
you got me 900
you got that right 241
you gotta be fucking kidding me 42
you got the wrong guy 127
you gotta be kidding me 471
you got a problem 205
you got anything 117
you got it 4932
you got a pen 63
you got me 900
you got that right 241
you gotta be fucking kidding me 42
you got the wrong guy 127
you gotta be kidding me 471
you got a problem 205
you got anything 117
you got to be kidding me 439
you got 695
you got something for me 35
you got a minute 371
you gotta 165
you got me all wrong 20
you gotta be kidding 116
you got something 185
you gotta help me 173
you gotta do something 53
you got 695
you got something for me 35
you got a minute 371
you gotta 165
you got me all wrong 20
you gotta be kidding 116
you got something 185
you gotta help me 173
you gotta do something 53