You invited me Çeviri Türkçe
801 parallel translation
You invited me to dine with you at 7 : 00.
Beni 7'de akşam yemeğine davet etmiştiniz.
You invited me up here, so you should have some of the glory.
Beni buraya siz davet ettiniz, bu onur sizin olmalı.
I'd only tell everyone you invited me here.
Herkese beni buraya davet ettiğini söylerim.
I'll leave you the bill, since you invited me.
Davet eden siz olduğunuza göre hesaba elimi sürmüyorum.
You invited me to talk to you as a man, didn't you?
Beni adam gibi konuşmaya çağırdınız, değil mi?
You invited me to return someday.
Bir gün dönmek üzere beni siz davet ettiniz.
tell him if you invited me to the house and saw how happily married you were... the horrid passion I have for you might be torn out of me.
Ona deki beni eve davet edip ne kadar mutlu olduğunuzu gösterirsen sana olan deli tutkumdan belki kurtulabilirim.
Tuesday you invited me to lunch, and Rosalind was here!
Salı günü beni öğle yemeğine davet ettiniz ve Rosalind buradaydı!
I was wondering why you invited me tonight.
Davet sebebini merak ediyordum.
You invited me
Beni sen davet ettin.
I'm sure you never figured on anything like that... when you invited me to live here with you.
eminim sen hiç böyle bir şey görmemişsindir... Beni buraya birlikte yaşamak için davet ettiğinde.
But you invited me, Miss Gravely.
Ama beni siz davet ettiniz Bayan Gravely.
Hey, flatfoot, is that why you invited me to dinner?
Seni aynasız, beni bu yüzden mi akşam yemeğine davet ettin?
You invited me here to insult my wife.
Karıma hakaret etmek için çağırdın beni buraya.
Is that why you invited me for dinner?
O yüzden mi beni akşam yemeğine davet ettin?
You invited me up here as a guest until Labor Day.
Beni ta buraya İşçi Bayramına değin konuk olarak davet ettin.
You sing to me like you invited me in, and then you shut the door on me.
Davetkâr biçimde şarkı söylüyorsun, ve sonrada kapıları üzerime kapatıyorsun.
Is that why you invited me in your bath?
Bu yüzden mi beni banyona davet ettin?
I don't for a moment believe that you invited me to these gay surroundings to come to a business arrangement.
Beni bu hoş mekana bir iş anlaşması için çağırdığınıza... bir an olsun inanmadım.
By all means, you invited me, but why would i honor such an invitation?
- Tabii ki davet ettiniz. Ama niçin kabul edeyim ki bu daveti?
- You invited me in.
- Beni davet etmiştin ama.
I'm here because you invited me, to talk about Lorenzo.
Buradayım çünkü Lorenzo hakkında konuşmak için beni sen davet ettin.
- Well you invited me.
Odamda ne arıyorsun sen?
But you invited me here.
Ama beni buraya davet ettiniz.
Well, you invited me.
Beni davet etmiştin.
I know perfectly well why you invited me here.
Neden çağırdığını çok iyi biliyorum.
I'll be able to remind you that you invited me for breakfast for which...
Sana daha sonra... beni davet ettiğin kahvaltıda ödemeni söylerim...
I am so pleased you invited me this evening.
Bu akşam beni de davet etmene çok sevindim
Because you invited me, sir.
Çünkü siz beni çağırdınız efendim.
You invited me here!
Beni buraya siz davet ettiniz!
I can't remember the last time you invited me for a cup of coffee.
En son beni ne zaman kahve içmeye davet ettiğini hatırlamıyorum.
You know, she invited me to this- -
Beni şeye çağırmıştı...
- Anna told me to remind you she's invited the English admiral.
- Anna, İngiliz amirali çağırdığını hatırlatmamı istedi.
You invited him for me?
- Benim için mi geldi?
You invited yourself on this trip, not me.
Bu yolculuğa sen kendi kendini davet ettirdin.
If you ask me, he should be invited to your Diwali party.
Bana soracak olursanız, Diwali partinize davet edilmeli.
I invited you to join my yachting party and you said you'd let me know
Sizi yapacağım yat turuna davet ettim. Haber vereceğiniz söylediniz.
You had invited me, I answered, "I'm going the other way."
Beni arabana davet etmiştin, ben de diğer tarafa gidiyorum diye cevap vermiştim.
Walter, will you kindly tell me why you've invited all these people here. When you know the trunks are packed the boat-train is leaving and I hope we are too.
Walter, lütfen bütün bu insanları valizler paketlenmiş, tren kalkıyorken ki umarım biz de içinde oluruz, neden davet ettiğini söyler misin?
You also invited me for a dance, only to provoke him.
Sırf şuan da değil. Onu kışkırtmak için beni dansa kaldırırken de.
You came to see me without being invited.
Davet edilmediğin halde beni görmeye geldin.
But what burns me, big mouth, is just who the hell invited you?
Asıl merak ettiğim, koca ağız, seni kim davet etti?
Hey, he invited me. We'll take off your clothes, and you take off...
Buraya gel Vahşi Bill, ceketini çıkart...
After ten years, this is the first time that you have ever invited me.
On yıldır birlikte çalışıyoruz, beni ilk kez davet ediyorsunuz da.
I've invited the McSweens to that party you wrote me about.
McSween'leri mektubunda yazdιğιn partiye davet ettim.
I'm gonna go back to my bed, I'm gonna put away the best part of a bottle of Scotch and under normal circumstances, you being normally what I'd call attractive, I would have invited you back to share my little bed with me and you might have come.
Yatağıma gideceğim ve bir şişe viski içeceğim. Normal koşullarda senin, çekici olduğun söylenebilir. Seni, küçük yatağımı paylaşmaya davet edebilirdim ve belki de gelebilirdin.
If you told me we were invited to the White House, I would've dressed.
Eğer bana Beyaz Saray'a davet edildiğimizi söyleseydin, ona göre giyinirdim.
If you ever invited me to dinner, I sure wouldn't order an omelette!
Beni bir gün yemeğe davet edersen kesinlikle içinde yumurta olan bir şey yemeyeceğim.
If you invited me...
Tabi ki. Sadece günü söyle.
Don Corleone, I'm honored and grateful that you have invited me.
Don Corleone, davetin için sana müteşekkirim ve beni şereflendirdin.
Don Corleone, I'm honored and grateful that you have invited me on the wedding day of your daughter.
Don Corleone, kızının düğününe beni de davet ettiğin için sana müteşekkirim.