You know it's not Çeviri Türkçe
7,671 parallel translation
We share the same scars, but it's important that you know that we are not them.
Aynı yara izlerini paylaşıyoruz ama aslolan bizim onlar olmadığımızı bilmeniz.
If I ever apologize or beg for mercy while you torture me, know that I don't mean a word of it... not a word.
Eğer bana işkence ettiğin sırada senden özür dileyip yalvarırsam bil ki hiçbirinde ciddi değilim.
I know what you're doing, Agent Morse, and it's not going to work.
Ne yapmaya çalıştığını biliyorum Ajan Morse ve işe yaramayacak.
You know it's not.
Olmadığını biliyorsun.
It tries to say you're either married or you're not married, and you know what I say? Screw that noise.
Siz ya evlesiniz ya da değilsiniz, demeye çalışıyor, ve ben ne diyorum biliyor musun?
- It's not that simple and you know it.
- Bu kadar basit değil ve bunu biliyorsun.
Whatever's going on between you and Matt, it would be really nice not to be alone here, you know?
Matt'le aranızdakileri düzeltin çünkü burada yalnız olmak pek güzel değil.
I know you want to stay, but it's not safe at Saint Benezet.
Kalmak istediğini biliyorum ama Saint Benezet artık güvenli değil.
I think, you know, when we started that company we were at zero and we took it somewhere amazing and now we're not at zero.
Bence bu şirketi kurduğumuzda sıfırdan başlamıştık. İnanılmaz şeyler oldu ve şimdi sıfır değiliz.
I know you want to go, but it's not safe, okay?
Biliyorum gitmek istiyorsun ama bu güvenli değil tamam mı?
Okay, it's really good that you're a lady doctor, because, you know, that's-that's not how it works.
Pekâlâ, kadın doktoru olman iyi olmuş çünkü böyle işlemiyor o.
I'll admit, you know, maybe Lolly and I don't share the same taste in film, but you know, it's not like we have to have everything in common.
Kabul ediyorum, belki de Lolly ile filmden aynı tadı alamıyor olabiliriz ama bu her şeyimizin benzer olması gerekiyor demek değil ki.
You know, Fiona, it's not just the two of you anymore.
Fiona, sadece ikiniz değilsiniz artık.
George, you know it's not okay to just come over unannounced.
George, bu iyi bir şey değil Habersiz çıkıp çıkıp gelmek.
And I know it's not nearly what I owe you, but it's honestly got.
Ve sana olan borcumun yanından bile geçmediğini biliyorum ama dürüstçe kazanıldı.
I know it's not how you wanted it, but you're Captain.
Bu şekilde olsun istemezdin ama artık yüzbaşısın.
It's when you don't know if someone's fat or not'cause they're wearing a winter coat.
Kışlık mont giydiğinden, birinin şişman olup olmadığını anlayamamak.
You know what, guys, it's not a big deal.
Biliyor musunuz, önemli değil.
Not that it's any of my business, but... I don't know... this might be something you want to work through.
Beni ilgilendirmez ama ne bileyim çözmeyi isteyeceğiniz bir şeydir belki bu.
So, you know, it's not uncommon after going through what you went through for a soldier to lose his bearings.
Evet. Başından geçenlerden sonra bir askerin yönünü kaybetmesinde tuhaf bir şey yok.
You know, it's not safe to bare your soul to the spirit world.
Ruhunu ruhlar dünyasına açmak güvenli değildir.
How can i not think it's about tommy, angie? You know i can't tell you anything about the case against him.
Biliyorsun ona karşı olan davada sana hiçbir şey söyleyemem.
You think you know a bar and it's there for you, but suddenly it's not there for you.
Barın senin için burada durduğunu zannediyorsun ama aniden orada olmadığını görüyorsun.
You know, take all the time you want, it's not like we're on the clock.
İyi. İstediğin kadar düşün. Acelemiz yok.
You know, it's not just our father's sins that we sons are not responsible for.
Oğullar sadece babalarının günahlarından sorumlu değildir.
- You know it's off. - Not like you.
Tehlikeli falan değilsiniz.
All I know about being a hero is it's not something you're born with.
Kahramanlıkla ilgili tek bir şey biliyorum. O da kimsenin kahraman doğmadığı.
- Well, right now, because you don't know whether it is or not, it exists in both states, like Schrodinger's cat.
- Şu an canlı mı değil mi bilmediğin için iki ihtimal de mevcut durumda. - Schrödinger'in kedisi gibi.
But you know what, it's not even about that anymore.
Ama mesele artık o bile değil.
Okay, I know it's hard for you, but could you maybe not make yourself the center of attention right now?
Ne oldu? Bunu yapması senin için zor, biliyorum ama şu an kendini ilgi merkezi haline getirmesen?
Look, if you wanna know it's because I'm the only one who's not in the files.
Şunu bilmek istersin, o dosyalarda adı olmayan tek kişi benim.
I know what you're trying to do, and it's not going to work.
Ne yapmaya çalıştığını biliyorum ama işe yaramayacak.
First of all, that's nonsense and you know it, but I'm not talking about that.
İlk olarak, bu saçmalık ve sende bunu biliyorsun Bir kere bu konu hakkında konuşmuyorum.
Maybe I was attracted to him, I never thought about it, and you know, only in the way that you're sometimes attracted to people you're not married to.
Kapılmışımdır belki de üzerine düşünmedim. İnsan bazen, bir şekilde evli olmadığı birine kapılabiliyor.
You know, it's not just the wedding.
Bu öylesine bir düğün değildi.
You know, it's actually not so bad if you just cooperate.
Aslına bakarsan, insanlarla iyi geçindiğin sürece sorun yok.
Um, let's just not, you know, bring up the girl / boy thing or say anything about it or even use words like "he" or "him" or "my penis."
Sadece, bilirsin, kız / erkek şeyinden bahsetme, ya da bu konuda bir şey söyleme, hatta ve hatta, "o", "onun" veya "penisim" gibi kelimeler kullanma.
I know what you're doing, and it's not gonna work.
Ne yaptığını biliyorum, ve bu işe yaramayacak.
You know, all this modern technology- - it's really not my thing.
Bütün bu modern teknoloji hiç bana göre değil.
I mean, I know that it's not perfect between you guys, but at least you have each other.
Tamam, siz de mükemmel değilsiniz ama birbirinize sahipsiniz sonuçta.
It's not just me, you know. Dad doesn't want to go either.
Sadece ben değil, babam da gitmek istemiyor.
I do not know what Mr. Markham has got planned for you, but I don't want him to do it to me.
Bay Markham senin için ne planladı bilmiyorum ama aynısını bana yapmasını istemem.
Now, I know there's not that much benefit exercise-wise, but it will keep you from getting concussed.
Egzersiz olarak pek bir faydasının olmadığını biliyorum ama beyin sarsıntısı geçirmeni engeller.
But it's not right what he did and you know it.
Ama yaptığının doğru olmadığını sen de biliyorsun.
Well, it's not an exact, you know, science.
Tam olarak pozitif bilim değil sonuçta bu iş.
You need to know what sells and who's buying and it's... It's not just collectors.
Neyin satıldığını kimin aldığını öğrenmen gerek ve bunlar sadece koleksiyoncular değil.
Uh, you know, I've had this drink, and it's really not worth the hangover.
Bu içkiyi ben aldım, ve gerçekten akşamda kalmaya değmez.
No. That's not it. It's... you know, it's the recent murders and the...
Şey, son işlenen cinayetler ve, her şey.
You know, in some cultures, it's considered rude not to answer your mother.
Bazı kültürlerde anneye cevap vermemek kabalık olarak görülüyor.
You know, it's not all harps and halos for us ; we have rules to follow.
Hep arp çalıp ışıklar saçmıyoruz ; uymamız gereken kurallarımız var.
You know, it's not her fault, the way she is.
Bu onun suçu değil, biliyorsun. Olduğu kişi.
you know 156049
you know what 23733
you know that 5741
you know what i'm saying 653
you know the drill 277
you know what i mean 2419
you know me too well 26
you know it 920
you know who i am 419
you know what they say 484
you know what 23733
you know that 5741
you know what i'm saying 653
you know the drill 277
you know what i mean 2419
you know me too well 26
you know it 920
you know who i am 419
you know what they say 484
you know i love you 234
you know that i love you 32
you know what you did 62
you know me 1258
you know where to find me 273
you know what i'm thinking 71
you know what to do 433
you know something 619
you know what time it is 65
you know what this means 169
you know that i love you 32
you know what you did 62
you know me 1258
you know where to find me 273
you know what i'm thinking 71
you know what to do 433
you know something 619
you know what time it is 65
you know what this means 169