Aynı saatte Çeviri İngilizce
670 parallel translation
Aynı saatte mi?
Usual time?
Ve karımla ben eve hemen hemen aynı saatte vardık.
And my wife and I arrived home about the same time.
Yarın aynı saatte burada olmanı istiyorum.
I want you to be here tomorrow at the same time.
"Yarın aynı saatte gel..."
"Come tomorrow at the same hour..."
Yarın aynı saatte bahçede olacak mısın?
Will you be here in the garden tomorrow at the same hour?
Yarın aynı saatte, müsait olan herkesle.
The same time tomorrow, all of you who can.
Henderson'ın bu kadınla aynı saatte ve birlikte olduğunu iddia ettiği yerlerde bulunan şahitler onu hatırlasa da henüz hiçbiri kadını hatırlamıyor!
Witnesses at the same places and at the same time that Henderson claims... to have been with this woman, can recall seeing him... yet not one of them remembers her!
Ama her gece, aynı saatte kalp çarpıntınız oluyor.
But you make hearts beat every night at the same hour.
- Aynı saatte mi?
At about the same time?
Bir aydır her gün aynı saatte aradı.
He's been calling every day on the hour for a month.
- Gelecek pazartesi, aynı saatte.
Next Monday, same time.
- İşe her gün aynı saatte mi gelirsin?
You come to work the same time every day?
- Yarın aynı saatte.
- See you tomorrow. - Okay, Professor.
- Eve aynı saatte mi döneceksin?
- Coming home at the usual time?
Bir hafta sonra, aynı saatte.
A week from tonight, at the same hour.
Bu geceden bir hafta sonra, aynı saatte size daha fazla film getirmiş olacağım.
One week from tonight at the same hour I shall have more film for you.
Bir hafta sonra, aynı saatte oranın girişinde buluşacağız.
We'll meet in the entrance a week from tonight at the same hour.
Dilerseniz, aynı saatte Alman Konsolosluğu'na gelmenizi tercih ederiz. Hayır.
We prefer you go to the Consulate at the same hour, if you like.
Yarın aynı saatte.
The usual time tomorrow.
Yarın aynı saatte, Ricco.
Usual time tomorrow, Ricco.
Yarın aynı saatte.
Same time tomorrow.
Gelecek hafta, aynı saatte evinizi tekrar istila edeceğim televizyonlarınızı önceden hazırlayın.
Next week at this same time... I shall invade your living rooms again... provided your television set holds up.
Bizim bilinmeyen velinimetlerimiz bizi önümüzdeki hafta, aynı saatte tekrara geri getireceklerdir.
Our unknown benefactors... will bring us back again next week at this same time.
Bütün okyanuslarda. Çok farklı denizlerde görülmüştür, birbirinden 1000 mil uzakta hem de aynı gün hatta aynı saatte.
He's been spied in different seas 1,000 mile apart...
Yarın aynı saatte mi?
Same time tomorrow?
Aynı gece aynı saatte, hava almam gerekiyordu.
But each evening at the same time, I had to get some air.
Gelecek hafta aynı saatte bir başka öyküyle döneceğim, Alfred Hitchcock'un öteki maceralarını aktaracağım.
I shall return next week at the same time to bring you another story, and to relate the further adventures of Alfred Hitchcock.
Haftaya aynı saatte 26 dakikalık dramamızda oyuncularımızla birlikte yeniden karşınızda olacağız.
Next week at this time we shall all return... our mummers to offer you their usual 26 minutes of drama.
Gelecek hafta yine aynı saatte görüşmek üzere.
Next week at this same time, I hope to see you again.
- Hemen hemen aynı saatte.
- About the same time.
Hayır, annem-babam beni her gün aynı saatte kaldırıyorlar.
No, my parents wake me up every day at the same time.
Aynı saatte... Plumet sokağı.
Meanwhile, Rue Plumet...
Öğle yemeği aynı saatte.
Lunch at the usual time then.
- Yarın aynı saatte gelin.
- Same time tomorrow.
İyi akşamlar, sevgili seyirciler. Gelecek hafta, aynı saatte Suçum Ne? 'de görüşürüz.
See you next week at this same time on What's My Crime?
Sanki onları buldum, gelmemi istediler, ve bu yüzden aynı saatte giden trene bakıyorum,
It's as if they found me, asked me to come, and so I am on a train going to see them,
- Ben tren gibi aynı saatte gelemem.
- I'm not a train to come on time.
Her gün aynı saatte aynı yangın musluğu.
Same fire plug, same time every day.
Bu yaşlı bayan her gün aynı saatte buraya gelir aynı banka oturup yırtık pırtık bir gazete okur tahminen çöp kutusundan almıştır.
This old lady comes here every day at the same time to sit on the same bench and read a tattered newspaper retrieved from a garbage can.
Yarın aynı saatte yine geleceğiz.
We'll be back tomorrow, same time.
Aynı saatte aynı kanalda.
Same time, same channel.
Aynı saatte buluşalım, iki yıl sonra.
I'll meet you at exactly the same time, two years from today.
Aynı saatte, aynı yerde?
Same time, same place?
- Her zaman aynı saatte.
- I wake up dead on the same time.
Aynı saatte, aynı yerde.
Same time, same place?
- Aynı saatte.
- Same time
- Gelecek Perşembe, aynı saatte.
- Next Thursday, the same time.
- Aynı saatte.
At the same time.
- Aynı saatte, Kaptan.
The usual, Capitán.
"A" bir ağacı altı saatte keserken, "B" ise aynı ağacı beş saatte kesiyor.
"A" can cut a cord in six hours, "B" in five hours.
- Peki ne zaman görebilirim? - Yarın aynı saatte.
- When should I come then?