Açıkça Çeviri İngilizce
9,579 parallel translation
Baksana, kendinden başka herkesin açıkça gördüğünü inkâr eden zeki birini gördün mü hiç?
Look, you ever hear of a person, a really smart person, you know, who, uh, denies something that's obvious to everyone but not to them?
Her şeyi açıkça söylemek istiyor.
He wanted... he wanted it all out in the open.
Açıkça söylemek gerekirse, evet.
In so many words, yes.
Aksânından açıkça anlaşılıyor.
Her accent should've given it away like that.
Ben gideyim açıkça burada istenmiyorum.
I'm gonna go take care of my desperately not wanting to be here.
Açıkça belliydi ki efsanenin Yokai'siydi.
Clearly the yokai of legend. [Yoshi laughs] Yokai?
Robbie'nin onu izliyor olduğunu açıkça biliyor ama önemsemiyordu.
She obviously knew Robbie was watching her, and she obviously didn't mind.
- Robbie de açıkça öldü.
- And Robbie is obviously dead.
Açıkça süngüdeki kanı BARN oraya yerleştirmiş.
BARN obviously planted the blood on the bayonet.
Davranışlarımı onaylamayabilirsin Daniel, ama açıkça benim acı çekmemi... zevkle izleyen ortağının aksine, ben bir sadist değilim.
You may not agree with my actions, Daniel, but I'm no sadist, unlike your cohort, who clearly seems to get pleasure out of watching me in pain.
Bu açıkça görüldüğü üzere Allie Newmeyer'ın çarptığı araç değil.
Well, this is plainly not the vehicle that Allie Newmeyer crashed into.
Şunu açıkça belirteyim.
Let me make this clear.
Durum açıkça ortada.
Well, it's very straightforward.
Açıkça görülüyor ki yarım doz almalıymışım.
Apparently, I should've taken a half.
Duygusal bozukluğa rağmen, seni duygusal çöplük yangını bu açıkça ona karşı hislerinin psikolojik bir kanıtı ve Drew de yakında dönüyor.
Even more Affective Dysregulation, you emotional Dumpster fire. This clearly a psychological marker of your feelings for her, and Drew's coming back soon.
Tekrar geri gelmemesi gerektiğini açıkça ifade ettiniz mi?
Did you make it clear to him that he wasn't to ever come back in there?
Açıkça beni manipüle ettin.
You clearly manipulated me.
Ayağa kalkıp açıkça fikrini söyleme zamanı gelmiştir.
It is time, gentlemen, to stand up and be counted.
Samuel Aleko'yu, Phoenix'te görmediğinizi açıkça dile getirmiştiniz.
You made it very clear you never saw Samuel Aleko on the Phoenix.
Ve itiraf etmeyeceğini açıkça belirtti.
He made it clear we weren't gonna get it.
Eğer bu konu henüz patronunuza açıkça söylenmediyse eminim kısa süre içinde söylenecektir.
If that point wasn't made clear to your boss... -... I'm sure it will be very shortly.
Üzerinde ne olduğu açıkça görülüyor.
This is her. This is what she's wearing.
Seni açıkça reddeden bir adamı kovalamak?
Pursuing a man who has Already politely declined?
Bu adam, Collins, o birkaç yerli ile kumar oyununa girdi açıkça dolandırıcılık yaptı.
This man, collins, he entered into a card game With a group of locals, and was clearly cheated.
Ama bu açıkça ihanettir.
But this is treason.
AB'nin buna bir çözüm oluşturmak için bugün bir araya geldiğini biliyoruz. Norveç egemenliğine karşı bir ihlalin AB tarafından kabul edilemez olduğunu açıkça belirtecekler.
We now know that the EU presented a resolution in which they clearly and unambiguously explained
Stefan Christensen bilhassa Ruslara karşı saldırıları sürdürme niyetini açıkça belirtmişti.
Stefan Christensen demonstrated high readiness and ability fight against the Russians.
Avrupalı müttefikleriniz bu çatışmaya katılmayacaklarını açıkça söylediler.
Your allies in the EU clearly enough made it clear that they would not intervene.
Ayrıca söylemeliyim ki resimler olay yerini açıkça gösteriyor. An itibariyle dona kaldığım resimler.
I should also say that the images obviously depict a crime scene, which, as of now, I've failed to act upon.
İncil'de açıkça belirtilmiştir.
The Bible is unambiguous.
Hristiyan'sanız, ki ben olduğunuzdan şüpheliyim ayrıca bir de pedersiniz, kitapta açıkça yazar ki bu düşünceyi savunanlar ölene kadar taşlanacaktır.
If you had been Christian, which I doubt that you are, - and a priest, as it was written you would have been stoned to death.
Hristiyansanız, ki ben olduğunuzdan şüpheliyim, ayrıca bir de pedersiniz kitapta açıkça yazar ki bu düşünceyi savunanlar ölene kadar taşlanacaktır.
If you had been Christian, which I doubt, and you were a priest - at the time it was written, you would have been stoned to death.
Eğer kabul edilirsem, açıkça evet.
If I'm approved, honestly, yeah.
- Öyle çünkü sebepler açıkça gözler önünde.
For the reasons clearly set out.
Bunlar açıkça hissettiğiniz sebepler.
For the reasons clearly FELT.
Büyüyüp babanın şirketini devraldığında annen de gururla ve açıkça yaşayabilecek.
If you grow up and take over Dad's company later, then I can also live proudly and openly.
Açıkça söyleyeyim...
Honestly...
"Tilki Kuyruğu" açıkça görülüyor ki Büyük Jüri önünde babanın suçlanmasını engellemenin kod adı.
Because Foxtail is obviously your father's way of stopping this Grand Jury from indicting him.
- Bir şeyi açıkça konuşalım.
Okay. I'm not healy.
İşte "sonraki." Sen olmadığın açıkça belli.
Here's the "after." Clearly not you.
Benimle olmak istemediğini açıkça söyledi.
She made it clear she didn't want to be with me.
İnanıyorum ki kendimi açıkça anlattım.
I believe I've made myself clear.
Açıkça konuşmayı benim yapmama izin vereceksiniz.
Clearly you two will let me do all the talking.
Açıkça konuşuyorum Abby. Çünkü Sam'e ne kadar değer verdiğini biliyorum.
I'm speaking plainly to you, Abby, because I know how much you care about Sam.
Anlaşılan, şehirden ayrıldığın gece açıkça nefret ettiğin birinin öldürülmesi biraz şüpheli görünüyormuş.
Apparently when you leave town the night someone you openly hate is killed, it looks a little suspicious.
Açıkça nefret ettiğin birinin evinde öldürülmesi de biraz şüpheli görünüyormuş.
Well, when someone you openly hate dies in your house, mm, also a little suspicious.
Açıkça söyleyeyim.
Well, then let me be clear.
Harfler açıldıkça daha az nokta ve çizgiyle daha fazla bilgi edinirsin.
The Chinese language is a pictographic language. With each code burst, you get more information with fewer dots and dashes.
Max açıkca o kadar üzüldü ki bu olaydan dolayı, aklını tamamen kaybetti.
Max is clearly so upset by all this that she's lost her mind.
Buna baktıkça ne hata yaparsak yapalım aramızın asla açılmayacağını hatırla.
When this is done, it's gonna be a reminder that no mistake is ever gonna break us apart.
Açıkca görülüyor ki kendi hayatını ve benim ihtiyaçlarımı karşılamakta yetersiz kalıyorsun.
Clearly you're not up to handling both the needs of your personal life and my demands.