Bakmadım Çeviri İngilizce
1,586 parallel translation
Jane ile okul dansında tanıştık, ve çıkmaya başladıktan sonra, başka kimseye bakmadım.
I met Jane at a school dance, and after we started dating, well, I never looked at anyone else.
- Hem bakmadım bile. - Yalancı sen de!
- And not that I've even looked.
- Üzgünüm. Mesajlarıma bakmadım.
I'm sorry, I didn't check my messages.
İşin için beni terketmene rağmen ben uzun bir süre başka birine bakmadım.
And even though you left me for your work long before I ever looked at another man.
Bakmamışım. Oraya niye bakmadım?
Why didn't I look in there?
Geriye dönüp bakmadım bile çünkü gözlerimi annenizin üzerinden ayırmamaya yemin etmiştim.
And I never looked back because I vowed I'd never take my eyes off your mother again.
Bana bakmışsın. Bakmadım!
- You checked me out.
Ama Burke'ün hiçbir şeyi yok ve Tanrım, babam kanser, ama ben yüzüne bile bakmadım.
But there's nothing wrong with Burke and... God, my dad has cancer, I can't even look him in the face.
Onun bagajına bakmadım çünkü o federal mahkeme yargıcı.
That's'cause I didn't look in his Trunk. He's a federal court judge.
Şey, pek bakmadım.
Yeah, well, I wouldn't know.I've been staying away from the windows.
Bir daha da arkama bakmadım.
Never looked back again.
- Bilmiyorum. Daha bakmadım.
- I don't know.I haven't looked yet.
- Bakmadım.
- I didn't look.
Adama hiç bakmadım.
I wasn't watching.
Henüz bakmadım.
I haven't looked.
Sonuçlara bakmadım.
I haven't read the results.
Ama bir süredir bakmadım.
But I haven't checked In a while.
Programıma bakmadım, bu yüzden bilmiyorum.
But the one who doesn't understand it is me. You're utterly not lovey-dovey.
Cep telefonum yanımdaydı, arayacaktım ama sinyal yoktu. O an bakmadım. Şaşırdım.
I had my cell phone, I was gonna call, but I couldn't get a signal, which was strange.
- Bagaja bakmadım. Yağmur yağıyordu.
- I didn't put anything in the trunk.
O hayatı her şeyiyle kabullendim, bir daha da geriye bakmadım.
And I signed on for the whole ride. And I never looked back.
Onun suratına bile bakmadım.
I didn't even look at her.
Size iyi bakmadım mı?
Haven't I provided for you?
Bilmem, o gözle bakmadım.
I don't know. I never really noticed.
- Hayır, bakmadım hayatım, ama...
- No, I didn't see, dear, but it doesn't...
Hayır, bakmadım.
No, not really.
Yarım saattir kendime bakmadım.
I haven't looked at myself in like a half hour.
Daha ben bakmadım.
I don't already have it.
Benim bakmadığımı bildiğinde daha hoşuma gidiyor.
I like it better when you don't know I'm looking.
Hiç bakmadın mı?
You haven't even looked yet?
Bakmadığım bir anda kıçıma yerleştirdilerse bilemiyorum.
Not unless, they shoved it up my ass when I wasn't looking.
Bir telefon numarasına bakmadığımızı biliyoruz... Belki de baktığımız şeyler aslında rakamlar değildir?
We know we're not looking at a phone number but maybe we're not looking at numbers at all.
Bakmadığımı düşündükleri anda suratlarını ekşittiler ve gözlerini yuvarladılar.
Well, they made sour faces when they thought I wasn't looking - and rolled their eyes.
Telefona bakmadılar, ben de mesaj bıraktım.
I COuLdn, t get them, so I Left a message.
Herkesin kurtulup kurtulmadığına bakmadınız mı?
You didn't see if everyone was okay?
Yaptığımız ama sonucuna bakmadığımız test.
The test that we have already taken and haven't looked at yet.
Henüz bakmadığımız binalar var! H-Hey!
There are still some buildings that we haven't checked yet!
Ona iyice bakmadın mı?
Didn't have a good look at him?
Bakmadın mı?
You don't look those?
Ve sen hiç bakmadın mı?
- And you've never looked at it?
Bakmadım.
Didn't look.
Kimse taşı kaldırıp altına bir bakmadı mı?
No one's ever lifted that rock.
İçine hiç bakmadın mı?
And you never looked in the box?
Patronlarım buraya gelmesi fikrine hiç hoş bakmadı.
My bosses didn't Like the idea at all of sending'him in.
Sizin dönüp bakmadıklarınızla ben ilgileniyorum.
I'm picking up what you're putting down.
Sonra da hâsılatlara bir kez bile bakmadığımı ve Dükkân'ın değeri hakkında hiçbir fikrim olmadığını fark ettim.
And not once have I even looked at a receipt, so I have absolutely no idea what the store is worth.
Bakmadığım yer kalmadı!
Everywhere I have looked for her!
Eteğimi kaldırdım, bacaklarımı uzattım ve sen bir kere bile bakmadın.
I had my dress hiked and my legs up, and you didn't look once.
Sen hiç aynaya bakmadın mı?
D'you ever look into the mirror?
Senin geleceğine bakmadığım için paranın yarısını veriyorum.
I didn't see that much of your future, so I'm gonna give you a little refund.
Buraya gelirken etrafınıza hiç bakmadınız mı?
So you had a bit of a look around the property before we got here?