Barışalım mı Çeviri İngilizce
163 parallel translation
- Barışalım mı?
- You gonna forgive and forget?
Tekrar barışalım mı?
Shall we make up again?
Tekrar barışalım mı?
Want to catch up on paperwork, too?
Barışalım mı?
Shall we make peace?
Barışalım mı, anne?
Can we be friends again now, Mummy?
El sıkışıp barışalım.
Shake and go to the head of your class.
- Haydi, gel barışalım.
- Here, let's make it up.
Hadi, barışalım.
Come on, kiss it and make it well.
- Margo, barışalım. - Şartlar çok ağır.
- Margo, let's make peace.
O yüzden de barışalım, olur mu?
So let's level, shall we?
Bu kadarı yeter, barışalım.
That's enough, let's go make peace.
Hadi ama Luci, barışalım.
I'm cross with you. Come on, Luci, let's make up.
Değerli kuzen Buckingham, eğer bugüne kadar aramızda bir anlaşmazlık olduysa sizinle de barışalım. Sizinle de Lord Rivers, Lord Grey ve sizinle Dorset Lordu yüce Marki hiç nedeni yokken bana soğuk davrandığınız hâlde, sizinle de barışmaya hazırım.
Of you, my noble cousin Buckingham... if ever any grudge were lodged between us - of you, Lord Rivers, and, Lord Grey, of you - of you, my noble Marquess, lord of Dorset -
Hadi barışalım!
Let's make up!
Antonio'cuğum, buradayım! Haydi barışalım!
Here I am.
Beyler, siz de gelin kadehleri tokuşturup barışalım.
Gentlemen, let us make our peace over a bottle.
Bir yanak ver barışalım!
Do you give me a little kiss?
Hadi, barışalım eski dostum.
Let's ball it up, old buddy.
Barışalım.
Peace, peace!
Barışalım.
Let's make up.
Artık barışalım. Hadi.
Let's make up.
- Hadi, biraz içerek barışalım.
Let's make up over a drink.
Mordred, barışalım artık.
Mordred, let's make peace.
Hadi, barışalım.
Do we bury the hatchet?
Barışalım dedik... -... barışı bozdunuz.
You broke the peace.
Hadi barışalım!
- Let's not fight anymore!
- Öpüşüp barışalım
- Let's do some kissing and making up.
Öpüşüp barışalım. " diyeceklerini mi sanıyorsun?
Let's kiss and make up! "
- Carmen, barışalım. - Hayır!
- Carmen, let's make peace.
Haydi barışalım.
I wanna make up.
- Barışalım.
- Peace.
Madem buradasın, barışalım.
Just come over here. Let's call it a truce.
Barışalım.
Peace.
Barışalım barışalım.
Can't we make up?
Artık barışalım.
So what? Let's make up.
Barışalım tamam mı?
truce, okay?
Benim... senin ofisinde Fielding bira bardağıyla savaş baltalarını gömüp barışalım.
Let's bury the hatchet over a stein of Fielding in my- - your office.
Hadi barışalım, ha?
Let's make up, huh?
- Öpüşelim ve barışalım tatlım.
So let's kiss and make up, honey.
Haydi barışalım.
Let's make up.
Öpüşüp yine barışalım!
Now, kiss and make up.
- Önce sizinle barışalım.
- I'd make my peace with you.
Barışalım, öyleyse.
Well, let's not be angry any more then.
Barışalım.
Peace out.
"Yeniden barışalım."
"Pax again."
- Barışalım.
- We need to call a truce.
Geçen Salı gecesi Ecklund ve Swedlins'de bir bara gitmiştim, ufak bir adam vardı, içiyordu.
So I'm tending bar down there at Ecklund and Swedlin's last Tuesday, and this little guy's drinking, and he says :
Tabii ki barışalım.
Of course we can be friends.
Tamam, Hadi barışalım.
Okay, let's make up.
Hadi barışalım.
Let's make up.
İhtilafın ardından barışalım.
Ha ha ha!