Bitkiler Çeviri İngilizce
1,205 parallel translation
Ama yine onların üstesinden gelen bitkiler var.
But again, there are plants that have solved them.
Yüzeye hakim olan bitkiler göle egemen olabilir.
Those plants that can command the surface can rule the lake.
Onlar, en basit yapılı bitkiler. Sert yapılı gövdeler geliştirmiyorlar. Çünkü denizde desteği su sağlıyor.
They have the simplest structure of all plants, they've never developed rigid stems, but in the sea, the water itself provides support.
Bunlar, belki de insanların en az önemsediği bitkiler hayatın 4 temel gerekliliğine bolca sahipler.
These, perhaps the least considered by humanity of all plants, have the four essentials of life in abundance.
Bu basit bitkiler sudaki tüm yaşamın temeli. Tıpkı daha gelişmiş bitkilerin karadaki tüm hayatın temeli oldukları gibi.
These simple plants are the basis of all life in water, just as higher plants are the basis of all life on land.
Bu sebeple başladığımız gibi yine en basit bitkiler, algler ile bitiriyoruz.
So we end as we began, with the simplest of plants, algae.
Çok basit veya burada, tropik Avsutralya kıyılarındaki bu yağmur ormanları gibi çok gelişip karmaşıklaşmış olsun, bitkiler tüm gezegeni kolonize etmiş durumdalar.
Plants, whether very simple or highly complex, like these growing in the rainforest along the coast of tropical Australia, have colonised the whole planet.
Daha kümse bana Potpori ile dolu kilot vermemişti. ( Potpori : Güzel kokulu bitkiler karışımı )
No one's ever given me panties filled with potpourri before.
Ama efendim, tüm bitkiler ve ağaçlar ölecek.
But, sir, every plant and tree will die.
Bu yüzden yıllarca orada sadece hayvanlar ve bitkiler var sandım.
So for years I thought that's what their planet was like- - animals and plants everywhere.
Hafif şifalı bitkiler ve et suyu ile hazırlanmış bir güvecin biraz küf kokması bile sorun olmamalı.
Stewed for a few hours in a light herbal broth, ah, you won't even notice the mildew.
O bizim en iyi pilotumuz ve sen de, bu çeyrekte yenilebilir bitkiler konusunda bilirkişisin.
He's our best pilot and you're our expert on edible plant species in this Quadrant.
Önce bakteriler, sonra algler, bitkiler, ve hayvanlar.
Bacteria were first, followed by algae, plants, and animals.
- Sana bitki gibi dedim! Bitkiler konuşmaz!
- I said "plant yourself." Plants don't talk.
Bitkiler büyüyecek ve etrafınızı saracak. Çünkü sizin gücünüz onları güvenli bir yere davet ediyor.
Plants will grow and wind around you, because your strength offers them so safe a hold.
Bitkiler dünyanın oluşumundan beri güneş enerjisini depoluyor ve kullanıyorlar.
I mean, you know, the idea that plants have been storing and using the sun's energy since the birth of the world,
Güneş panellerini aldım ve bu tohumları büyütmek için kullandım ve bu bitkiler oluştu.
Now look, I've taken solar panels, and I've actually germinated the seeds that made these plants grow.
Hayvanlar, bitkiler veya haşereleri.
Animals, plants, or insects.
Dillerini anlamıyorum ama yine de bitkiler bile.
I don't understand the language, but still... Even plants.
Kötü haberim ise yerel bitkiler zehirli
From what I can tell, the local plants are poisonous.
Bu gibi yemekler muhtemelen enerji alımı için değildir. Bu bitkiler, daha çok, ayıların fok diyetleri sırasında onlara vitamin ve mineral sağlar.
Such meagre meals are probably not about energy intake... it's more likely that vegetation provides vitamins and minerals... absent from their seal diet.
Meyve, sebze, yerli bitkiler?
Any fruits, vegetables, native plants?
Zehir dozunu bir tutturabilsem bu bitkiler de tıpkı hayvanlar gibi kendilerini koruyabilecek.
If I can only find the right dose of venom... ... these plants will be able to fight back, like animals.
Biz bitkiler için artık bize anamızın ak sütü gibi helâl dünyayı geri almanın zamanı geldi.
And the time has come... ... for plants to take back... ... the world so rightfully ours...
Görüyorsunuz, memeliler bitkiler için ellerinden geleni yapıyor.
Just a few mammals doing what we can for the world's plants.
Beslenme uzmanına, şifalı bitkiler uzmanına, psikiyatriste gittim.
I went to the nutritionist, the herbalist, the psychiatrist.
Sarah'nın da dediği gibi bitkiler öyle yüksek ki, burada olduğumuzu anlamazlar.
Like Sarah said the plants make it so the animals won't know you're here.
Kazık çıkardığın bu hayali bitkiler, üç katınımı kazandıracak sana!
Dig up these escapist flowerbeds, you'll triple your output!
Bitkiler.
There's Pan.
Bitkiler ve ormanın insanları arasında takdire şayan bir ilişki var.
There's a remarkable connection between the plants and the peoples of the forest.
Gerçek iyileştirici gücü olan bitkiler, test edilmemiş iksirler ve görülmemiş ilaçlarla yan yana asılı duruyor.
Plants with true curative power hang side by side... with untested elixirs and curious concoctions.
Bitkiler konusunda uzmandır, doktorlardan bile daha iyi diploması olmamasına rağmen.
He is an expert on herbs. Even better than doctors. although he has no license.
Tüm bu gördüğünüz bitkiler, Mezopotamya'daki... Fırat ve Dicle nehirlerinden geliyor... bugün medeniyetin beşiği olarak addettiğimiz yerlerden.
All the flowers and plants you'll see grew between... the Euphrates and Tigris Rivers in Mesopotamia... what we think of today as the cradle of civilization.
Bitkiler bile, zayıf bir termal enerji yayıyorlar.
Even the plants are emitting a faint thermal signature.
Orada büyüyen ve yeşeren bitkiler gibi halkımızla bir bütün olmaya.
We are going to a place we might be as a community with natives Like plants breeding and growing up over there
Ve ağaçlar vardı ve bitkiler ve çimenler, hepsi canlıydılar.
There were trees and plants and grasses, and they were all alive.
Ağaçlar, bitkiler...
Trees, clams....
Bu bitkiler nedir?
What are these plants?
Bacağındaki doğal bitkiler zehri etkisiz hale getirmiş.
The natural herbs on his leg neutralized the poison and that coconut I. V...
Göklerden sular yağardı... aralarında yürünmeyecek kadar sık yetişirdi bitkiler.
Where water falls from the sky and plants grow so thick you can't walk in between them.
Tıbbi bitkiler mi topluyorsunuz?
It's the scent of a woman
Bazı bitkiler toplamak için yere eğiliyor.
She bends down to pick some plant.
Aslında, hala gereken bazı bitkiler var, fakat restorandan bulabilirim.
Actually, there's a few herbs we don't have, but I can get them at the restaurant.
- " Bitkiler, kapı çelenkleri ve paspasları da buna dâhil. İyi günler.
- including plants, wreaths and welcome mats.
- Ve bitkiler, genellikle.
- And plants, usually.
Burada sadece bitkiler var.
All we have are plants here.
Her şeyi unutmuş olabilirsin Ama ben çok iyi hatırlıyorum O uzayan bitkiler solup yok olmak Üzere Güllere umut verdiğinde Dikenler içinde
Like a plant withering with weeds... still in hope for an Eden... engulfed in thorns... now no medicine, no prayer can save you... from this affliction...
Vücudunun kısımlarını örtmek için kimyasal olarak değiştirilmiş bitkiler kullanıyor.
She uses chemically altered forms of vegetation to cover parts of her body.
Sonra onların üzerine başka biçimli bitkiler.
Then other forms of vegetation over those.
- Bitkiler.
- Botany.
Bitkiler, meyveler.
Herbs, berries.