Bu her şeyi açıklıyor Çeviri İngilizce
318 parallel translation
Bu her şeyi açıklıyor! Hayır!
Well, that explains it!
- Bu her şeyi açıklıyor.
- Yes. - That explains everything.
Bu her şeyi açıklıyor.
Well, that explains everything.
Bu her şeyi açıklıyor.
That explains everything.
"Bu her şeyi açıklıyor" da ne demek?
"That explains everything." Just what do you mean by that?
Bu her şeyi açıklıyor.
Oh, well, that explains it.
- Bu her şeyi açıklıyor.
- That explains everything.
- Lakeview. - Bu her şeyi açıklıyor.
Oh, well, that explains it.
- Bu her şeyi açıklıyor!
That explains everything!
Bu her şeyi açıklıyor.
That would explain anything.
- Bu her şeyi açıklıyor.
- That explains it.
Bu her şeyi açıklıyor, öyle değil mi?
Well, that answers everything, doesn't it?
Bu her şeyi açıklıyor.
It explains everything.
- Tabii, bu her şeyi açıklıyor.
- Well, that says it all.
Bu her şeyi açıklıyor.
Well, that explains it.
Bu her şeyi açıklıyor.
So that explains it.
- Bu her şeyi açıklıyor.
- That'll take some explaining.
Bu her şeyi açıklıyor, değil mi?
Well, that fixes that, doesn't it?
- Bu her şeyi açıklıyor.
- It fits.
Bu her şeyi açıklıyor.
And that explains it.
Sanırım bu her şeyi açıklıyor.
I guess that makes it pretty plain.
Ah, şey, bu her şeyi açıklıyor, değil mi?
Uh, well, that would explain things, wouldn't it?
Bu her şeyi açıklıyor!
This reveals all!
Tanrım, Tanrım, bu her şeyi açıklıyor!
Well, Lord, Lord, don't that beat all!
Bu her şeyi açıklıyor.
"Oyls." That explains it.
Bu her şeyi açıklıyor.
Oh, that explains everything.
Bu her şeyi açıklıyor.
There, you see? That explains it.
Bu her şeyi açıklıyor işte.
That explains it.
Bu her şeyi açıklıyor.
It all checks, it does.
Bu her şeyi açıklıyor.
I mean, that says it all.
Bu her şeyi açıklıyor, değil mi?
It's a big help, isn't it?
Bu her şeyi açıklıyor.
That explains it, then.
Bu her şeyi açıklıyor işte.
Well, that explains a lot.
- Mükemmel. Bu her şeyi açıklıyor.
That explains it, huh?
Hastings, bu her şeyi açıklıyor.
Hastings, this explains everything.
- Bu her şeyi açıklıyor.
- That takes care of that.
Bu her şeyi açıklıyor.
That explains it.
Bu her şeyi açıklıyor.
That makes everything okay, then.
Bu her şeyi açıklıyor o zaman.
Well, that explains it, then.
Berkeley, bu her şeyi açıklıyor.
Berkeley, that explains it.
Sanırım bu her şeyi açıklıyor değil mi?
Well, I guess that about says it all, don't it?
- Bu her şeyi açıklıyor, değil mi?
- Does that explain everything, is not it?
Sanırım bu her şeyi açıklıyor.
Well, I guess that explains everything.
Bu her şeyi açıklıyor.
That would explain everything.
Sanırım bu her şeyi açıklıyor.
I suppose that explains it.
Bu her şeyi açıklıyor.
Read this note.
- Bu her şeyi açıklıyor.
- So that explains it.
İnkar edecek bir şey yok, her şey ortada, bu mektuplar her şeyi açıklıyor.
All this is irrelevant. These letters, explain these letters.
Her neyse, tüm bu olanlar her şeyi açıklıyor. Çölde bir delinin peşinden gittiğine göre... Zaten bu projeye destek verecek değildi... sorularım tamamen akademikti...
However, since he- - since he apparently finds it necessary... to run off into the desert in pursuit of a lunatic... who could be of no practical value to this project... the question is entirely academic.
- Yağmurlu bir pazar günüydü. - Bu, her şeyi açıklıyor.
- It was a rainy Sunday.
Bu senin bakış açınla her şeyi açıklıyor.
That explains everything from your point of view.