Bu kadarcık mı Çeviri İngilizce
201 parallel translation
Elinden gelen bu kadarcık mı?
Is that the best you can do for me? I thought I was supposed to be a king.
Bu kadarcık mı?
Is that all?
Bu kadarcık mı?
That's it?
Bu kadarcık mı?
Is that all you can say?
- Bu kadarcık mı söyleyeceksin?
- Is that all you can say?
- Bu kadarcık mı?
- Is that all I get?
Sorun ne, bu kadarcık mı içiyorsun?
What's the matter, can't take it?
Bu kadarcık mı?
That it?
Bu kadarcık mı?
Just this much?
Bu kadarcık mı?
That's all?
- Bu kadarcık mı?
Just like that, huh?
Bu kadarcık mı?
So little?
İki Rupiye, bu kadarcık mı?
just this much of wood for two Rupees? !
Sen de bu kadarcık mıydın doğduğunda?
Were you too that small when you were born?
Eşyaların bu kadarcık mı?
ls that all you brought?
Bu kadarcık mı?
Is that it?
- Bana bu kadarcık mı güveniyorsun, Uzun zaman önce sana ayrılma izni vermiştim.
Were it up to me, I'd have let you leave long ago.
Bana vereceğin bu kadarcık mı?
Is that all you've got for me?
- Bu kadarcık mı?
- That's it?
Bu kadarcık mı?
Tha s it?
Bu kadarcık mı?
So few dollars?
Bu kadarcık mı!
So much for that!
Bu kadarcık mı?
That's all I get.
Bu kadarcık mı? "
Is that it? "
Bu kadarcık mı? Kız gibi vuruyorsun aynen.
You hit like a girl.
Yapabileceklerin bu kadarcık mı?
Is that all you've got?
- Bu kadarcık mı?
- Like that's it?
Bu kadarcık mı?
That's all I get?
Hayatla ilgili düşlerin bu kadarcık mıydı?
Was your life a dream so far?
- Ne yani, bütün sorun bu kadarcık mı?
What, is that the only problem?
Hadi bu kadarcık mı yani?
Oh, come on, you can do better than that.
Bu kadarcık mı?
Is that so?
Bu kadarcık mı? Dırdır etme.
That's it?
Bu kadarcık mı yazabiliyorlar?
That's all they write?
Ellerinden gelen bu kadarcık mı?
Is that the best they can do?
Bu kadarcık mı?
Is this it?
- Bu kadarcık mı? - Başka bir seçeneğimiz var mı?
- What choice do we have?
Ama şu anda sahip olduğun güç bu kadarcık mı?
But is this all the power you possess right now?
Tüm gücün bu kadarcık mı?
Is that all you got?
Bu kadarcık mı?
Is that all you were bringing in?
Bu kadarcık hatırım yok mu?
Won't you do that much for me?
Ne yani, bu kadarcık mı?
Mr. Robert.
Bu kadarcık daha yere ihtiyacım var.
Even a tiny bit of space.
Bu kadarcık şeyden bunları nasıl çıkarabildin?
I'm amazed you can conclude so much from so little.
Sadece bu kadarcık bir bilgiyle, O'nu bulmamı mı istiyorsun?
With only this piece of information, you want me to find him?
Böyle korkunç olayları bu kadarcık zararla atlattığımıza şükredelim.
The way things were going, be glad that's the worst that happened.
Size bu kadarcık şey anlatmış olmama rağmen peşime düşmesinden korkuyorum.
I'm afraid she'll go after me for telling you this much.
Bu kadarcık bilgiyle nasıl hatırlayayım?
How can I recognize her from that?
Bu kadarcık serbestlik tanımalıydım.
I gotta give her the space.
Bu kadarcık sosisin seni kötü yapacağını hiç düşünme... Pastırma mı o?
- I had no idea a little bit of sausage would make you this - - [Retching]
Bu kadarcık mı?
I wish I could, but God knows where l'll be.