Centre Çeviri İngilizce
3,458 parallel translation
- Halkevi mi, ah çok güzel olur çok güzel olur!
Community centre? Ohh, this will be very nice, very nice!
Bu eserin fikir babası, Almanya'daki bilimciler tarafından kaydedilen açıklanamayan sesin ilgisini çektiği Fermilab parçacık astrofizik merkezi direktörü Craig Hogan..
It's the brain-child of Professor Craig Hogan, the Director of the Centre for Particle Astrophysics at Fermilab, who became intrigued by an unexplained sound, recorded by scientists in Germany.
6 inç boyunda çelik bir boru, bunları 40 metre uzunluğundaki bir büyük tüple birleştireceğiz ve bunu 5 kez yapacağız, lazer ışıkları tüpün merkezine doğru gidecek.
It's a six inch steel pipe and we're going to bolt them together in one big tube, 40 metres long and do that five different times and the laser light's going to go down the centre of the tube.
- Git kendini becer! Ama bizler yetişkiniz ve o senin orospularla beraber olduğunu biliyor.
But we're all adults and she reckons you've been banging hookers left, right and centre.
"hepimiz yarın CERN'e gidelim, turist merkezine gidelim hep birlikte."
"let's all go off to CERN tomorrow, let's go to the visitor's centre."
Ama riskleri de yok değil. Bölünen embriyo bazen ayrılışını tamamlayamıyor.
And what's driving all this machinery is the master control centre of your body - your brain.
Traficantes de Sueños bir editör, yayınevi, alternatif dağıtımcı... bir tasarım stüdyosu ve bir sosyal merkez.
Traficantes de Sueños is a book store, a publishing house, an alternative distributor... a design studio and a social centre.
Parayı Merkez Çarşı'nın parkına getir ve kızını al.
Deliver the money to Centre One Mall's parking area.. .. and take your daughter.
Gözümüzün merkezinde bulunan mercek, herhangi bir şeye uzun süre odaklanamaz.
The lens that lies in the centre of the eye can't focus on anything for long.
.. tekrar vücut merkezine taşıyacağınız zamanı hissetmesi gerekir.
.. and then instruct your body to shift your weight back to the centre.
bazen sağdan... bazen soldan... bazen merkezden!
Sometimes left... sometimes right... and sometimes even centre!
marketin ortasında öldürür onu.
Papa is going to kill him in the centre of the market.
şimdi Zardoozi Sareelerini boynuna dolayıp onu şehrin ortasında gezdirmek istiyorum.
Wring the Zardozi Saree around his neck and hang him in the city centre.
Liseyi dışarıdan bitirme sınavınıza 7 Haziran 1993'de Orta Manhattan Yetişkin Öğrenim Merkezinde girdiniz değil mi?
Ms. Wilson, you took your high school equivalency exam on June 7th, 1993 at Mid-Manhattan Adult Learning Centre, is that right?
Pompidou Centredan 300 euro.
It's on show at the Pompidou Centre. 300 euros.
Ve Hz. Muhammed'in doğum yeri olan Mekke'nin, bu çok tanrılı inancın en önemli merkezi olduğuna inanılıyordu.
And Mecca, Muhammad's birthplace, is believed to have been the most important centre of this polytheistic worship.
Hz. Muhammed'in doğduğu zamanlarda, tapınak olarak kullanılmakta, insanları, Arap halklarının putperest inancın merkezi olan Mekke'ye çekmekteydi.
By the time of Muhammad's birth, it had long been a shrine, drawing people to the town of Mecca, the centre of pagan cults for the peoples of Arabia.
Müslümanlar için Mekke, o zamanın büyük bir ticaret merkezi ve peygamberlerinin doğumu için uygun bir yer olarak görülmektedir.
For Muslims, Mecca is seen as a major trading centre at the time and a fitting place for the birth of their Prophet.
Müslüman geleneği Mekke'yi bize büyük bir ticaret ve putperest şehri gibi göstermektedir ama sorun şudur ki ; arkeoloji ve zamanın kayıtları bunu desteklememektedir.
The Muslim tradition gives us a portrait of Mecca as this great trading city, this great pagan cult centre and the problem is that the archaeology and the records of the time do not back this up.
Bu beş katlı cami ve İslam merkezi, Kuzeybatı Londra'da inşa edilmekte ve buna benzer yerler Batı'da Müslümanların yaşadığı neredeyse her yerde göze çarpmaktadır.
This five-storey mosque and Islamic centre is being built here in North West London and similar things are being done almost everywhere where Muslims live in the West.
Sizinle burada bulunmamızın ilginç yanı ; bu sosyal merkezin yapımı, Peygamber Efendimizin ilk cemaatini kurarken herhangi bir fırsatı ya da özgürlüğü olmamasından dolayı yaşadıklarından oldukça farklıdır.
What's amazing standing here with you now is that the building of this community centre is so different from the experiences that the Prophet had in establishing his own first community where he didn't have any of the opportunity or freedom.
İyi hissetme ağına ve duygusal merkeze akar.
It floods into the feel-good network and also the emotional centre.
Medine'nin merkezinde yani Peygamber ve Ensarın önemli bir kısmı ile
Yes, the centre of Medina was where the Prophet and the main of al'Ansars. The followers.
Medine'nin ortasında bir arazi buldu ve kendi camisini yaptı.
He found the land in the centre of Medina and he built this mosque.
Hz.Muhammed camisini bir halkevi gibi kullandı.
Muhammad used his mosque like a community centre.
Bir eğitim merkezidir. Şu an bir çok caminin olmadığı gibi, ideal bir caminin kapıları sadece müminlere değil herkese açık olmalıdır ;
it's a centre for education - that's what a mosque should be, it's not what an awful lot of mosques are today, and the other thing is that mosques have to be welcoming, open places
Biri İslam'ın ayırdedici kurumlar oluşturmak istediği diğerlerini geliştirdiği süreci düşünse tabii ki de bu kendi ilahi merkezi Mekke'dir.
One could imagine a process where as Islam wants to build its distinct institutions, one of the other things it develops is, of course, its own spiritual centre, Mecca.
Hinkley Way Alışveriş merkezi.
Hinkley Way Shopping Centre, meet me there.
Eski alışveriş merkezinde olanları duydun mu?
Have you heard about the thing at the old shopping centre?
Silah doluydu. Hinkley Way Alışveriş merkezinde bulundu.
An adapted gun... in the Hinkley Way Shopping Centre.
Bütün o kayıp insan soruşturması için, St Barnabus Okulu'na bir kriz merkezi kuruluyor.
'For those with missing persons enquiries,'a crisis centre has been set up at St Barnabus School.
Tekrar ediyorum, kayıp insanların kriz merkezi okulda kuruluyor.
'I repeat, a missing persons crisis centre has been set up at the school.'
Okula kriz merkezi kurdular.
They've set up a crisis centre.
Çok derin olacak, o yüzden gücünü merkeze doğru yönelt.
It'll be very deep, so direct your power into the centre of it.
... ta ki sonunda o noktada bir alışveriş merkezi inşa edene kadar.
until eventually they built a shopping centre over the spot.
Bir alışveriş merkezi.
A shopping centre.
Alışveriş merkezi.
Shopping centre.
- Alışveriş merkezine.
The shopping centre.
Bir daha söyle. - Neyi? - Kuzey Dakota'nın başkentini.
I always imagined myself up there with them, high above the centre ring.
Muhammed'in doğduğu zamanlarda, Kâbe insanları Mekke'ye çeken bir tapınak vazifesi görmekte, Arabistan halkları için bir putperest inanç merkezi olarak kullanılmaktaydı.
By the time of Muhammad's birth, the Kaaba had long been a shrine drawing people to the town of Mecca, the centre of pagan cults for the people of Arabia.
Törenin merkezinde yapılan zikir, yani Allah adının şiirsel bir şekilde tekrar edilmesi, insanları Allah'a biraz daha yakınlaştırmaktadır.
At the centre of the ceremony is the practice of zikr, or the repeated lyrical chanting of God's name, to bring people closer to God.
Hem mabet, hem de ofis olarak kullandığı küçük caminin yanındaki evde yaşamaya devam etmiştir.
He continued to live next to his small mosque that served both as a place of worship and a centre for his work.
Fakat ortada şöyle bir düşünce vardı ; Mekke artık kendilerine ait olduğunu ve bu yeni dinin inanç merkezi olacağını, misyonun birinci aşamasının tamamlandığını ve artık savaşmaya gerek kalmadığını düşünmüşlerdir.
But, certainly, there was this notion that, OK, once Mecca is taken, and Mecca is considered to be the cultic centre now of this new faith, that certainly the first stage of the mission is complete, so there's no need for fighting.
Merkez caddesinden uzun vadeli kilitli bir kanıt alacaklar.
Long-term-evidence lockup under Centre Street.
Kötü haber ise ; Merkez caddesinde oluşu. Polis ve federallerle kaynıyor olacak.
Bad news, it's right on Centre Street, crawling with cops and feds.
Carter, merkez caddesindeki kanıt kasasında ateş sesleri duyulduğuna dair ihbar aldım.
Carter. Shooting at Centre Street evidence locker.
Halk Merkezi'ndeki eğitim kampındayım.
I'm doing the training camp at the Community Centre.
Halk Merkezi'ne mi dönüyorsun?
Hey, walking back to the Community Centre? I'll walk with you.
Bir ülke, şimdi, dinozor devriminin merkezinde duruyor.
One country now sits at the centre of the new dinosaur revolution...
Bugün halk merkezine getirildi.
They've got him at the community centre.
Violetta, merkezden uzaktayız.
We're a long way from the centre.