Diyelim Çeviri İngilizce
12,717 parallel translation
Sadece küçük bir sürprizimiz var diyelim.
Just say, we have a little surprise.
Hadi sana inandım diyelim.
So let's say I believe you.
Tamam, diyelim haklısın.
Okay, say you're right.
Pekâlâ, kaçtım diyelim.
All right, let's say I run.
% 80 diyelim.
Say 80 %.
Yaşanan onca şeyden sonra değiştin diyelim hadi.
After everything that's happened, let's say you've changed.
Yani diyelim ki Lucius seni oraya soktu, laboratuvarın girişini buldunuz, sonra ne olacak?
I mean, just say that Lucius can get you in there, and you find the entrance to the laboratory, then what?
Onlara de ki kırmızı lekeler kan ve kahverengiler kan diyelim.
Tell them the red stains are blood and the brown stains are... uh, let's say blood.
İlk ödeme için... Haftaya bugün diyelim mi?
First payment's due, shall we say, a week today?
Ya da kulen özlüyor diyelim.
Or your tower misses you.
Savında biraz fazilet var diyelim.
Let us say there is some merit to your argument.
Bay Dobbs dediğini yaptı diyelim.
Let us say that Mr. Dobbs will do as you ask of him.
Diyelim ki bir kısmını veya hepsini çaldın, birileri hemen fark eder miydi?
I suppose you stole some of it? Or all of it? Would anyone notice straight away?
Tüm kütüphaneyi aldı diyelim.
She's pretty much taken out the entire library.
Hadi ama, şuna bir delinin çılgınca .. saçmalaması diyelim, çılgınca. .. ya da sınırlı zekalı bir adamın.
Oh, come on, it was like the ravings of a madman, a lunatic, or let's say a guy with limited intelligence.
Buna ödeşmeye başlıyoruz diyelim.
Let's just say it's a start.
Bay Gray diyelim. İsmi öyle zaten.
Let's call him Mr.Gray because that's his name.
Hadi, merhaba diyelim.
Let's say hello.
Ama ben gerçek bir sanatçıyım, Şimdi hep beraber peynir diyelim.
But I am a real artist Everybody say cheese
Emin değilim diyelim.
Well, not for sure, anyway.
- Diyelim ki üstü örtülüyor, ne yapardın?
If you think there's a cover-up, what would you do? - What will I do?
Korumaları gereken insanlara nasıl davrandıklarını gördüm diyelim. - Hele ki istedikleri başka bir şey varsa.
I've seen how they treat people they're supposed to protect, especially when they want something else.
Pekala, hepsi kişisel bir anlaşmazlığın sonucu diyelim.
All right, well, this all comes down to a personal dispute.
Sürekli müşterisi diyelim.
We'll call it patronage.
Alma May, diyelim ki sevgilinle güzel bir yemeğe çıktın.
Alma May, let's say you're out on a date with your boyfriend.
O zaman diyelim ki Steve ile mesela Birdie's de yemeğe çıktınız.
Okay. So, let's say you and Steve go out to dinner at, uh... well, Birdie's.
Diyelim ki biri aradı ve hatta, sonra bir kişi daha arıyor o zaman telesekretere bağlanmayacak değil mi?
So, if you're on a call and another call comes in, the call doesn't go to an answering machine, right?
Jimmy, seni muhasebenin başına koydum diyelim herkese bir milyon dolar prim vermeni onaylayacak mıyım?
If you're in charge of payroll would I be okay with you giving million dollar bonuses?
Ancak olmaz ama hadi oldu diyelim, bir değişiklik ararsan Schweikart Cokely, yeteneğini daha iyi yerlerde kullanmayı çok ister.
However, if on the off-chance you're pondering a change, Schweikart Cokely would be more than happy to put your talents to good use.
- Geç kaldım diyelim.
More like late.
Şöyle diyelim, "Gönülsüz bir şekilde," tamam mı?
Let's go with "It is with a heavy heart."
Uzun bir sürecin sonunda karşılıklı bir anlaşma diyelim.
It was mutual, and a long time coming.
Biraz ondan, biraz bundan diyelim.
Uh, some from column "A," some from column "B."
Bu gece bir asilzade için Saint-Honoré Yolu boyunca gezinmek riskli olacak diyelim.
Let's just say it'll be a risky affair for a nobleman strolling along the Rue Saint-Honoré tonight.
Evde bir konserve kedi maması buldunuz diyelim.
Okay. You find a can of cat food in the apartment.
Electric Boogaloo " diyelim.
Electric Boogaloo. "
- Güney Amerika'da bir ülke. Herhangi bir Latin Amerika aksanı olur diyelim mi?
It's a-it's a country in South America- - why don't we say any Latin American accent'll do?
Diyelim ki bunu kabul ettim Abby ve Marcus'a ne olacak?
Not if I have anything to do with it. What about Abby and Marcus?
O yüzden şimdilik diyelim ki, doğruları söylüyorsun.
So let's assume for the moment that you are telling the truth.
Diyelim ki bir şekilde, kumsalda bir kısım düşmanı haklayabildin.
And let's say somehow you're able to eliminate some of their numbers on the beach.
O iş pek yürümedi diyelim.
Uh, yeah, that... it didn't really work out.
- Şuna 30 saniye diyelim lütfen.
- More like 30 seconds, please.
Turist diyelim biz.
We'll go with tourist.
- Daha çok deneme sürümünü seçme diyelim.
- More like sampling the trial version.
"Geçişi ayarlandı." Şuna ölümü diyelim biz.
"Scheduled to pass." Let's just call it dying.
Tersi ıspatlanmıştı ya da uyuşmazlık vardı demedim, Ancak ne dersek diyelim,
I didn't say disputed or disproven, but whatever we want to call it,
Ama diyelim ki oynuyorsunuz, elinizi bu şekilde koymaz mısınız?
I mean, who does? But if you did, wouldn't you put your hand this way?
Fakat diyelim ki oynadık, siz de oynadınız... Eliniz kan revan içindeyken, sehpaya oluk oluk kan damlarken, Canınız seks yapmak ister mi?
But if we did, if you did, do you really think, as the blood is running down your arm and pooling on the table, you'd feel like having sex?
"Yaşlı adam" diyelim ona.
Let's stick with "old man." Okay.
Suçluyu buldun diyelim, sonra ne yapacaksın?
So, you find the culprit, what then?
- Öyle diyelim.
Let's suppose so.