Diyelim ki Çeviri İngilizce
3,773 parallel translation
Diyelim ki,...
Okay, so let's say
Karakter seçimi acayip oldu, biliyorum, ama diyelim ki Edmund mecazi bir köprüden atlamak üzereyse yeniden başlamak için.
Weird casting choice, I know, but what if Edmund was trying to jump off a metaphoric bridge, you know, to start over?
Diyelim ki suikast, hedef kimdi o zaman?
And not to mention, if it's a hit, who's the target?
Diyelim ki Jenna en parlak döneminde o kadar ediyordu.
Uh, let's say Jenna was worth that in her prime. That was ten years ago.
- Diyelim ki iki tane keşiz.
We're a couple of meth-heads.
Diyelim ki arkadaş birasını kendi getiriyor.
Hypothetically, your friend can bring his own beer.
Diyelim ki çekinmesem Facebook profilime bu kadar çok bakmazdım.
Let's just say, I wouldn't be checking my Facebook page much if I chickened out.
Hadi diyelim ki San Francisco'yu hemen terk etmem gerekti ve kendimi yeni baştan yaratmam gerekti.
Let's just say I had to get out of San Francisco in a hurry and I needed to reinvent myself.
Diyelim ki Madison County Köprü'sünde fotoğraf çekiyorum.
- Like I said... Let's say I took the picture of Madison County Bridge.
Tamam, diyelim ki bir kere öldüm peki beni neden kurtardı?
That's right. I was already dead once before. But why did he save me?
Ama diyelim ki Cumhuriyetçiler tam destek verdi...
But say all our fellow Republicans vote for it.
Şimdi diyelim ki mahkemeler kararımı geri çevirdi...
Now let's say the courts decide I had no authority to do it.
Ama diyelim ki, tek yaptığımız demokrasinin karmaşadan ibaret olmadığını, halkın birliğinde çok büyük, gizli bir güç olduğunu dünyaya göstermekti...
But say all we done is show the world that democracy isn't chaos. That there is a great, invisible strength in a people's union.
Diyelim ki...
If by any chance...
Tamam, sırf şurada konuşuyoruz diye diyelim ki haklısınız.
O-okay, so just for argument's sake, let's just say you're right.
Diyelim ki testis sondajından bir sonuç alamadık.
So, Iet's say nothing comes in this scrotal exploration.
Diyelim ki ne zaman seyahat ettiklerini öğrendin ki bence çok zor çünkü gerçekten çok aptalca bir fikir onlarla çıkmıştın ve yürümemişti.
Assuming you could find out when these guys are flying... which I doubt, because it's your dumb-ass idea... Gail! These are all men you've dated before, and it didn't work out.
Diyelim ki size çürük şımarık değil umuyoruz.
Let's hope they haven't spoiled you rotten.
Diyelim ki yaşlı adamın çocuğu var ve parasını istiyor
Let's just say a man has an illegitimate child... trying to get his money.
Diyelim ki bir haksız kazanç var, yasal kazanca çevirebilirim.
If, let's say, it's ill-gotten gains, then I'd be legally obligated to turn it over to the law.
Peki, diyelim ki bunu anladım.
Okay, let's say I understand that.
Tamam, tamam, tamam. Diyelim ki bir banka soydun.
Okay, okay, okay, let's just say you robbed a bank.
Diyelim ki hırsızlıktan hüküm giymiş sana geliyor, hikâyesini anlatıyor sen de ona bir şans verilmesi gerektiğini düşünüyorsun ona iş veriyorsun, bir yıl kadar sonra evindeki paran kayboluyor.
So suppose she was convicted of, say, theft and she comes to you, she tells you her story, and you judge she deserves a break, so you give her a job, and then after a year or so, the household money goes missing.
Diyelim ki, bu dövme bir tür delilik işareti.
Let's just say this tattoo is a crude obscenity.
Pekâlâ, diyelim ki aynı sayıda vurduk ve böyle bir gerçeğin olmayacak metafiziksel dallanmasını başka bir güne bıraktık.
All right, let's say we shot the same number and leave the unlikely metaphysical ramification of such a fact for another day.
Diyelim ki İspanya'da kayboldu, konuyu kapatalım.
Let's just say, you know, it's missing from Spain, leave it at that.
Diyelim ki çaresiz bir yazar yayıncısının üstün çabalarıyla ve cılız yeteneğiyle başarılı ve mutlu oluyor.
Let's say a miserable writer, through the supreme efforts of her publisher and her only good talent, becomes successful and happy.
Diyelim ki ateş hattında kaldın.
Say you're pinned down in a firefight.
Diyelim ki Carcharias için ekolojik bir felaket var.
Let's say that there's been an ecological disaster for Carcharias.
Diyelim ki bir sinek.
Let's say it's a fly.
Yani diyelim ki birisi silahın kaynağını araştıracak olursa bu iş zor olmasa gerek.
So if somebody wanted to, say, track down where it came from, it wouldn't be too hard.
Diyelim ki, hani lafın gelişi, o yolu denemedik.
But supposing, for the sake of argument, we don't go for that.
Diyelim ki her şeyden önce bazı kafein var.
Let's have some caffeine, first of all.
Diyelim ki bir devrime yol açabilecek bir ayaklanmayı engelleyecek ne var ki?
What is to prevent, say, an uprising? That can lead to revolution.
Hadi diyelim ki seninkiler kötü bir şey yapıyor.
But... let's say your pop does something bad.
Diyelim ki albüm tane başına 10 dolar ediyor.
Let's say an album costs ten dollars a unit.
Diyelim ki, sigorta işi için verilen bu izinle adamı cinayetten tutukladınız.
So you still want to search for insurance fraud, use that warrant to get him on murder?
Eğer... Diyelim ki donanıma veya bilgisayar döngüsüne ihtiyacım varsa...
You know, I... if I need... if I need hardware, if I need computational cycles or whatever,
Diyelim ki...
Let's say that, er...
Diyelim ki haklısın?
And what if you're right?
Diyelim ki...
What if...
Diyelim ki dediğin gibi yolu kapattık?
What if this road was closed down like you said?
diyelim ki, kendinize ait olmayan bir mektubu açtınız, sehven, elbette, ya da... ya da bir şey gördünüz - bir anahtar deliğinden, örneğin. - Anahtar deliğinden mi?
What I'm t-trying to say is... say, for example, you happened to open a letter that wasn't yours - by mistake, of course - or... or s-saw something - through a k-keyhole, say?
Diyelim ki Bo bu suçların hepsini işledi.
Pretended Bo had committed all those crimes.
Diyelim ki, genç karısına ayak uydurmasında ona yardım etmemi isterdi.
He wanted me to help him, let's say, keep up with his young wife.
Diyelim ki iyi hissediyorsun.
You are better?
Diyelim ki bir arkadaşın gelip sana bir şeyde yardım etti.
Hey. Uh, hypothetical.
Ama... diyelim ki bitti.
But if it did.
Diyelim ki, buna uygun kişileri buldun onlara ulaştın, zihinlerinin en derin noktasına girdin tamamıyla kontrolün altına aldın eğer çok çalışırsan... ve mesai harcarsan ve doğru yaparsan neredeyse her şeyi yapmalarını sağIayabilirsin.
Well, let's see, if you had the right person... ... if you get a hold of them, dig right in... ... if you get them under your spell...
Tabii ki ona daha iyi bir şey almalıydım ama aniden acele bir şekilde eve gitmem gerekti diyelim.
Of course, I should have... Bought her something... Something better, but...
Loki'nin yardımını aldın, bu faniyi serbest bıraktın diyelim. Ne işe yarayacak ki?
Assuming you can get Loki's help and you can free this mortal what good would it do?