Elden Çeviri İngilizce
3,627 parallel translation
Frenler sünger gibi, biraz sola kayıyor, Bir elden geçirme fena olmaz.
Brakes are spongy, she's got a left bias, she could use a tune-up.
Gardırobu elden geçirdim.
I cleaned the closet.
Ona dikkat etmeyi elden bırakmamalısınız.
Man, you still gotta watch out for him!
Spor salonunu elden geçiririz.
We can fix the gym up.
Şovdaki bütün Marilynları elden geçirmenden bahsedelim.
Let's talk about you juggling every Marilyn in the show.
Kentsel gelişim müdürüne git ve bunu ona elden teslim et.
Go with the head of Urban Development and give him this in person.
Yani sen ve ben... ölümden sonra bir şeyler olduğuna ilk elden tanık olduk.
I mean, you and I have firsthand knowledge that there's something out there beyond death.
Emekliliğe doğru kurumsal elden çıkarma işleri nasıl gidiyor?
So, how's life for the nearly retired corporate sellout?
Çoktan elden çıkmış!
It's already possessed!
Ve noterden elden teslim için çağırıldım.
And I got a call from the Notary to deliver this in person.
Paranı elden vereceğiz.
And it's cash in hand.
Varrick Küresel Şirketleri'nin yaratıcılık ve yeniliğe nasıl öncülük ettiğini ilk elden görmek üzeresiniz
You're about to get an inside look At how varrick global industries
İçerideki adamımızın dediğine göre şerif tedbiri elden bırakmıyormuş.
The mole says the sheriff is becoming very suspicious.
Defolu malı elden çıkarmak ne zordur bilirsiniz.
You're aware how difficult it is to unload defective goods.
Ben hamileyim, elden ayaktan düşmedim.
I'm expecting, not infirm.
- Bunu ilk elden yaşadım.
I've seen it firsthand.
Hayır, varlıklı olan karısıydı. Parasını elden çıkarmak istemiyordu.
No, his wife is the wealthy one, and she doesn't like to part with her money.
Elden çıkarmaktan bahsetmişken yeni personel için bu yeri toplamam lazım.
- Oh. - Speaking of parting, I gotta get this place packed up for the new staff.
Eviniz elden gitti bile.
That condo is gone.
Birşeyler elden çıktı, SŞerif.
Things got out of hand, Sheriff.
Bu tamamen elden çıkarma olur.
That'd be a complete sellout.
Bunları çoğaltıp Atticus ve Stu'ya elden teslim edeceğim.
I'm making copies, and I'm hand-delivering to Atticus and Stu.
- Yeniden hoş geldin, elden ele gezen Patty.
- Welcome back, pass-around Patty.
Bir süredir tedbiri elden bıraktın.
You haven't had your eye on the ball.
Dikkati bir an olsun elden bırakmadın.
You were so careful all the time.
Geçen hafta bilinmeyen bir yatırımcı bir buçuk milyon hissesini elden çıkardı.
Last week an unidentified investor dropped one point five million shares.
Seçimlerden önce kontrol elden gider diye çok endişeleniyor.
He's worried that we're going to lose control of the city before then. We're not.
- Ne olduğunu bilmiyorum? Tüm motoru elden geçirmek istiyor.
He says the entire engine needs overhauling.
Ama, üçüncü elden hikaye olarak duymak daha iyi gibi.
But, better to hear the tale third-hand.
Hepsi aynı elden çıkma gibi.
They're all very, um... Mall of America.
Senden son kez kabilenin işine burnunu sokmamanı isteyeceğim ve aksi takdirde bu kibarlığımı elden bırakacağım.
Now I'm gonna ask you one last time to stay out of the tribe's business and then I'm gonna stop being polite.
Rüyalarını fiziksel olarak güvende olabileceğin bir yerde görüyordun kontrolü elden bırakıyorsun.
Well, your dreams were the one place you could be physically safe, relinquishing control.
Elden ne gelir ki?
What can we do?
Elden ele verin.
Pass them on.
Bunu ilk elden söyleyebilirim.
I can tell you that firsthand.
Her neyse, bütün bu kovboy saçmalıklarından nefret ettiğini biliyorum, ama eminiz ki burada iyi bir elden faydalanabiliriz.
Anyway, I know you hate that cowboy stuff and all, but we could sure use a good hand out here.
Monica seçeneği elden uçunca başka bir alternatifim kalmıyor.
- With no Monica, kind of have no choice. I gotta find Frank.
Elden çıkarıyorum.
I'm divesting.
Fakat inançlı olmak, kontrolü elden bırakmak anlamına gelmez mi daha çok?
Yeah, but isn't having faith largely defined by surrendering control?
Kontrolü elden bıraktım zaten.
I have surrendered control.
Bu evde tedbiri elden bırakmayız.
We are cautious in this house.
Bir elden geçmesi lazım.
It is positively wanting, Elizabeth.
Sanırım elden bir şey gelmez.
Well, I supposed that can't really be helped.
Bu tür şartlar altında sanırım elden bir şey gelmez.
Under such circumstances. I think there is no help to it. Don't say such things so easily!
- Daha iyi. - Birinci elden, uyarlayanla oynamak...
It'd be cool, straight from the horse's mouth
Elden bir şey gelmez mi?
Can nothing be done?
Son Kurul Raporu ne olursa olsun, tüm bulgularım, tasarım, mühendislik ve yönetim sorunlarını içeren bağımsız ek raporumu kendim başkana elden vereceğim.
Whatever the eventual Commission Report, I will be writing up my own independent appendix with all my findings, all the design, the engineering and the management problems, which I will be handing to the President myself.
Elden ne gelir?
What are you going to do?
Sonunda birinci elden yoklukta Reader's Digest Daily Mail ve romantik hikayelerin insan beynine neler yapabileceğini gördüm.
Well, I've finally seen, first hand, what a lifetime's diet of the Reader's Digest, the Daily Mail and romantic fiction can do to a person's brain.
Elden ne gelir?
What to do?
Elden geçirmem gerekiyor.
I've been meaning to take care of it.