Fabric Çeviri İngilizce
1,500 parallel translation
Kumaşı çok güzeldi.
The fabric, it was quite gorgeous.
Ben kumaştan anlarım.
And I know fabric.
Yeterli enerji verilirse, uzayın bile kumaşını bükebiliriz
Given enough energy, we could warp the very fabric of space.
Bize gece gündüz kumaş balyeleri taşıttı ama güzel yemekler yedik zaten müzisyenler ve dansçılar da vardı ne kadar güzeldi.
He made us unload bales of fabric day and night... but we ate well together... there were musicians and dancers... what beauties...
Ateşe dayanıklı kumaş.
Fire-protective fabric.
Kumaşa tepki verin.
Respond to the fabric.
Kumaş kesti mi?
Fabric bite you?
O kumaş yanığı.
It's a fabric burn.
Dediğimi dinleseydin ve dışarı- -
Work its way into the fabric fucking fibres...
- Şunun kumaşına bir bak.
- feel the fabric on that thing.
Her şeyin bağlantılı olması gerçekliğin kumaşının temel ögesi.
Connectivity among all things... is a basic constituent of the fabric of reality.
Buna Planck Ölçeği denir Ve bu evrenin kumaşıdır.
It's called the Planck scale. And it's the fabric of the universe.
Bıçağın kumaşa girdiği yeri kesinlikle görebilirsiniz
Of course, you can see where the knife went through the fabric.
Bu kıyafetler kendi kendilerini dikmeyecek. Mouth nerede kaldı? Fazladan kumaş getirecekti.
These dresses are not gonna sew themselves and where the hell is Mouth with my extra fabric?
Haley, lütfen gidip biraz daha kumaş alır mısın?
Haley, will you please go pick up more fabric?
Yırtık açmamış olabilirler ama yolculukların uzay-zaman dokusunun bozulmasına ve tekilliğin etkisi altına girip gerçeklikler arasında bir köprü oluşmasına yol açmış olması mümkün.
They may not have of produced the rupture but it is entirely possible, that their repeated trips contributed to the deterioration of the space time fabric that weakened, eventually seeded to the singularity. Creating the bridge between the various realities.
Şu yapay yumuşatıcı ayıcık.
That fabric softener teddy bear. Ooh.
Doku örneği olmadan söyleyemem.
Not without fresh fabric samples.
Gerçekliğin yapısında bir delik bıraktı.
It leaves a hole in the fabric of reality.
Bu kumaş, hapishane üniformasına ait değil.
Well, this fabric doesn't come from a standard issue prison uniform.
- Dokumasını beğendim.
I love the fabric.
Oh oh oh şey, Mary'nin el sanatları kursu açılmadan kumaş dükkanında olmak istiyorum.
Oh oh oh well, I want to get to the fabric store before Mary's quilting club shows up.
- Kıyafetine bağlamak istemezdim, ama üzerindekiler adamın ta kendisini, anlatan kumaşlardandı.
- Give me the telegram. ... to settle not only upon his clothing, but as it were, on the man himself, in the very fabric of his being.
Tulumunda delikler var.
Hole in the fabric of his scrubs.
Zamanın başlangıcından beri, hayatlarınızın içine kendini serpiştirdi.
He has woven himself in the fabric of your life since the dawn of time.
"Ilımlı inananlar" diye adlandırılanlar bile aynı kumaşa sahiptirler.
Even so-called moderate believers are part of the same religious fabric.
- Yani yumuşatıcı mı kullanıyorsun?
You use fabric softener?
Jim Halpert, yumuşatıcı için fiyat kontrolü lütfen.
Jim Halpert, price check on fabric softener.
Hayır bu bir şey değiştirmez.
No, that's just fabric to fabric.
Kumaş.
It's fabric.
Fakat o birliğin kumaşını yırtan bir anlaşmazlıktan sonra yollarımız ayrıldı.
But our paths diverged after a disagreement tore the fabric of that unity.
Kumaşından üstünden parmağımı sürtüyorum.
I just rub my finger against my dress fabric.
Kumaşın üstünden bile zevk veriyor ha?
Does it feel good even through the fabric?
Parmaklarını kumaşın üstünde gezdir.
Move your fingers over the fabric.
Evet, bu bir çeşit... biraz et, aynı madde ; bir çeşit kabuk gibi görünüyordu.
Yeah, it was some kind of... some flesh, some fabric ; it looked like some kind of shell.
Oldukça doğru söyledin Jeanie,... ve bu parçacıklar uzay zamanımızdaki hiçbir fizik kanununa uymadıkları için evrenimizde bir yırtık oluşturuyor.
Well, you're quite correct, Jeanie, and because these particles don't behave according to any of the laws of physics in our space-time, they're creating a tear in the fabric of our universe.
Çözümleri sadece Atlantis'i yok etmekle kalmayacak bu evrende bir yırtık açacak.
Their solution will not only destroy Atlantis, but tear a hole in the fabric of this universe. Oh, boy.
Olay yerinde bulunan kumaş, zeytin yeşiline boyanmış sentetik ketenden
The fabric found at the scene was cotton with synthetic polymers ; dye : Olive-green.
İmalatının eski olduğu anlaşılıyor.
Means that the fabric was old.
Biraz yumuşatıcı ve bolca sevgiyle.
Well, just a little fabric softener and a whole lot of love.
Bu olay toplumu derinden etkileyen... uzun ve çileli bir süreç olacak. Halk bizden aşı isteyecek ama elimizde yok.
It is going to be a long and brutal ordeal that will rip apart the fabric of society.
rahatsız edici macerayı ortaya sermede arzusundan üstün bir güç tarafından yorgun düşürüldü, bir tanesi onda kurmacanın diğer yüzünü bir an için görmesine yol açtı, çatıdaki kara delik ve gerçekliğin aşağıya yayılması bu dünyanın bütün masumiyetinin kaybolmasıydı.
To uncover it was the disturbing adventure to which he felt drawn by a force superior to his will, the one which caused him to glimpse the other face of fiction, a black hole in the fabric and unfolding of reality down which the entire innocence of the world had gone.
İki yıl bile gitmez bu.
But it's a little expensive for the quality of the fabric.
Kumaş kitaplarını inceliyor.
He's just going through fabric books.
Bu kumaşa bayıldım.
I love this fabric.
Adaletin işleyişini saptırmış ve böyle yaparak da vatanımızın temeline saldırmıştır.
He perverted the course of justice, and in so doing, he attacked the very fabric of our state.
Bu kumaş biraz daha bu tarafa gelmeli.
That fabric has to come out more this way.
Bunun yerine başka kumaş iste.
Ask for another fabric instead.
Çok daha kötü bir şey de olabilir Gerçekliğimizi parçalayacak bir şey...
Something worse can happen which undermines the very fabric of what we experience as reality.
John Doe'muzun kafatasını saran örtüde göz çukurları, burun ve ağız kısmında doku lekeleri var.
On the fabric covering John Doe's skull, there are tissue stains around the eye sockets, the nose and the mouth.
Kenarında kumaş parçası var.
Hey, you know what? I think there's some fabric caught in the slide.