Festering Çeviri İngilizce
163 parallel translation
Benim bedenim acılara katlanıyor.
This body of mine hangs on, festering.
Bu düşünce içini kemirip duruyor ta ki bir gün, bugünkü gibi patlayıp ikimizi de cezalandırıyor!
THE HARD FACT YOU'VE NEVER BEEN ABLE TO ADMIT. YOU CARRY IT FESTERING INSIDE YOU TILL ONE DAY, LIKE THOSE OTHER DAYS, LIKE NOW,
Kaptan Mueller üç gün boyunca iltihaplı bir çeneyle köprüde durduğunu bildirdi.
Captain Mueller reports that he stood on the bridge for three days... with a festering jaw.
Belki bir gün değişim olacak, çünkü nefret bu insanların göğüslerini sıkıyor, nefret yeterince güçlü olunca, yaşadığı korkuyu unutacak.
Perhaps one day there will be change, for hate is festering in the bosom of these people, hate which could become strong enough to defy the fear they live with.
Kalbi kalp değil, irinli bir yara.
And that heart of his is nothing but a festering sore.
Parmaklıkları seni hapseden parklar kanalizasyon ağızlarında oluşan bataklıklar fabrikaların devasa kapıları.
The parks whose railings imprison you, the festering swamps near the sewer outlets, the monstrous factory gates.
İltihaplanıyarlar.
They're festering.
Şimdi iltihaplandılar.
Now they're festering.
Albay, gemideki herkes kötü hissediyor.
There's bad feeling festering aboard this ship.
Dinmeyen öfke kanayan bir yara gibidir.
Now is the time. This is the place. Unchecked rage is like a festering wound.
Senin gibiler midemi bulandırıyor.
Shut your festering gob, you tit!
- Seni kokmuş maymun.
- You festering baboon.
Nicodemus'un paslanmış çivisi üzerine yemin ederim!
I swear it on the festering forelock of Nicodemus!
İyi akşamlar, seni aptal Kokmuş işe yaramaz ahmak kedi.
Good evening, you stupid, stinking, festering, gimboid of a cat.
Bir isyan zamanında.
A festering center of revolt.
Bu toplum beni, irinli bir köpek sümüğü topağının ilgilendirdiği kadar ilgilendiriyor!
This community means about as much to me as a festering bowl of dog snot!
Bu toplum beni, irinli bir köpek sümüğü topağının ilgilendirdiği kadar ilgilendiriyor.
This community means about as much to me as a festering bowl of dog snot!
Gördüğünüz gibi beyler, yara kuruyor.
When the wound is festering, I think there is a whole lot of pus.'
Ressamlarımızın çizdiği tasvirlerde görebileceğiniz gibi tamamen yaşlı ağaçlarla dolu ve bu yaşlı ağaçlar çürümeye ve karmaşaya yol açıyor.
As you can see in our artist's rendition, it's full of old growth... just aging and festering away.
Evliliğinin çürüyen yaraları, hayal kırıklıkları dargınlıklar, birden bire gidiyor ve özgür kalıyorsun.
All the festering wounds of your marriage, the disappointments the resentments, they're gone in one clean yank and you're free.
Geçiş ayininiz bu yüzden mükemmel. Bu benim için kafama takılan her yükten kurtulma yolu.
That's why your passage ritual's so perfect... because it's a way for me to unburden myself of everything... that's been festering in my guts, you know?
And put some wiggle in it, you putrid, festering sore!
And put some wiggle in it, you putrid, festering sore!
Maalesef apsesi Otelinizdeki rutubet...
Unfortunately, he has a festering abscess.
Ona rahatsızlık veren biriyim.
A festering wound in his side.
- Yarası cerahatlanmış.
It's festering. That's why.
Ben iltihaplı mıyım?
I am festering?
"irinli akıntı" ya uyacak kafiye bulamadım.
I couldn't find anything to rhyme with "festering drippage."
- İçeri gir seni pis tüy yumağı!
Get inside, you festering ball of pus!
İçi irin ve mikrop dolu bir çıban...
A carbuncle, a blister, a festering pustule of malignant ooze.
Sen bir hastalıksın, Quark Ferengi toplumunun kulaklarında iltihaplanmış bir tümörsün ve benim işim de seni kesip atmak.
You're a disease, Quark a festering tumor on the lobes of Ferengi society and it's my job to cut you off.
İnancınızın tam olduğuna inanıyorum ama birileri artık Vatikan'ın foyasını ortaya çıkarmalı.
Sister, I'm sure your heart's in the right place, but somebody's got to lift the festering scab that is the Vatican.
Sonra ait olduğu mezarda çürümesini izleriz.
Then we'll see her festering in her grave where she belongs.
İnan bana dostum, her işsiz hayalperest serseri öyle ya da böyle o kapıdan en az bir kez geçmiştir.
I'm a cab driver, every unemployed sideshow freak and festering dreamer has crawled through that door one time or another.
Birine anlatıncaya kadar yara işlemeye devam edecek.
Until you tell someone... it will keep festering.
Söyleyene kadar, birine anlatana kadar yara kanamaya devam edecek.
Until you tell someone... it will keep festering.
İyileşmeyi daha da pekiştirmek için senden bu konuda bir şarkı yazmanı istiyorum.
In order to start healing this festering wound, I want you to write a song.
Bu yüzden Tanrı, zavallı Job'u cezalandırdı kaynar su ile vücudunu kapladı.
And so the Lord God smote poor Job with festering boils all over his body.
Edebiyatın suratında büyüyen içi irin dolu bir sivilce.
A festering pustule on the face of literature.
Eğer oraya girmek istiyorsan bu kampanya yazın postalanması gerekiyor Ki böylece benim hayatımdan çıkıp gideceksin seni azgın domuz.
This campaign literature must be posted today to get you into office and out of my life, you festering strumpet!
Bilinçaltının oyuklarında hangi cerahatli sırlar gömülü?
( high-pitched whine ) What festering secrets are buried in the recesses of the subconscious?
Gözün Bile Görmediği Uçsuz Bucaksız Pislik Dolu Bataklıklar.
Festering, stinking marshland as far as the eye can see.
Soğuk yüzünden, suratındaki silikon donmuş ve suratı yamru yumru bir maske gibi olmuş.
The silicon in her face froze up. Her face was a festering mass!
Ya içimizde The Festering Boils sevmeyenler varsa?
What if some of us don't like The Festering Boils?
Bayrağın, bağırsaklarında çürüyecek olmasından da rahatsız olabilirsin.
You may even find the image of it festering in his bowels offensive.
O yüzden çocuklar, Billy Amcanız gibi Noel Baba'ya inanıyorsanız, boktan albümümü satın alın.
So if you believe in Father Christmas, children, like your Uncle Billy does, buy my festering turd of a record.
Yaraların hepsi mikrop kapmış ve komaya girmiştin.
The wounds are already festering and you were delirious with a high fever.
Tek fark iltihaplanan koca bir yara şeklini alacak. Sen de arkana yaslanıp giderek kötüleşmesini izleyen sersem olacaksın.
Only now it'll be like a big, festering wound and you'll just be the jerk who sat back and let it get worse.
Adam üç lanet saat boyunca öfkeden köpürdü değil mi?
The man's been a festering boil - for three fucking hours, hasn't he? - Yes.
Burası tam 3 ay kapalı kalacak ve o tahta buradan çıkmayacak.
I still have this splinter that's been festering for three months from an old piece of wood.
Krizi içten içe tekrarlıyor. Sanki kendini cezalandırıyor.
He's festering the shock deep within as if he's punishing himself.
Çocuğun peşinde ise, biz etkisi hala babasının yaraları iltihaplanmış tuz dökme olan, kim Yaşlı olması umulur.
In going after the child, we are in effect pouring salt into the still festering wounds of the father, who happens to be an Elder.