Fılm Çeviri İngilizce
703 parallel translation
Skandalların, tartışmaların protesto ve tenkitçi bağırışların ardında heyecan uyandıran fılm gösterime giriyor.
Preceded by scandal, controversy, protest, critical outcry and hosannas, a sensational film had opened in town.
Ayrıca, sıfırdan yaratılmış sentetik bir virüs olduğunu keşfettim.
Furthermore, I've found it's a synthetic virus created from scratch.
Lafı açılmışken, F.B.I. kirası burada, ahbap.
Speaking of which, here's your rent for your F.B.I. pal.
Dinleyin bayanl eğer sizebir şey olursa, sanki kalbime bir bıçak fırlatılmış...
Listen, girl, if anything happened to you, it'd be like throwing my heart to the wol...
tam dolgun pürüzsüz karışım tonları, çok maharetli fırça darbeleri sol elle yapılmış.
It is, uh, full mature, the smooth blended tones, very subtle and his brushwork is left-handed.
St. Petersburg opera salonu için yazdığı, Fındıkıran isimli bir bale eserinden alıntılmış danslardan oluşmaktadır.
It's a series of dances taken out of a full-length ballet called The Nutcracker that he once composed for the St. Petersburg opera house.
Fırlatılmış bir taş gibi sisin içinde ilerliyordu.
Why, she come thrashing through the fog there, fit to bust her ballast.
Bu bıçak, 1.80 boylarında bir adam tarafından 15 metre mesafeden, eğimle fırlatılmış.
This knife was thrown by the tip from a distance of about 50 feet from a man about 5'10 ".
Ama bulduğunuz ilk fırsatta dağlara tırmanmaya ya da 600 yıl önce kenara atılmış bir şeyi araştırmaya gidiyorsunuz.
Yet the first chance you get, you're off climbing mountains or digging up stuff... which 600 years ago was thrown out as junk.
Loş ışıklar, masanın üzerine yayılmış harfler, baş aşağı çevrilmiş şarap bardağı birinin amcasından kaybolmuş diş fırçasını bulmak için gelen mesajlar.
Shaded lights, the alphabet laid out on the table, an upside-down wine glass... messages from somebody's Uncle Oswald, how to find a mislaid toothbrush. Oh!
Fırtınalarda yeteri kadar açılmıştır zaten.
He's been out in a gale often enough.
Los Angeles'ın altındaki boş ve karmaşık fırtına drenaj sistemleri yağışlı günlerde sel baskınlarını önlemek için yapılmıştı.
Under Los Angeles is a vast and intricate system of huge storm drains... built to siphon off the flash floods of the rainy season.
Evlerinizi yıkılmış, sürülerinizi dağıtılmış... ve topraklarınızı fırsatçılarca elinizden alınmış buldunuz.
You found your homes gone... your cattle scattered, and your land stolen by carpetbaggers.
Bu yüzden bizler güçlü kadınlarsa zayıf yaratılmış.
It's why we're made strong and women weak.
- Sana bakmayı yeğlerim. - Kulağıma boş, tatlı sözler fısılda. Bronx'un nüfusu ya da Yankee Stadyumunda geçen yıl kaç sosisli satılmış gibi.
Whisper sweet nothings in my ear like the population of the Bronx or how many hot dogs were sold last year at Yankee Stadium.
Belki bir fırtınada veya otoyoldan beş tonluk bir kamyon geçtiğinde mermer vazo kırılmış...
And if in a storm sometimes, or sometime if a five-ton truck goes down the highway and the marble urn was to break...
Dahası, söylendiğine göre bu şarapla dolu her fıçıya genç bir anneden bir damla süt ve genç bir aygırdan da bir damla döl atılmış.
Moreover, it is said that in each barrel that was filled with this wine was added a drop of milk from the breast of a young mother and a drop of seed from a young stallion.
- İçinden çıkarılmış önünde yakılan ateşin içine fırlatılmış.
- The babe? - Plucked from her, and thrown into the sacrificial flames in front of her.
Uzlaşılmış bir tartışmanın ardından, fırlatmaya teşebbüs edildi.
After reasoned discourse, the venture is launched,
Yastık kılıfı yırtılmış.
The pillow case is torn.
Bu gece yarısı bir fırtınanın kuyruğuna takılmış olacağız.
We're getting the tail end of a storm in the midwatch.
Bir bıldırcın sürüsü arasında, fırtınaya kapılmış bir kaz kadar bile beynin yokmuş gibi davranıyorsun.
A bunch of bobwhites, and you act like you ain't got the brains of a blind goose in a hail storm.
Kırılmış sazlıklar, zayıf ruhlar.
Broken reeds, weak souls.
Oldukça genç görünüyorsun, Bayan Clara yatağına kıvrılmış yatarken ellerini yeni yıkamış ve dişlerini yeni fırçalamış ve dualarını okumuş küçük bir kız gibi.
You look mighty young there, Miss Clara... all curled up in your bed... like you just washed your hands and brushed your teeth... and said your prayers like a little girl.
- O fıçı eski ustalar tarafından yapılmıştır.
- It was made by old barrel-makers.
Birliklerimiz birinci sınıf. Havan toplarıyla ve makineli tüfekle donatılmış askerler.
Our troops are the very best, armed with machine guns and mortars.
Fırtınaya kapılmış.
He's riding the whirlwind.
Chu Chin Chow, ya da ismin her neyse, Biftekler önceden 400 derece ısıtılmış fırında... tam olarak 11 dakika pişecek.
Chu Chin Chow, or whatever your name is, the steaks are to be broiled for exactly 11 minutes on each side
Gezegenler bu modelde gerçekten ölçekli yapılmış olsaydı toz tanesi kadar o zaman bir kuyruklu yıldızın iç güneş sistemine girip bir gezegene çarpmak için ancak birkaç binyılda bir zayıf bir şans yakaladığını görmek çok daha kolay olurdu.
If the planets were really to scale in such a model as grains of dust it would then be entirely clear that a comet entering the inner solar system would have a negligible chance of colliding with a planet in only a few thousand years.
Herhalde fırtınalı bir gece bir kafes içinde kapınızın önüne bırakılmış olmalı.
She must've been left on your front doorstep... one stormy night in a cage.
Bu boyalı mobilyalar uzun zaman önce sakinleşmiş. ve krematoryum müdürünün, fırınının yanına koydurduğu bu küvet, artık kullanılmıyor.
These freshly painted furnaces cooled off a long time ago, and the bathtub built for the commandant of the crematorium right next to them is now useless.
Sana fırlatılmış çürük yumurtaları geri postalamak değil.
Not to resent the rotten eggs thrown at you.
Bu durum işçi sınıfına, öğrencilere ve köylülere yapılmış siyasi bir hakarettir.
Apolitical offensive by the working class... by students and peasants.
Parçaları kalmış, ama nöbetçi doktor da benimle aynı fikirde, kimyasal aşınma, neredeyse bir asit fıçısının içine atılmış gibi.
Well, there were only fragments of bone and teeth left, but the plant's physician agrees with me. A chemical corrosion, almost as if he'd been thrown into a vat of extremely corrosive acid.
Aynı zamanda, belli işçi sınıfı eğilimleri kendi köklerinden uzaklaşmaya bürokratik ve düşman tarafından kafası karışıklaştırılmış dolayısıyla ona yakınlaşan bir yapıya gitmektedir.
At the same time, certain proletarian tendencies have begun to stray away from their roots bureacratic, confused by the enemy moving closer towards them.
Tüm Kuzey Kutbu büyük bir buz fırtınasına kapılmış durumda.
The entire polar cap is completely socked in with an ice storm.
Kalbinizin yerinden fırlayacak gibi çarptığı, içinizdeki coşkuyu bir türlü durduramadığınız uykusuz gecelerde yazılmış imajı oluştu bende.
I pictured you writing it when unable to sleep, your heart pounding, your enthusiasm reined in.
Kanı Akıtılmış Helal Fıtık Bağı ile Nil'de gezinin.
And don't forget the hercules hold -'em-in- -
Yatağa fırlatılmış. Ters çevrilmiş.
Thrown on the bed.
Fırsatçılar, bizim sefaletimiz üzerinde para kazanıyorlar... ve hükümet de onları koruyor. Mukavvadan yapılmışlar.
Made of cardboard.
Kim olursa olsun bir erkeği cezbetmemek kaçırılmış bir "iş fırsatı" olarak algılanacaktır.
Not to attract a man, no matter who, is felt to be a lost "business opportunity."
İlki : okul hapishanelerine gençler ırkçı, şovenist jingoist, komünist karşıtı ve işçi sınıfı karşıtı yalanlarla tıkıştırılmışlardır.
First : in school-prisons... the young are crammed with racist, chauvinist, jingoist, anti-communist... and anti-working class lies.
Bir mancınık tarafından fırlatılmış gibi görünüyor.
It appears to have been fired by a catapult, sir.
Ana giriş kapısı, hatta bazı yan kapılar bile gulyabaniler ve fırfırlarla donatılmış durumda.
The main doors, and even some side doors, are heavily embellished with goblins and fuzzy frills.
Belli başlı bir tutum sergileyerek kendinden geçmiş bir şekilde hedefe doğru uçan bir ok ya da kuvvetlice fırlatılmış bir mızrak gibi insanlığın ihtiyaçlarına hizmet edebilir misin seni kokuşmuş adi?
Are you capable, you rotten louse, of serving the needs of the species by taking the one basic position for an ecstatic flight to the target like an arrow or a vigorously hurled spear?
Tümüyle yatak yapmak için alıştırılmış, A sınıfı.
Fully conditioned bedmaker, grade A.
Almanların karşısında, zayıf donatılmış ve tecrübesiz 80.000 Amerikan askeri vardı.
Opposing them were just 80,000 ill-equipped, inexperienced Americans.
Sivil halkı Leningrad dışına çıkarma fırsatı kaçırılmıştı.
It was lost chance to remove the not-combatants of Leningrad.
Ve çok pahalı finalde pahalı kostümlü binlerce goril gökten inip özel olarak yapılmış bir şehri tıkayıp her şeyi çok pahalı bir şekilde denize fırlatıyor.
And the final incredibly expensive climax is reached As thousands of ape monsters in very expensive costumes Descend from the sky onto these
Bu da fırındaki işverenin Eberhardt tarafından yazılmış... bir mektup, antetli kağıtlar onun.
This is a letter written by your employer Eberhardt at the bakery, on his own stationery.
Dehşete kapılmış katı organım sperm fırlattı ve beyaz çarşafın üzerine damladı.
From my terror-stricken stiff member there shot sperm and dripped upon a white sheet.