Fırt Çeviri İngilizce
14,030 parallel translation
Sadece fırtınadan uç!
Just fly through the damn storm!
Fırtına bölgesinin iki saatinde Sorman adaları.
Sorman islands, two hours outside the storm zone.
Her şey yolunda gidiyor. Fırtınalar bölgede.
Everything is all right, we're just re-routing an inter bypass for thunderstorms in the area.
Korkarým Bay Gao, bu fırtınada değil.
I'm afraid not, Mr. Gao, not in this storm.
Fırtınadan uçmak çok riskli.
It's too risky to fly through the storm.
Fırtınadan uçmak için rotamızı tutarsak.
It's suicide, if we keep our route to fly through the storm.
Fırtına tavanından uzak durun.
Keeping clear of the storm ceiling.
Fırtınanın ortasından kaçmak için yön değiştirmeliyiz.
We had to change direction to avoid the center of the storm.
Bir kere kar fırtınasında eve sandalyeyle gittim. Yani evet.
I once rode a chair home in a blizzard.
Hadi ama dostum bir fırt çek.
Come on, buddy, take a hit.
Hadi bir fırt çek.
Come on, take a fucking hit.
Bayan Barlow öldürülünce duyduğun öfken, fırtınaya dönüştü ve biz o fırtınada savaştık.
That your anger over the murder of Mrs. Barlow became the storm into which we all battled.
Açlıktan, fırtınadan, korsan avcılarından, kıskanç kaptanlardan, asilerden, kızgın lordlardan, bir kraliçeden, bir kraldan ve o lanet... İngiliz donanmasından kurtuldum.
I have survived starvation, a tempest, pirate hunters, jealous captains, mutinous crews, angry lords, a queen, a king, and the goddamn British navy.
Kar fırtınası geliyor!
There's a blizzard coming!
Kar fırtınası yaklaşıyor.
There's a blizzard coming.
Kar fırtınası geliyor.
Blizzard's coming.
Bizim gibi kar fırtınasından korunmak için buraya girip sonra da gitmiş olmalılar.
It was someone who got caught in a blizzard, just like us, that came in here for shelter, then they left.
Sacramento'da olanlar mükemmel bir fırtına gibiydi.
Sacramento was like this perfect storm.
- Beyin fırtınası yaptığım için kusuruma bakma.
- Excuse me for brainstorming. - Be quiet.
Dün geceki lanet fırtınayı görmediniz efendim.
You missed a hell of a storm last night, sir.
- Fırtınadan sonraki gün.
The day after the storm.
Fırtınaya doğru yürümeye devam ederler. Dünyaları yanıp kül olurken, elma ağaçlarını dikmek için yürürler.
They continue to walk towards the storm, to plant apple trees, whilst the world burns down around them.
Beyin fırtınası yapalım.
Look. Brainstorming sesh starting now.
- Bir fırt ver.
- Give me a tip.
Yaratamaz hiçbiri zihnimdeki gibi bir fırtına ~
" they'll ne'er make a tempest like that in my mind.
Ancak sonraki hafta büyük fırtına koptuğunda üç adam boğulurken çocuk güvenle eve döndü. Hâlâ teknesini onarıyor.
But when the great storm came the next week, three men were drowned, and that boy was safe at home, still mending his boat.
Tabii, evet, harika bir gün var şimdi ama yaklaşan fırtınaya bir bakın.
Well, sure, yeah, it's a wonderful day now, but look at that storm coming.
Onu sürekli hüsrana uğrattığım için o fırtınayı yolladı belki de.
He-he probably sent that storm because I keep failing him.
Fırtına ödümü koparmaya başladı.
See, I don't like the storm, man. The storm's starting to freak me out.
- Evet, fırtına şiddetleniyor.
Yeah, WTF? Yes, yes, the storm is intensifying.
Şu fırtınaya ne demeli?
( clears throat ) Um... So, how about this storm, huh?
Fırtına olduğundan çok daha kötü gösterdi.
It was a misunderstanding! The storm made it seem way worse than it is.
Fırtına sırasında gemiye büyük bir dalga çarptı.
The ship just hit a massive wave during the storm.
Bizi fırtınada köşeye sıkıştıracak ama kendisi bunun bir parçası olmak istemiyor.
He'll drive us into the storm, But he'll want no part of it himself.
Böyle tüm yelkenlerimiz açık hâlde fırtınaya girecek olursak yelkenleri toparlamak imkânsız olabilir.
If we enter that storm under full sail, It may become impossible to take the canvas in.
O ve tayfası af teklifimi reddedince avantajımı kullandım ve onu hasarlı şekilde bir fırtınaya doğru sürükledim.
When he and his crew declined my offer of pardons, I pressed my advantage and drove him, Already battered, into a tempest.
Fırtına sakinleştiğinde bölgeyi geniş bir şekilde taradım ve birkaç parça gemi enkazı kurtardım.
When it subsided, i patrolled the area extensively And recovered several pieces of fresh debris.
Fırtına bizi doğuya, Sargasso Denizi'ne sürükledi.
The storm drove us east Into the sargasso sea.
Temiz suyun çoğunu fırtınada kaybettik.
Most of the fresh water Was lost in the flooding in the storm.
Fırtına bizi sürükledi.
The storm drove us east.
Fırtına tarafından vurulmuş onun hiddeti neticesinde.
Smote by a storm, the product of his rage.
Fırtınaya girmiş istilacı kuvvet tarafından takip edilerek Benhamin Hornigold adında bir korsan avcısı tarafından.
Went down in a storm, pursued by the leading edge of this invasion force, the pirate hunter by the name of Benjamin Hornigold.
Bir kez daha gerçeği dilediği şekilde kurgulayabilir. Charlestown'daki gibi ve o fırtınadaki gibi.
So, once again, he is able to conjure the reality he desires just as it was in Charlestown.
O fırtınayı Flint mi çıkarttı?
You're saying Flint conjured that storm?
Bizi fırtınaya sürükledi.
He conjured us into it.
Fırtınayı çıkaran mı yoksa onu yenmek için bizi mücadeleye sürükleyen mi?
The one who made the storm or the one who convinced us into battle to defeat it?
Bu fırtınadan hoşlanmadım.
See. Oh!
Fırtına gittikçe kötüleşiyor Kaptan.
MAN ( over radio ) :... thunderstorms, capable of producing gale-force winds... The storm's worsening, Captain.
Rüzgarı arkamıza alıp fırtınadan kurtulmalıyız.
We should heave to, ride it out below.
Fırtına bizi doğruca onlara sürükler.
The storm'll blow us right to him.
Fırtınaya doğru ilerleyin, olabildiğince yakına.
Head up now...