English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ G ] / Gülümsedi

Gülümsedi Çeviri İngilizce

571 parallel translation
Tatlı bir adam her zaman yanında olacağını söylediğinde onu öptü, gülümsedi ve ağladı.
Hm. "Till she heard a sweet man say he'd come with her partway. So she kissed him, she smiled, and she cried."
İmparator Peri Banu'ya gülümsedi.
The Emperor smiled upon Peri Banu
Bacaklarını ayırarak gülümsedi ve kara adamı ileriye itti.
Astride the branch he smiled and pushed the black man
Dedim ki : "Afedersiniz, bu köpeği ben alıyorum." O zaman bana gülümsedi.
I said, "Pardon me, I'm buying this puppy." And then he just smiled at me.
Fakat o bana hep gülümsedi ve selam verdi.
But she would smile and say hello.
Tuhaf bir şekilde gülümsedi.
She smiled in a queer sort of way.
Ve oda dönüp gülümsedi.
And she smiled back.
- Azıcık gülümsedi sanki?
- Do you see the glimmer of a smile?
Bana gülümsedi.
He smiled at me.
Yüzünde huzur ifadesi belirdi, hatta gülümsedi.
His face grew calm. He even smiled.
Dikkatimi çekmemişti ama onu dirsekleyip öne geçen müşteriye kabalığını gösterdiğimde bana minnetle gülümsedi.
I wouldn't have noticed him, but someone tried to elbow in. When I ignored the other man, he smiled in gratitude.
# Kayıkçının biri gülümsedi Hong Kong'da...
# A boatman smiled in Hong Kong
# Askerin biri gülümsedi Singapore'da...
# A soldier smiled in Singapore
# Çiftçinin biri gülümsedi Shanghai'da...
# A farmer smiled in Shanghai
Başını geriye çekip gülümsedi ve dedi ki...
He threw back his head, laughed, and he said
Fransız veliahdı, Altın Yunus, bunu rüyasında gördü ve gülümsedi.
The Golden Dolphin, heir to the French throne, saw it in a dream...
Sadece bana baktı ve gülümsedi.
He just looked at me and smiled.
Beni görünce gülümsedi.
When she saw me, she smiled.
Hafifçe gülümsedi, ama pek bir şey demedi.
She just silently grins and doesn't say too much.
"Hafifçe gülümsedi." derken ne demek istedin?
So, what do you mean when you say she silently grins?
Sonra gülümsedi.
Then he smiled.
Hem de gülümsedi.
Even smiled.
Sadece "Aa, sahi mi?" dedi ve gülümsedi. Öyle mi?
- She always said "Really?", with smiling.
Ona sarılıp yüzüne gülümsedi.
He held her by the arm and smiled into her face.
Gülümsedi sana, aslında gülümsedi.
He smiled at you, actually smiled.
Yalnızca gülümsedi.
He just smiled.
Arasıra, bir-iki kurban bağışlanır. Çünkü gülümsedi. Çünkü çilleri vardır.
Every now and then, a little victim's spared because she smiled, cos he's got freckles, cos they begged.
Tatarlardan biri gülümsedi bile.
One Tatar even smiled.
"Bayan Peterson gülümsedi."
"Miss Peterson has smiled."
Sonra kağıda baktı ve gülümsedi gibi.
Then he looks at the paper and he kinda smiles.
İnsanların hükmünü dinledi... ve bir kurdun sessiz gülüşüyle... gülümsedi.
He heard the men's counsel and laughed. The quiet laugh of a wolf.
Gülümsedi.
I've got something else on my mind too. " HOWARD :
Bana gülümsedi.
She smiled at me.
Bir dizi melek gibi gülümsedi!
He smiled like a row of angels!
Yine bir gün gezerken durdu ve bana gülümsedi.
During one of these rides, he stopped the car and smiled at me.
O da hafifçe gülümsedi.
And she smiled quietly to herself.
"Yaşlı Geppetto gülümsedi, çünkü Pinokyo'nun gerçek bir çocuk olmadan önce öğrenmesi gereken pek çok şeyin olduğunu yüreğinde biliyordu."
"Old Geppetto smiled, for he knew in his heart... that Pinocchio had much to learn before he could be a real boy."
O iki piç kurusu bana gülümsedi.
Those two bastards, they smiled at me.
St. John Lord Merridew, büyük dedektif krallar gibi gülümsedi kocaman bir Noel baba ifadesi yüzünde aydınlandı.
St. John Lord Merridew, the great detective, rose majestically, his huge Father Christmas face glowing with mischievous delight.
Pilot, deriden yapılma bir kask ve uçuş gözlüğü takmıştı. Kalınca kestiği bıyıkları vardı. Üstümüzden uçarken gülümsedi ve şöyle bir gemiye baktı.
It had the leather helmet of World War II e the eyeglasses e I remember it, because it had a very great mustache e when flying baixinho, it it smiled and it looked at for the ship e flied for the hangars when it released the first bomb.
"Peder gülümsedi."
"The father laughed".
Tabiî bu beklenmeyen bir durumdu. Bize gülümsedi ve, "Soyez les bienvenus, Monsieur." " Hoşgeldiniz.
Clearly, this was utterly unexpected, and he smiled and said, "Soyez les bienvenus, Monsieur."
Kız omuzlarının üzerinden bakıp gülümsedi ve asker de "Hoşçakal Yanki." dedi.
The girl smiled over her shoulder at me and the soldier said, "So long, Yank,"
Bana doğru döndü ve gülümsedi.
He just turned around and smiled.
Sarışın olan da biraz gülümsedi.
" The pale one smiled a bit, too,
Ve Lord gülümsedi..... ve insanlar kuzularla, tapirlerle alabalık ve ançuezle..... orangutanlar ile bayram ettiler. Ayrıca mısır gevrekleri, meyvalar- -
And the Lord did grin... and the people did feast upon the lambs and sloths and carp... and anchovies and orangutans and breakfast cereals and fruit bats- - "
- Nasıl gülümsedi gördün mü?
Here, you see how he smiles.
Gülümsedi.
He smiled.
Buna karşı çıkıp, genç bir kızın ahlakını bozmaya çalıştığı için utanması gerektiğini söylediğimde öylece gülümsedi ve "Yaşlı biri olsa?" dedi?
When I objected and said he should be ashamed of himself for trying to corrupt a young girl, he simply smiled and said, "What about an old one?"
Sana gülümsedi.
She smiled at you.
Sonra gülümsedi.
And he smiled.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]