English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ G ] / Gıttım

Gıttım Çeviri İngilizce

625 parallel translation
Louis Jang seni ilham perisi olarak tanıttığı için sanattan anlıyorsundur sanırım.
For Louis Jang to introduce you to us as his muse, I guess you must have an eye for art.
Sana tanıttığımız Bayan Han Na...
Do you remember Han Na, whom you recently met?
Bu bütün zorluklara karşın dağıttığım son posta.
This is the last mail I deliver anyhow.
Diğerlerine dağıttığım onca saatten sonra!
Yes, after all those I've given to others!
Kendimizi tanıttığımızı sanmıyorum.
I don't think we've introduced ourselves.
Amerikan yazar Edgar Allen Poe'nin yansıttığı ve benim de daima inandığım bir teori bir şeyi saklayacak en iyi yer, herkesin görebileceği bir yere koymaktır.
And I have always believed in the theory originally projected by Edgar Allen Poe, the American writer, that the best place to hide anything is where everyone can see it.
Ofise dönmek istemedim, o yüzden bowling oynamaya gidip kafamı dağıttım. Çıktığımda canım ne yemek yemek, ne de gezmek istiyordu.
I didn't want to go back to the office so I dropped by a bowling alley... at Third and Western and rolled a few lines... to get my mind thinking about something else for a while.
Bu anti-semitizmdir, Hıristiyan olmanın Yahudi olmaktan daha iyi olduğuna inanıyorsunuz desem, sizi sorularla sıkıştırdığımı yada sözlerinizi çarpıttığımı söyleyeceksiniz... Dün birinin de bana dediği gibi, bu sadece gerçeklerle yüzleşmektir.
If I say that's anti-Semitism, your feeling that being Christian is better than being Jewish you'll tell me I'm heckling you or I'm twisting your words around or it's just facing facts, as someone else said to me yesterday.
Başınızı ağrıttığım için üzgünüm. Karınıza geceliğini vermek doğru olur diye düşündüm.
I'm sorry to trouble you, but I thought I'd better return your wife's nightgown.
- Anladığım şeyi hiç de çarpıttığımı sanmıyorum.
Well, I didn't think I made any more out of it than I found there.
- Kolunuzu acıttığım için üzgünüm.
- I'm sorry I hurt your arm.
Senin canını acıttığı kadar benim de canım acıdı, fakat asalet bunu gerektirir.
It hurts me as much as it does you, but noblesse oblige.
Hatta beni ele vermesinler diye 10 adet sığırımı dağıttım.
I even scattered my 10 cattle so it won't betray my presence.
Bu kötü haberlerle başını ağrıttığım için üzgünüm.
I'm sorry to be the bearer of such bad news.
Washington'da ne yaptığımı sanıyorsun sadece koltuğu ısıttığımı mı?
What do you think I do around Washington, warm a chair?
Çamuru nasıl dağıttığımı fark ettin mi?
Have you noticed how I've steered away from all the ruts?
Sevgili bayan, o zavallı yavruları ararken alnımdaki dikenli tacın, canımı nasıl acıttığını bir bilseydiniz.
Oh, dear madam, if you was to know... what a crown of thorns I've borne in my search for them strayed chicks.
Parayı aramızda ne kadar adilce dağıttığımızı görecek ve seni kazıklamadığımızı anlayacaksın.
We'll let you see how fair and even we divide the money among us so you'll know we're not cheating you.
Ortalığı bu kadar dağıttığımızı farketmemiştim.
I didn't realise we made such a mess.
Bunun yanı sıra olağanüstü beynimde damıttığım birkaç reklâm gösterisi fikrimi söylemem gerekiyor.
And besides, I feel obliged to pass along a couple of great publicity stunts that have been distilling in my remarkable brain. - Some other time.
Onlara verdiğim talimatın kendi duygularımı yansıttığını düşünüyorum.
I think that my instructions to them reflected my own feelings.
Sam köpeğini satmıyor. Ben de kalbimin kanını üzerine akıttığım toprağımı satmıyorum.
Sam don't sell his dog and I don't sell my land that I've poured my heart's blood into.
Tanıttığımı zannediyordum, bayım.
Well, I thought I had done so, sir.
Ama korkarım senin sözünle olmaz, onlarla görüşmem gerek. Alisha, bu durumu farklı yansıttığımı nasıl düşünebilirsin?
Well, it says, " A social contagion that aims its poison of indifference
Horn'u geçmek için bir damla ter akıttığımızı mı sanıyorsunuz?
You think we sweat a bit, making for the Horn?
- Usta Ichi, Bu festival için dağıttığımız yaz kimonolarından biri.
- Master Ichi, this is one of the summer kimonos we're giving out for the festival.
- Yetim olmadığın iyi. - Kendimi tanıttım.
She sent me herself.
Hayatımı yansıttığım gibi, çok zorluklar yaşadım...
As I reflect on my life, I have a complished so much...
Halkın sizin uğrunuza akıttığı kanın yanında, bu aristokratların kanının lafı mı olur?
What is the blood of these aristocrats compared with the blood the people shed for you?
Zayıflığımızı fırsat bilerek kendi köylerini kurana değin, insanları dağıttı.
It took advantage of our weaknesses. It divided the people and destroyed the village.
New Orleans'ta dağıttığım kartları beğenmeyen adamları vururdum.
In New Orleans I've shot men who didn'tlike the cards I dealt them.
Ama ona bugün bir telgraf çektim. Bir sahtekarın kendisini Fişek Morgan diye tanıttığını yazdım.
But I sent him a telegram today, telling him an impostor was representing himself as Swifty Morgan.
Kendimi böyle tanıttığım için bağışlayın, ama ben Susan Spencer.
Forgive me for introducing myself in this way, but I'm Susan Spencer.
- Fazlasıyla sırıttığımı düşünmüştüm.
- I was grinning from ear to ear.
Anne seni domuz diye tanıttığım için özür dilerim.
I apologize for calling you a hog, Mama.
Nehirlerimize akıttığımız zehirli ürün atıklarını düşün.
Consider the quantity of toxic products we dump into our rivers.
Sapıttığımı biliyorum.
I know I'm warped.
Versay Anlaşması Hava Kuvvetlerini dağıttığından bu yana Goering ve diğerleriyle gizli bir tane kurmak için çalıştım.
When the Versailles Treaty abolished it... I worked with Göring and the others to build a secret one.
Canını acıttığım için bana kızma sonra.
Don't be angry if I hurt you.
Erkeğin, yine de, kadın olmadan, benim, içinde kendimi yansıttığım gibi, kadın olmadan hiçbir şey yapabilecek gücü yoktur.
"who, nevertheless, without woman, his double... " in whom I am reflected... " is capable of nothing.
Böylece üzerimizdeki kara bulutları dağıttığımız açıktır.
It was clear the fat on the network had to be flitched off.
Herkes, onun dağıttığı almanağı.... söylediği gibi kedisinden aldı mı?
Everyone, have you received the yearbook allegedly delivered by him?
Tatlım, bana neden 32 diş sırıttığını söyler misin?
HONEY, TELL ME WHY YOU'RE WEARING THAT PRETTY SMILE ON YOUR FACE.
- Akıttığımız bunca kan yetmez mi, yani?
But you're still enemies.
Acıttığını düşünüyorsun ama acımadı.
You think I'm hurt, but I'm not.
Ne kadar acıttığını öğrendiğimiz için bahse varım asla artık kavga etmeyeceğiz.
# Since we found how much it hurts # I bet we never quarrel anymore
New Jersey'de böyle fıttırıklar olmadığına sevinmeli.
I'm glad there's no cupcakes like that in New jersey.
Bahçemde uyuyordum, her akşamüstü yaptığım gibi. Bu tedbirsizliğimden yararlanan amcan, gizlice yanıma sokuldu ve cüzamlı zehri kulağımın içine akıttı. Öyle bir zehirdi ki bu, kana karıştığı an Cıva gibi bir anda bedeni dolaşır, doğal geçitlerinden, sokaklarından geçer ve sanki süte ekşi katmışsın gibi...
Sleeping within my orchard my custom always of the afternoon upon my secure hour thy uncle stole with juice of cursed hebenon in a vial and in the porches of my ears did pour the leprous distilment, whose effect holds such an enmity with blood of man
Çünkü yaptığınız iğne, suratımı yere kadar sarkıttı.
Because when you put the needle in my mouth, my face went down like this, my bottom lip went on the floor.
Ağzımı senin ağzının üstüne getirip salyalarımı akıttığımda...
When I take you in my mouth and salivate.
Bu köydeki her polise kendimi tanıttığımı mı zannediyorsun?
What do you think, I'm introducing myself... to every cop in the pueblo?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]