English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ H ] / Hepsı

Hepsı Çeviri İngilizce

24 parallel translation
... seks yaparken içeri girdi. Tek gecelik bekârlık gibi bir şeydi. Hepsı bu.
It was a one-night bachelorette kind of thing, that's all!
thomas bunların hepsı senın sucun kureklerı asıl
Well, Thomas, since all this be your fault row!
ama hepsı kotu degıl adada kardesler mahsur kaldı hayır orada bızı mesgul edecek ılgınc seyler var
But it ain't all bad on the island for us brothers. No, there be plenty of interesting things to keep us busy.
Koprucuk kemıgındede hasar var ve omuz çıkıntısı hepsı sol tarafta.
There's also remodeling damage to the clavicle. And acromion. All on the left side.
Sabah erkenden gübre satıcısına gideriz, hepsı bu.
Let's go to the feed store in the morning, that's all.
Hepsını öldürecegiz, hepsinı!
We're killing them all. We're killing them all!
Benım ıçın hepsı özel...
They're all special,'cause your dad and I shared them with you two.
Dedığım gıbı, hepsı Amerıka'da eğıtıldı.
Like I said, all well-trained in the U.S.
Yöntemlerı karşılaştırdım ve bır şey buldum. Son beş yılda çeşıtlı Latın-Amerıkan tatıl köylerınde gerçekleşen beş cınayet. Hepsı turıst aıleler, hepsı de aynı tarıhte olmuş.
So I cross-referenced our M.O's, and I got something... five more homicides taking place across these Latin-American resorts all over the last five years... all tourist families, all taking place on the same day.
İnanın bana Dr. Bowman, heps rol icabı.
Believe me, Dr. Bowman, it's all an act.
Güncel olaylardan haberdar olmanin öneml ¡ oldugunu b ¡ l ¡ yorum... ama heps ¡ n ¡ algilamaya çalisirken ¡ nsanin akli karisir g ¡ b ¡ gel ¡ yor.
I know it's important to stay informed of all the latest events, but I find there's so much to assimilate it can become quite muddling.
Heps ¡ makyaj.
It's all make-up.
Hepsı bu kadar
So, thank you.
Heps benim.
It's all mine.
Heps Yahudilerin toprakları. Bu köyde almayı umut edebileceğimiz yegane yer babamın önceden sahibi olduğu bataklık.
It's all Jewish property, all we can hope to get from the county is that marshland Father moved out of.
Sokakta Chevelle Super Sport arabası olan bir adam vardı, biz de ona bakmaya giderdik heps.
There was a guy on my street who had a Chevelle super sport, so we were always checking that out.
- Hepatitin yeni bir çeşidi mi var? - Hayır.
- One of the new heps?
Hepatitin hiç bir çeşidi yok.
- No. I don't have any of the heps.
Hepsi, heps- -
All of'em? All of - -
Bu kitapların heps...
These books are all...
Heps...
All...
AIDS, Heps ya da başka bir hastalık taşımadığını söylüyor.
He says he's not got HIV or Heps or anything.
Heps...
That's... that's...
CJD, Dang humması, Ebola ve hepatitleri eledik. Başka?
Okay, we've eliminated CJD, dengue, Ebola, all the heps... what else?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]