Kalacak Çeviri İngilizce
17,450 parallel translation
Kurala uymayanlar okuldan sonra burada kalacak ve tuvaletlerin temizleyecekler.
Violators will be forced to stay after school and clean the toilets.
Eğer çocuklarımızı standart testlere zorlarsak, elimizde bir avuç standart çocuk kalacak.
If we keep cramming standard tests down our kids'throat, we're gonna end up with a bunch of standard children.
Sonra buradan gideceğim ve bu olanlar kötü bir anı olarak kalacak.
Then I'm out of here and this will all be a bad memory.
Savaş harekat subayı harekata komuta ederken Cruz ve Evans Kobra timi ile tahliye için beklemede kalacak.
Cruz and Evans will lead Cobra Team and stand by for the exfil on the beach while the T.A.O. runs combat.
Bakın büyük ihtimalle bir kaç geceliğine kalacak yer arayan serserilerin işi. Ya da eğlence arayan bir grup çocuk.
Uh, look, it's probably just a vagrant looking for a place to sleep for a few nights or a bunch of kids looking to party.
Bir saat kadar kalacak.
He'll be here in like an hour.
Bütün ev bana kalacak.
I'm going to have the house all to myself.
Kalacak bir yer bulurum.
I'm going to be fine. I can get a place.
Güneş batışı arkasında kalacak bu yüzden burada bir yerde olmalı.
The sunset will be at his back, so he's somewhere over there.
Jilly benim işim bitene kadar burada kalacak.
Jilly's gonna stay here till I'm done.
Başına bir gelmemesi için bir şeyler olana kadar bu evde kalacak.
So that nothing happens to him, he will be confined to this house until that happens.
Ömrüm bu kadar kaldı. Sana da hayatta kalacak kadarını vereceğim.
That's about how much time I got left to live, and I'll give you enough to stay alive so that I can watch you...
Ama zincirler kalacak tabii ki. Ama kafesini açacağım. Böylece ben öldüğümde hayvanlar üşüştüğünde senin için de gelecekler.
Keep the chains on you, of course, but open your cage so when I die and the animals come for me, they'll come for you, too.
Muhbirini tanıdı, serbest kalacak.
She made your C.I. She walks.
Bir önceki anlaşmamıza göre, kanın asıI donörü anonim kalacak. Sadece ben ve Otto bileceğiz.
By a previous agreement, the core blood donor will remain anonymous, known only to myself and Otto.
Tamam, sana bir şey söyleyeceğim, ama aramızda kalacak, tamam mı?
Ok, I'm gonna tell you something, but it stays between us, OK?
Yarı finale odaklanacaksın ve eski okulundaki dedikoduların eski okulundaki dedikodular olarak kalacak.
You're gonna focus on the semi-final and... we'll let the rumors from your old school be rumors from your old school.
90 dakika içinde ağabeyinin onayını al ve beni ara yoksa patronum Cumhuriyetçilerin yanında durmak zorunda kalacak.
Get your brother's agreement in 90 minutes and call me, or my boss will be forced to stand with his Republican colleagues.
Çünkü 100 bin kişi işsiz kalacak.
Because it's 100,000 people out of work.
Sonunda sıcak banyo sadece bana kalacak.
Well, I finally get the hot tub all to myself.
Hepimizin hayatı farklı, ama ülkem daima minnettar kalacak.
We all have our lives to live, but just know that my nation will be forever grateful.
Konuşulanlar burada kalacak.
This is strictly between these walls.
Geri kalan bölge karanlıkta kalacak.
The rest of the area will remain dark. After today's events, things were getting away from us.
İçindeki her ne ise, kalacak.
Whatever's in him is there to stay.
Zavallı ve masum Blake Morreau da bu hela gibi yerde hayatı boyunca tıkılıp kalacak.
Poor, old innocent Blake Morreau... stuck here for the rest of his mortal life in this toilet.
Kalacak yer mi lazim?
Need a place to crash tonight?
onemli degil, kalacak yere ihtiyacim yok.
It's okay, I don't need a place.
Will benimle kalacak, Fiona.
Will's staying with me, Fiona.
Bize kalacak yer buldum galiba.
I think I might have a place for us.
Fazladan para yerine kalacak yer.
Room and board instead of more pay.
Peki, söz veriyoruz konuştuğumuz her şey burada kalacak.
All right, well, you have our word... Anything that's said between us will stay here.
Baban lafı bir yere getirmek istiyor gibi. Her neyse, takımda bir futbolcu var ve futbol sezonunun sonuna kadar kalacak bir yere...
Anyhoo, there's a football player on the team who needs a place to stay until the end of football - -
Dwight bizimle kalacak!
Dwight is going to be staying with us!
Pazartesi günü kefaletle serbest kalacak ve adım gibi eminim ki şehri terk edecek.
She's gonna make bail on Monday, and I'm certain she is gonna skip town.
King Shark'ı bir an önce bulamazsak birisi benim de pisliklerimi temizlemek zorunda kalacak.
We don't find King Shark soon, someone's gonna be cleaning up after mine.
Königsberg alevler içinde kalacak.
Königsberg will be in flames.
Gelecek 48 saat için kalacak bir yer bulmanızı istiyorum.
I need you to find somewhere to stay for the next 48 hours.
Benim adamım şuanda veri merkezinde, ama sadece 20 dakika daha kalacak.
My guy's at the data center now, but he's only gonna be there another 20 minutes.
Onlar bütün kentlerde o dişi kurdu avlayacak Sonunda kurt Cehennem'in içinde kalacak Orası ki, haset ilk oradan çıkmıştır
_
Çünkü şu camdan kutuda hapis kalacak kadar aptal değilim.
- Why? Because I'm not stupid enough to get caught in your glass box.
- İkimizin arasında kalacak, tamam mı?
Just between the two of us, OK?
Bunu duyduğuna memnun kalacak.
_
Yurtdışında sivil bir törenle evlenmek zorunda kalacak ve birkaç yıl boyunca yurtdışında yaşaması gerekecek.
She would have to be married in a civil ceremony abroad. And be obliged to live out of the country for several years.
Düğüne de kalacak mısınız?
Will you be staying for the wedding?
Evet, kalacak.
Yes, indeed.
Beklemek zorunda kalacak.
It will have to wait.
Kalacak bir yere ihtiyacı var.
She needs somewhere to stay.
Kendini korumak iyi bir motive kaynağı, ama ben aksini söyleyene kadar hücrede kalacak.
Well, self-preservation is a very strong motivator, but he stays in the cell until I say otherwise.
Yardım edebilir mi bak. Ama hücrede kalacak.
See if he can help, but he stays in the cell.
Çıkan her polis sağlıklı olduğu anlaşılıncaya kadar 48 saat boyunca konteynırda kalacak.
until we know that they're healthy.
Eğer ben uyanık kalmak zorundaysam, o da uyanık kalacak.
Man, if i got to be awake, he got to be awake.