Mais Çeviri İngilizce
218 parallel translation
Je regrette, monsieur, mais je ne comprends pas un seul mot que vous dites.
Je regrette, monsieur, mais je ne comprends pas un seul mot que vous dites.
Şimdi ona gelirsek.
Mais alors, lui.
Ama onu kafası değil, kafatası da değil.
Mais ce n'est pas sa tête, ce n'est pas son crâne.
Ama şunu iyi anlayın bayım, bu sadece bir karikatür ve böyle bir çizim ya da resmin amacının kaba bir görüntüyü yeniden oluşturmak değil bir suratın özelliklerinin, onu yapan sanatçının kişiliklerine dayanarak hatta biraz da abartarak altını çizmek olduğunu bilin.
Et puis comprenez, monsieur, que ceci est une caricature... et dites-vous bien que le but d'un dessin ou d'une peinture... n'est pas de reproduire une vulgaire photographie... mais de faire ressortir les caractéristiques d'un fasciès... vues selon la personnalité de l'artiste, même en les exagérant.
Elbette, senin şu kız işi kanunların çerçevesinde denize açılacağız. Eğer seni ortak olarak kabul etmişsem, kaptanım.
Mais oui, I sail under the articles of a girls'sйminaire... to have you as my partner, mon capitaine.
Mais oui, monsieur.
Mais oui, monsieur.
- O halde gelin general.
Manger. - Mais venez donc, mon general.
Mais oui, toujours
Mais oui, toujours
Şen Paris'e gittik Ah, mais oui, şen Paris
[Chorus] We have been to gay Paris Ah, mais oui, gay Paris
Mais oui, toujours
Mais, oui, toujours
Hay Allahım, kimi istiyorsun?
Mais, mon Dieu, who do you want?
Mais oui.
Mais oui.
" Bu bir oyun, mais oui.
" It is a play, mais oui.
İyi günler bay Pendlebury.
Oh, mais bonjour, monsieur Pendlebury.
- Evet evet...
Mais oui.
- Biraz daha şampanya istiyorum. " - Mais certainement." Oscar.
- I shall require more champagne - "Mais certainement." Oscar
( Fransızca ) Neden önceden haber vermedin?
Mais pourquoi tu ne m'as pas prévenue?
- Ama bu imkansız.
- Mais c * est impossible.
Ama bu doğru.
Mais oui, c'est vrai.
Neler oluyor böyle?
Mais qu'est-ce qui se passe?
Portakalı arkandaki kişiye aktaracaksın. mais sans utilisez les mains.
You pass the orange to the person behind you... mais sans servir les mains.
- Lütfen çok acil.
- Mais c'est très urgent.
Fransa'yı beğendiniz mi, Bayan Western?
- Did you like France, Meez Western? - Mais oui. Je me suis très bien amusée.
Mais...
Mais...
Aman tanrım, bayan Sara!
Ah, mon Dieu, mais c'est Sara.
Umarım şu Hell's Angels geri döner.
- I hope those Hel's Angels come back. - Mais c'est de ma part.
Mais, c'est imkansız.
Mais, c'est impossible.
Bakın morgdaki cesetler gibi sıra halinde yatıyorlar!
Mais pourquoi, madame? Look at them lying in rows, like corpses in the morgue!
Elbette, tabii ki.
Mais oui! Bien sur!
Neden olmasın, Eyfel Kulesi ne güzeldir.
Mais oui! La Tour Eiffel, comme c'est jolie!
Nasıl arzu ederseniz bayım.
Mais, bien sur, monsieur.
Muhtemelen.
Mais certainement.
- Kolay mı? - Kesinlikle.
- Mais certainement.
Haklısın ama bir İngiliz akşam yemeğinden insan daha fazlasını beklemez.
Ah, mais oui, but from an English dinner, one expects no more.
Kesinlikle. Peki küçük sosislerden var mı?
Mais certainement, and the little sausages?
- Biraz daha şampanya, cherie?
- More champagne, cherie? - Mais oui
Ağnen öyğle!
- Mais oui, je suis.
# Mais oui, ça c'est toujours delish
♪ Ah, mais oui ça c'est toujours delish
Aşağıdaki kapıyı ittim.
Oh, mais oui. I pushed the door downstairs.
Kesinlikle.
Mais certaînement.
Aynen, Bayan Lemon.
Mais certaînement, Miss Lemon.
Kesinlikle, sevgili Baş Müfettiş.
Mais certaînement, my dear Chief-Inspector.
Bayanlar ve baylar, bunu çok dikkatle izlemenizi istiyorum.
Mais, mesdames et messieurs, I want you to observe something very closely.
Fransizcada biz mais deriz.
In French we would use mais.
- Evet.
- Mais oui
"secoisse entienne mais pois de- -"
Secoisse entienne mais pois de...
"secoisse entienne mais pois de morte."
Secoisse entienne mais pois de morte.
Fakat Alex, Nino ve Maïs... Antonet'in insanları güldürdüğünü de belirtiyorlar.
But Alex, Nino and Maïs assert that Antonet was also making people laugh.
Ah, mais oui
Bill.
Piggy, Kermit ve ben yalnızca eski dostuz.
Voyons, cheri, mais j'ai I'accent francais.
Ona benim "eşsiz bir dedektif" olduğumu söyle.
Mais dit-on.