Nanı Çeviri İngilizce
8,951 parallel translation
Bak... Şu an fırtınanın tam göbeğindesin ve etrafında girdap gibi dönen hayatından başka bir şey görmüyorsun.
Look... you're in the eye of the tornado right now, and you can't see anything but your life swirling around you.
Sanırım, zamanda yolculuk eden birisi tarafından sınanıyorum.
Suppose I were to entertain the notion of time travel and a Horseman of Death.
Stash daha fazla sınanıyor.
Stash's hazing gets ever more extreme.
Fırtınanın içinde.
It's... in the storm.
Çünkü fırtınanın büyüklüğü kendi kendine devam eden bir şeydir.
Because a storm of that magnitude is self-sustaining.
Sihirli bir fırtınanın ardından çıkan gökkuşağının diğer ucunda altın çuvalı var mıdır?
Seeing as that's a rainbow from a magic storm, you don't suppose there's a real pot of gold at the end of it?
Fırtınanın sadece bir kaç gün sürmesi bekleniyor.
The storm's only supposed to last a couple of days.
Yaşlı adam fırtınanın beraberinde bir şeyi getirdiğini söyledi, şeytani bir şey.
The old man says that the storm brought something with it, something evil.
Kono fırtınanın çevresinden dolanacağım demişti. - Onu merak etme.
Just, uh, looks like that storm changed course.
Fırtınanın dinmesini mi bekleyeceğiz?
We just wait until the storm lets up?
Anlamlı anlamsız alınan her şey kocaman bir borç okyanusunda birikiyor
But every such purchase flows into a massive ocean of consumer debt.
Çalınan iki hayvan da hamileydi.
Both the stolen animals are pregnant.
Bu sabah çalınan eşyalarla ilgili birçok rapor aldık.
Just this morning, we've had multiple reports of stolen items.
Çalınan tek şey kurbanın aracı Toyota Corolla gibi görünüyor.
It looks like the only thing taken was the victim's vehicle, a Toyota Corolla.
- Ben çalınan taksiyi göremiyorum.
I don't see the stolen cab.
Elektro-Şehir taşradan şehre taşınan bir gencin Broadway yıldızı oluşu ve ardından işlemediği bir suç için elektrikli sandalyeye gidişini anlatıyor.
Electro-City is the story of a young man who moves from the country to the city to become a Broadway star and is immediately sent to the electric chair for a crime he did not commit.
Sen, çok nazik ve kayıtsız olan sen, suçlamalardan kaçınan.
You, who are so gentle and indifferent, who evades accusations.
Maggie'nin epostalarının hepsi, BÜD'nin çocuklar için alınan paranın üzerine oturduğunu söylüyordu.
All of Maggie's e-mails was saying that CFP was sitting on the money that was intended for the kids.
Yaşaran gözlerden ve kaşınan boğazdan başka bir şey yok.
Other than watery eyes and an itchy throat, nothing.
Kardeşlik broşüründen alınan parmak iziyle birşey bulduk.
Janice : We got a hit off the print from the fellowship brochure.
- Çiçekçiden alınan kamera görüntüleri.
Here's the security footage from the flower shop.
( Rusk ) Teksas tanınan hükümeti kurdu.
( Rusk ) Texas formed a recognized government.
Çalınan miktarın 7000 dolar olduğunu kimseye söylemedik ki.
We didn't tell anybody that it was $ 7,000. Oh, my God.
Çünkü benim boktan bir özür için alınan yüzüğü kabul etmeyecek kadar aptal olduğumu düşünmediğini biliyorum.
'Cause I know you don't think I'm so stupid to where I would just accept a bullshit apology ring.
Fahişeler, solak katil, sökülüp alınan organlar...
Prostitutes, left-handed killer, organs being surgically removed.
Tyson'ın dairesini bastığımız sırada içtiği biradan alınan tükürük örneğini.
Saliva from a beer that Tyson was drinking when we busted him at the apartment.
Çalınan tüm büyü ve iksirleri bulup senden güçlü olurum diye korkuyorsun.
You're afraid I'll recover all the stolen potions and spells and become more powerful than you.
Düşünüyordum, ev basma, çalınan haplar çağrışım yapıyor mu?
So I've been thinking, home invasion, stolen pills, ring a bell?
Görevden alınan Gurkha'lar ne yapar?
So what do these Gurkhas do after they're discharged?
Bir bakışta tanınan... insanlar var.
Well, there are some things and people one knows in a single glance.
- Peki bu çalınan şey?
And said stolen item was...?
Keskin olmayan bir cisimle başa alınan darbenin Lilly'in anılarına ulaşmayı zorlaştırmasını düşünüyorum.
I anticipate that the blunt force trauma to her head will make navigating Lilly's memories tricky.
Gülüşünüzün iTunes'ta en fazla satın alınan zil sesi olduğunu biliyor musunuz?
Are you aware that your laugh is now the number-one selling ringtone on iTunes?
EugeneEugeneÇalınan kasa bir iz bırakılmadan halledilmiş.
" The crate sounded hollow with no indication
Çalınan para paylaştırılacak.
The stolen money is split.
Mideleri kazınan sefiller var
There are paupers whose stomachs are empty
Senin raporların, çalınan paranın anarşist propaganda için olduğunu belirtiyor.
Your reports state the stolen money was for anarchist propaganda.
Lily, dünya çapında gözaltına alınan çocuklarla karşılaştır. Ve bayrağında mavi ve turuncu olan ülkelere de bak. Ya da takımlara.
Lily, cross with juvenile custody worldwide, and check which countries have blue and orange in their flags, or sports teams.
Benden sonra işe alınan arkadaş terfi ettirildi.
This guy at work who was hired after I was just got promoted.
Pekala, Marge, belki bir kaç partide işin suyunu çıkarmış olabilirim ama ben çocukken, doğum günleri marketten alınan keklerden ve iple bağlanan içi dolu eşeği patlatmaktan fazlası değildi.
All right, Marge, maybe I did cut the strings on a few party hats, but when I was a kid, a birthday party was nothing more than a supermarket cake and sticking pins in a donkey's butt.
James Briggs'ten kesilip alınan organlar laboratuvarda.
The parts cut out of James Briggs are in the lab.
Marcus'ü arayacağım, yakın zamanlarda satın alınan sınırlı üretim motorların izini sürsün.
I'll call Marcus, see if he can track down recent purchases of limited edition Italian motorcycles.
Chalmers'dan satın alınan şeyler arasında... 10 Cm'lik bir meyve bıçağı ve üzerinde Chalmers etiketi olan mobilya örtüleri vardı.
Among the things that were bought from Chalmers were a 4-inch paring knife and drop cloths with the Chalmers tags on it.
Bu komşu tabii ki, bob'un yaşadığı ve Kathie'nin ortadan kaybolduğu eve taşınan kadın.
That neighbor, of course, was the woman that moved into the house that Bob had lived in, and that Kathie had disappeared from.
Kasaba halkı, arkadaşlarım, akrabalarım... alınan karardan mutlu değillerdi.
The townspeople, friends, relatives, they weren't happy with the verdict that was brought forward, but when Mr. Durst was on the, uh, stand...
Ayağa kalkıp elimizden çalınan ülkemizi geri almanın zamanı geldi.
The time has come to stand up and take our country back, which is being stolen from beneath us.
Çalınan malzemelerle yapılmış bir nükleer bomba olmasından korkuluyor.
The fear is it could be a dirty bomb, made with the stolen nuclear material.
Tek yaptığım kablodan alınan diğer parmak izini sisteme taratmak oldu. Sonra Slick ayağıma geldi bir yerde.
No, all I did was, you know, run the other print from the electrical pipe, then track Slick down from there.
Ruslara tapınan Başbakanı mı?
The Prime Minister, who creeps before Russia and the EU?
Hemen her çalınan aracın başına geldiği gibi.
Fairly common for stolen cars.
Alınan her karar, onunla görüşülecek.
Every decision that is made will go through her.