Okuyayım mı Çeviri İngilizce
693 parallel translation
Okuyayım mı?
Shall I?
Ben de bir şiir okuyayım mı?
Do you mind if I recite a poem?
Şarkı kitabından, bir şarkı okuyayım mı?
May I read a little from the Song of Songs?
Okuyayım mı?
Shall I read it to you?
Okuyayım mı?
Read it back to you?
Hepsini okuyayım mı?
Shall I read it all?
Sana gazete okuyayım mı?
Want me to read you the paper?
Sana başka masal okuyayım mı?
Would you want me to read you another story?
Şimdi okuyayım mı, Peder O'Shea?
Read list now, Father O'Shea?
Bay Brenner'ün çay yapraklarını okuyayım mı?
Shall I read Mr. Brenner's tea leaves?
Şimdi okuyayım mı?
Should I read it now?
Öyleyse, raporunuzu bitirin ki, okuyayım.
Well, finish the report and I'll read it.
"Anne, gel de sana" Pacifiques " kitabımdan son şiirimi okuyayım :
Mother, let me read you the latest poem in my "Pacifiques" :
Mektubunu mu okuyayım?
Me read your letter?
İzin ver okuyayım derin anlamı gözlerindeki
Let me read deep in your eyes
Burada, Ceza Kanunu'nda. Sana okuyayım.
The law of Haiti acknowledges the possibility of being buried alive.
Bu mektup gitmene neden olacaksa sana okuyayım.
If this letter is causing your departure, I'll read it to you.
Size, Stanley'in en derin duygularını içerdiğini düşündüğüm bir şiir okuyayım.
We have one here which I think is one of Stanley's tenderest thoughts.
- Peki, sana okuyayım.
- All right, I'll read it to you.
Susar mısın, kitabımı okuyayım.
Will you please shut up so I can continue reading?
Peki, size en sevdiğim şiiri okuyayım.
Okay, I'll read you the one I like the best.
- İzin ver ben okuyayım.
Read the postscript. - Let me read it.
Ben de sesli okuyayım.
And I'll read aloud.
- Dur şunu okuyayım.
- Let me read you...
- Bir okuyayım.
- Well, let me read it.
Okuyayım, ama ikimiz de dinlemeyelim.
I'll read it, but we don't listen.
izin verin size Heraldo'da ki yazdğım geceyi okuyayım.
Let me read you what I wrote that night in the Heraldo.
Arkaya geçte okuyayım. Alo!
Then take a back seat and I'll read it.
Dur sana okuyayım.
Let me read it to you.
Size başlıkları okuyayım.
Let me read you the headlines.
Ben sana okuyayım.
I'll read it to ya.
- Güzel bayanın geleceğini okuyayım.
- Let me read the pretty lady's future.
İzin verin bana size bu akşam bunu okuyayım.
Let me sing it for you tonight.
Oh, Ben, ah... ben bunu şu yan tarafta okuyayım.
Oh, I, uh... I'll read this through in here.
Durun da size Bay Prosper Michaux'nun ifadesini okuyayım.
Let me read a deposition by Mr. Prosper Michaux,
Şimdi kütüphaneye gel de senin için okuyayım.
And she will. Now come on in the library and let me read for you.
Verilen yanıtlardan bazılarını size okuyayım.
Let me read you some of the replies.
Bir şeyler okuyayım dedim.
Just wanted something to read in bed.
Bu sabah Ankara'dan ne aldığımızı okuyayım size.
Let me read you what we received from Ankara early this morning.
bunu ellerinizden okuyayım.
Let me read it in your hand.
- Şunu okuyayım...
- May I just read...
Kağıttan okuyayım.
Let me read it from the paper.
Sarah Kardeş, Sky Masterson'ın senin hakkındaki rehber kitabını okuyayım.
Sister Sarah, let me read out of Sky Masterson's guidebook about you.
Öyleyse şiirlerinden birini ben sana okuyayım :
So I will read this poem for you.
İstersen seninle birlikte okuyayım.
I will read them with you if you want.
Ver de, ben sana okuyayım.
Here, let me read it for you.
Öyleyse şiirlerinden birini ben sana okuyayım :
Then I'm going to read one of her poems to you.
Rolü okuyayım.
Let me read the part.
Oh, lütfen, bırak onu okuyayım!
Oh, please, let me read it!
Önce kendime bir okuyayım, sadece duygusunu hissetmek için.
Let me read it to myself first, just to get the sense of it.
Sana okuyayım.
I'll read it to you.