Olam Çeviri İngilizce
4,385 parallel translation
Hiç havalı bir şey olamıyorum.
I never get to be anything cool.
Biliyorum, onunla yaşayamam ama, neden onunla arkadaş olamıyorum?
I know I can't live with her, but why can't I just be friends with her?
Fakat şu anki niyetlerin hakkında bu kadar emin olamıyorum.
Yet of current intentions, my mind is of less certainty.
Hazır değilim, asla da olamıyacam.
And I'm not, and I never will be.
Neden ben kibar olamıyorum?
Why can't I just be nice?
Ike'ın yanında fazla hızlı olamıyorum.
I'm fucking tiptoeing around Ike.
Gönlüme engel olamıyorum, ne kadar denediysem olmadı.
"I can't stop my heart, no matter how much i try."
Çoğu ölmüş veya kayıp ama bazıları için emin olamıyorum.
True, um, most are dead or defunct. But others, I'm not so sure.
Anlaşılan bu kadınları Yates öldürmüş ama Vogel'ın peşindeki o mu emin olamıyorum.
Looks like Yates killed these women, but I still can't be sure he's the one after Vogel.
- Neden sadece beyefendi olamıyorum?
Why can't I be a gentleman plain?
Kendime engel olamıyorum.
I can't help myself.
Engel olamıyorum.
I cannot endure.
Belki de bu yüzden kendi bebeğim olamıyordur.
Maybe that's why I cannot have my own baby.
Evet. Meğerse kendi türüm dışındakilerle birlikte olamıyormuşum.
Right. it turns out I can't mate with anyone outside of my species.
Size pek yardımcı olamıyorum, gitsem daha iyi.
Um, I can't be very helpful right now.
- Engel olamıyorum.
How can I help it?
Acayip sesler duyuyorum, konsantre olamıyorum. Öyle göz kırpıyorum.
I'm hearing weird noises and I can't really focus on the page, just kind of blinking.
Senin adına konuşmam nasıl olur, emin olamıyorum.
I... I'm just not sure how good it's gonna be, me talking for you.
Eğer benim yanımda olamıyorsan neden kendine birlikte yaşayabileceğin bir adam bulmuyorsun?
And if you can't stand this broker... why don't you find yourself an honest man to live with?
Bay Chauhan, senin dört tane çocuğun var, ama onlar kadar olamıyorsun bile.
Mr. Chauhan, you have four children and yet you're behaving like one.
Gerçekten arkadaş olamıyor muyuz yani şimdi?
Oh, we seriously can't be friends now?
Sizi ben kandırmıyorum. Ventress olduğunu sanıyorum fakat emin olamıyorum.
I would assume Ventress is, but I can't be sure.
Ona yardımcı olamıyorum.
I can't help her.
Onun yüzünden mutlu olamıyoruz.
She's the reason we can't be happy.
O zaman belki de katıksız kötüyümdür ve kendime engel olamıyorumdur.
Then maybe it's because I'm pure evil, and I can't help myself.
"Neden sen de Bryan gibi harika ve baba olmaya düşkün olamıyorsun?"
"Why can't you be magical " and into being a dad like Bryan?
Neden seks rüyamın seksle alakalı olamıyor?
Why can't my sex dream just be about sex?
Kısırsın, kendi çocukların olamıyor!
You're barren and you can't have your own children!
Benim seçimim az daha bizi öldürüyordu ve bir başkasında da hemfikir olamıyoruz.
My choice almost killed us, and we can't agree on another one, so- -
Sarhoş olamıyorum.
I'm not getting drunk.
Gördüğüne bile emin olamıyorsun.
Like, you're not too sure if you've seen an ant.
Kendine hakim olamıyorsun değil mi?
You just can't help yourself, can you?
Hiç güzel bir şeye sahip olamıyorum.
Can't have anything nice...
Ben olamıyorum.
I can't.
Neden güzel bir bakıcım olamıyormuş? Sandalyeden ereksiyonla dolaşmanı istemiyorum çünkü.
Because you are not wheeling around in that wheelchair with an erection.
Ben tanımadığım insanların yanında rahat olamıyorum.
I kind of have a hard time around people I don't know.
Yani, neden bizim muhteşem anlaşmamızla mutlu olamıyorsun ki?
And failed. So why can't you just be happy with our amazing arrangement?
- İşi, son teslim tarihine yetiştirmeye çalışıyorum ve konsantre olamıyorum. -
I'm trying to work towards a deadline, I can't concentrate.
Hiç güvenli değil, yola konsantre olamıyorum.
It's not safe. You can't concentrate.
Konsantre olamıyorum, çıldıracağım şimdi.
I can't concentrate. It's mental, this.
- Yani, gülümsememe engel olamıyorum.
I mean, I-I just can't stop smiling.
Bu anlaşma niye ilk olarak bana yapıldı o konuda emin olamıyorum.
I'm not sure why this arrangement initially appealed to me.
Ayakların havada olunca çok süslü olamıyorsun, değil mi?
You're not too fancy when you got your legs up - in the air, are you? - Come on.
Engel olamıyorum, Elli.
I can't help it, Elli.
Neden mutlu olamıyorum?
Why can I not be happy?
İşi benim yapmam yerine neden kendi uşağı olamıyor?
Why can't he have his own valet instead of making work for me?
- Neden benim olamıyormuş?
Erm... why couldn't it be mine?
Ama insan yinede böyle birşeye hazırlıklı olamıyor.
I-I knew this was a possibility, but nothing can prepare you for this.
Betty, bir sürü kadın çocuk sahibi olamıyor.
Betty, lots of women can't have children.
Her sabah uyandığımda hiç bir şeyden emin olamıyorum.
Every morning I wake up I'm not sure of anything.
Kimse benden para almayacaklarından emin olamıyor. Sağlık güvencem yok.
No health insurance.