Oynamıyorum Çeviri İngilizce
1,023 parallel translation
Ben yapmacık oynamıyorum.
I am not playing at make-believe.
Oynamıyorum, sayıyorum.
I'm not playing, I'm counting.
Bana işin doğrusunu anlatsan iyi olur, yoksa ben oynamıyorum.
You better start playing it straight or you can deal me out of this mess.
- Benimle oyun oynuyorsun! - Hayır oynamıyorum!
- You're playing games with me.
Bak, ben hiç oynamıyorum, değil mi?
Do I bet?
Ben oynamıyorum.
Well, I'm not playing.
Tamam oynamıyorum.
Okay, I won't play.
Durmadan şarkı söyleyen o şirin, kaygısız İrlandalı'yı neden ben oynamıyorum?
Why can't I be the cute, carefree Irish guy who sings all the time?
Eşi oynamıyorum.
I'm not playing the wife.
Oyun oynamıyorum.
I don't play a game.
Oyun oynamıyorum, Myra.
I'm not playing games, Myra.
- Oynamıyorum.
- I'm not playing.
Artık oynamıyorum.
I'm not playing any more.
- Ben artık oynamıyorum. Teslim oluyorum!
- I'm not playing anymore, I surrender!
Adamım, ben oynamıyorum.
MAN, I AIN'T PLAYING
Hayır, oynamıyorum, aşkım.
No, I don't, dear, no.
Oynamıyorum, efendim!
I don't play, sir. I work!
Oyun oynamıyorum.
I'm not playing.
Aman be! Ben oynamıyorum.
Shit I quit playing!
ben oyun oynamıyorum.
I'm not playing games.
Ayrıca hatırlatmak isterim ki eğer subaylar hapsedilirse oynamıyorum demektir.
Which reminds me if it's confined to officers I'm not bloody playing.
Bir, ben oyun oynamıyorum. İki, senin ortaya koyacak hiç bir şeyin yok.
I ain't playing games, and you've got nothing to bet with.
- Asırlardır bilardo oynamıyorum.
- I haven't shot pool in ages.
- Hayır George, oynamıyorum.
- Aren't you playing, Coach?
Kimseyle oynamıyorum. İlgi çekici olduğun için seni davet ettim.
I'm not playing with anyone. I invited you because I think you're interesting.
- Bu yıl oynamıyorum.
- I'm not playing this year.
Onunla oynamıyorum, düşündüğün buysa eğer.
I'm not playing with him, if that's what you think.
- Oyun oynamıyorum, Dennis.
- I don't play games, Dennis.
Ben oyun oynamıyorum.
I'm not playing games.
Bu sezon oynamıyorum.
I'm not playing this season.
- Oyun oynamıyorum.
- I'm not playing games with you.
Anne, bundan sonra seninle remi oynamıyorum!
Mom, I am not playing gin with you anymore!
Seninle bowling oynamıyorum.
I am not bowling with you!
Hadi Tommy, artık oyun oynamıyorum.
Come on, Tommy, I'm not playing around now.
Oyun oynamıyorum, bana inanmak gerekir.
It's no game, believe me.
Sağolun, Mr. Twinkacetti, ama ben poker oynamıyorum.
oh, uh, thank you, Mr. Twinkacetti, but- - No, I don't play poker.
- Burada oyun oynamıyorum!
- I'm not playin'around here!
Bu arada ben kumar oynamıyorum.
Besides, I don't gamble.
Hayalarımla oynamıyorum.
I do not play with my balls.
Bak oyun oynamıyorum.
Look, I am not playing.
Kalbi yanan kovboyu oynamıyorum.
No more talking t-bones, or cowboys with heartburn.
Ben oynamıyorum.
WELL, I'M NOT PLAYING.
- Bunu oynamıyorum.
- You know I don't play that.
- Salon oyunu oynamıyorum.
- I'm not playing parlour games.
Ben oynamıyorum.
I'm not playing.
Hayır, hayır. Ben golf oynamıyorum.
No, no, I'm noy playing golf.
Ben oyun oynamıyorum Judah.
I'm not playing games, Judah.
"Senden hoşlanmıyorum ; çünkü sen benimle kart oynamıyorsun."
"I don't like you because you won't play cards with me"
Oynamıyorum.
I'm not playing.
- Bunu, "golf oynamıyoruz" olarak alıyorum.
- I take it we're not playing golf.
Oynamıyorum.
I ain't shooting shit.