Plane Çeviri İngilizce
22,067 parallel translation
Uçakta küçük bir çocuk varmış, ona demiş ki...
There was a small child on the plane, she told him...
Uçak bileti ve paraya ihtiyacım var.
I need a plane ticket, and I need money.
Birkaç km ilerde uçağım var ve bu kamyonet bizi patlamadan kurtarabilir.
I have a plane a few miles away and this truck will protect us from the blast.
Uçaktan atlamak? Ayık ve çıplak değilken mi?
"Jump out of a plane." Sober and clothed?
Beni uçaktan atıyorsun değil mi?
You're pushing me out of the plane?
Karımı ve çocuklarımı, bana asla itiraf etmeyecek bir adamı konuşturmak için dokuz buçuk saat ekonomide uçup Pasifik Okyanusu'nun ortasındaki bir adada bıraktım.
See, I left my wife and my kids on an island in the middle of the Pacific Ocean to fly on a plane for nine and a half hours in coach to get a confession from a guy who I know is never gonna confess to me.
Mermiyi yemeden iki saat önce LokSat uçakla şehre geldi.
Two hours before I took that bullet, LokSat came to town, arriving by plane.
Az önce haber aldım, Faisal, Riyad uçağındaymış.
I just got word that Faisal's on a plane to Riyadh.
Ajanım şu an uçakta, eceline uçuyor.
My agent's on a plane right now flying to his death.
Uçağa yetişmek için hemen çıkmalıyız.
We need to leave now to make it to the plane.
Uçaktalar!
On a plane!
Moskova'ya gidiyorlar!
On a plane to Moscow!
Bir uçağı geri döndürmek istiyorum.
I need to turn a plane around.
Uçağının rotası değişti, senin için çok kötü, Alonzo.
It's too bad your plane got rerouted, Alonzo.
12 saat sonra, Alonzo onaylı vizesi elinde uçakla buraya gelir.
12 hours later, Alonzo's on a plane with an approved visa.
New York'a uçak bileti mi?
A plane ticket to New York.
Bir uçak kiralayıp pasaportumu çıkartmaya çalıştım ama Vlad, Waller ya da başka birileri kaynaklarımı kuruttu.
I tried to hire a plane and get a passport, but Vlad, Waller, someone has cut me off from my resources.
Grenada'ya iniş yaptıklarında onları başka bir uçak karşılamış. Bizimkiler yakıt ikmali bile yapamadan diğer uçağa binip gitmişler.
They said another plane met her when they landed in Grenada, and she was up in the air again before they could even refuel.
İnsanlar buna striptizci uçağı derler.
People call this the stripper plane.
O kadar hızlı koşabilir ki başka bir gerçekliği olan bir düzleme geçebilir.
He can run so fast that he can move into another plane of frequency, where there's another reality.
Uçağa bineceğine de söz ver.
And that you'll get on a plane.
Uçağa neden binmeyeyim ki?
Why wouldn't I get on a plane?
Ya da bu gece kendinizi zorlayıp hiç uyumaz yarın uçakta uyursunuz. Böylece Paris'e vardığınızda Paris'in sabahı sizin için de sabah olur.
Or you could just force yourselves to stay up all night tonight, then sleep on the plane tomorrow, and then when you land in Paris, and then when you land in Paris, your morning will be Paris'morning.
Vegas'ta. Uçağımla bagaj bölümü arasında.
In Vegas, between my plane and the luggage area.
O uçak kalkarsa ve sen onunla gitmezsen pişman olacaksın.
If that plane leaves the ground and you're not with her, you'll regret it.
Baban 4 Temmuz'da bize sürpriz yapmak için bilet almış.
Um, Daddy bought a plane ticket to surprise us on the 4th of July.
İki hafta önce Hawaii'ye uçak bileti almak için 700 dolar çekene kadar hesabı bildiğine dair kanıtımız yoktu.
We had no proof that she was aware of the account until a couple weeks ago, when she withdrew $ 700 to purchase a plane ticket to Hawaii.
Silahlı bir grup, 6 Çinli polisi öldürüp heykelleri çalmış. Ölen polisleri uçağa bindirip havaya uçurmuş.
A bunch of gunmen killed six Chinese cops steal some old statues, put the dead cops back in the plane and torched the thing.
Uçaktaki askerlerden biri de oydu.
She was one of the officers on the plane.
Bir uçağı soyduklarını söylediler.
They said they were robbing a plane.
- Uçakla gideceğimizi sanıyordum.
I'm supposed to be getting on a plane.
O zaman uçakta içtiğim 5 martini sondu.
Well, then, the five martinis that I had on the plane were my last.
- Neil Gross'un özel jeti.
Neil Gross'private plane.
O uçağa binmesi için bir umuda ihtiyacı var.
She needs that hope to get her on the plane.
Dr. Yang'a ödediği beş bin dolara ilaveten Luana'ya hem on bin dolar vermiş, hem de Hong Kong biletini almış.
And in addition to the 5K he paid Dr. Yang, he also slipped ten to Luana and bought his plane ticket to Hong Kong.
Uçak hazır olana dek zaman var.
There's time while the plane's being readied.
Beni eve getirecek özel uçağı olan biriyle.
Someone with a private plane who was willing to fly me home.
- Evet, özel uçağı olan biriyle.
Yeah, someone with a private plane.
Faisal'ın Riyad uçağında olduğunu öğrendim.
I just got word that Faisal's on a plane to Riyadh.
Konuşmayı o kadar istiyorsan uçağa atlayıp onu görmeye gelirsin.
You want to talk to him so badly, why don't you hop on a plane and come see him?
Bırak da uçağa binsinler.
Just let them get on the plane.
Bence uçağa binmeden durduralım.
I say we stop them before they get on the plane.
Havaalanına gittim ama uçağa hiç binmedim.
Went as far as the airport, but never got on the plane.
Los Angeles aktarmalı New York-Avustralya uçağı bu sabah 12 ölü yolcuyla iniş yaptı.
A plane from New York to Australia with a scheduled stopover in Los Angeles landed this morning with 12 dead passengers.
Aynı uçakta 12 kalp krizi mi?
12 heart attacks on the same plane?
Bir hazmat ekipi uçağı temizledi şu an temiz.
A hazmat team swept the plane and it was clean.
Hepsi uçağın değişik yerlerinde olan yabancılar.
All strangers seated in different parts of the plane.
Kirsten'a o uçağın içinde neler olduğunu anlamak için yeterli bakış açısı verecektir.
Should give Kirsten enough different perspective of what went on inside that plane.
Uh, uçağın ortasında biri var, kafa üstündeki bagajı açmış.
Uh, there's a guy in the middle of the plane, he's got the overhead compartment open.
Gidip uçağı kontrol edebilirim.
I can go check out the plane.
Bayan, sadece o uçakta ne oldu bunu çözmeye çalışıyoruz.
Ma'am, we're just trying to determine what happened on that plane.