English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ P ] / Powered

Powered Çeviri İngilizce

1,295 parallel translation
Rüzgar gücüyle çalışan makara sistemim evi taze havayla sirküle eder.
My wind-powered pulley system circulates the house with fresh air
Bütün araçlar atlar tarafından çekilmeli veya diğer yerli benzer dört ayaklı yaratıklar tarafından.
All vehicles must be powered by horses... or other indigenous quadruped creatures of the like
Doğru yaptığımız tek şey yanlışlıkla Kar Hayaleti'ne çarpmamız olmuştu çünkü ayaklarımızı yanlışlıkla roketli patenlere yapıştırmıştık.
The only time we do anything right is when we accidentally plow into the Snow Ghost because we've accidentally glued our feet to rocket-powered roller-skates.
Birini sodayla ıslattıktan sonra, "uzak dur" mesajını alır sanmıştım.
You would think that after spraying somebody with high-powered soda, he'd get the message to stay away.
- Ama hepsi doğru. - Anladığım kadarıyla beş bira senin kafanı iyi yapmış dostum.
Yeah, it has nothing to do with the five beers you powered down.
Sen gittikten kısa bir süre sonra... biri makineyi çalıştırdı.
Moments after you left the shop, someone powered up my machine.
Hayal gücünle çalışıyor.
Powered by your imagination.
Ballu, ona 24 watt'lık alternatörleri göster.
Baloo, show him an alternator powered 24 watts.
Götürün bu pilli bebeği.
Take this battery powered doll away.
Scorpius yerleşik radyo sinyalini kapatmış.
Scorpius has powered off his onboard beacon.
Bu Pegasus, nükleer güçle çalışan bir millik bir uzay gemisi. Uzay boşluğundaki bir yaşam yeri, sonraki altı yılda evine dönecek.
( NARRATOR ) This is Pegasus, one mile of nuclear-powered spacecraft, home for the next six years, an oasis of life in the vacuum of space.
Hala deney aşamasında ama yakında arabalardan cep telefonlarına, çamaşır makinelerinden uzay gemilerine her şey temiz ve sınırsız enerjiden yararlanacak, bunu atoma borçluyuz.
Now, we're just in the experimental stages, but soon, everything from cars and cell phones to washing machines, and even spacecraft, will be powered with clean, limitless fusion energy, all courtesy of the atom.
Ama endişelenme. İçinde santral tarafından güçlendirilen bir seri mıknatıs var.
Inside the Tokamak are a series of magnets powered by the plant here.
- Teşekkür ederim. Saptayabildiğimiz kadarıyla şehir gücünü üç tane Sıfır Noktası Modülü ile sağlıyor.
From what we've been able to ascertain, the city is powered by three Zero-Point Modules.
Üzerinde çalışıyoruz, ama bizim en gelişmiş naquada güç jeneratörlerimizle bile, güç seviyeleri eşitlenmiyor.
Even with our most advanced naquadah-powered generators, the equations are coming up far short.
Hem film-kurgulama hemde insanın uçması... aynı sene icat edildi ve benzer etkileri var.
Both human-powered flight and motion-picture editing... were invented in the same year, and they have similar kinds of effects.
Uçma yeteneğini gösteren özellikler.
Characteristics of powered flight.
Anılarınızı şu kaçık ve güçIü ölüm makinesini hallettikten sonra tazeler misiniz Iütfen?
Can we save memory lane till after we contain... this psychotic super-powered killing machine?
- Güçlü bir tüfek olmalı.
Must've been a high-powered rifle.
Peki atom parçalanmasaydı... nükleer güçle çalışan ilk gemiler henüz güneş sistemini kolonize etmemiş olurdu.
So did splitting the atom... yet the first ships to colonise the solar system were nuclear-powered.
Silahları en düşük seviyede, tüm güç gitmiş.
They've minimal weapons, all powered down.
Elinde güçlü silahlar varmış.
That he had access to high-powered weapons.
Şu güçlü, agresif avukat tiplemeleri pek bana hitap etmiyor.
Oh, those high-powered, aggressive, Jewish lawyer types don't do it for me.
Nükleer enerjiyle çalışan, tanecik hızlandırıcı prototipiydi.
It was a prototype for a nuclear powered particle accelerator.
İkimiz de süper güçlü birer aygırız.
I mean, dude, we are two super-powered studs here.
Bu cihaza Sıfır Noktası Modülüyle güç veriliyor.
It's powered by a zero-point module.
Peterson'a kapıları açmak için bütün o bölüme güç verilmek zorunda kalındı.
That entire section had to be powered up for you to open the door to Peterson.
Bu kadar etkileyici olan her türlü silah bir Sıfır Noktası Modülü ile çalıştırılıyordur...
And any weapon that impressive would have to be powered by...
Atlantis'e beş küçük jeneratörle güç veriliyor her biri şehrin ayrı bir bölümünden sorumlu.
Atlantis is being powered by five small generators, each responsible for a separate area of the city.
Gecenin 1'inde Camelot'ta yapılan görüşme, iş görüşmesi olamaz.
Not a lot of high-powered business meetings taking place at the Camelot at 1 in the morning.
- Benzinle çalışıyor.
- It's gas-powered.
Hayvanları acı vermeden, şuursuz hale getirmek için dizayn edilmiş civata tabancaları, çelik bir civata fırlatıyor, sıkıştırılmış havadan veya boş bir kartuştan kuvvet alarak. Doğrudan hayvanın beynine.
The captive bolt gun, which was designed to reduce animals unconscious without causing pain, fires a steel bolt, that is powered by compressed air or a blank cartridge, right into the animal's brain.
Şehirde nüfuzlu bir şey mi?
Something high-powered in the city?
Bu nüfuzlu mu?
Is that high-powered?
Gaz basınçlı manyetik kanca tabancası.
Gas-powered, magnetic grapple gun.
Kahretsin, biz Japon iş adamlarıyız.
Damn it, we are high-powered Japanese executives.
Tıraşa başlamadan önce kendimi gücümü açığa çıkardım. "
I powered up before I started shaving. "
Senin bizim önümüzde gücünü göstermen gibi olmaz.
Come on. It's not like you ever powered up in front of us.
Ama nadir durumlar vardır, şimdiye kadar hiç duyulmamış, iki süper güçlü ebeveynin çocuğu olan, mmm-mmm, hiçbir güç elde edememiş.
But there are cases, rare, yet not unheard of, where the child of two super-powered parents, mmm-mmm, never acquires any... powers whatsoever.
Mavi soğuk füzyon güçlü jet paketinin sahibi, ışıklarınızı açık bırakmışsınız.
The owner of the blue cold fusion-powered jet pack, you left your lights on.
Sosis ve birayla desteklenmiş yüz metrelik koşu.
Hundred-meter dash powered by knackwurst and lager.
Yani biz, hepimiz güneş enerjisiyle çalışırız.
So we are, all of us, solar powered.
Kendini sadece V harfi ile tanıtan çılgın terörist, kontrol odasına çok güçlü patlayıcılar ve silahlarla saldırdı. Silahlarını, masum sivillere karşı kullanarak bir nefret mesajı yayınladı.
A psychotic terrorist, identified only as the letter v attacked the control booth with high-powered explosives and weapons that he used against unarmed civilians in order to broadcast a message of hate.
Binlerce lanetli ruhun ızdırabıyla çalışıyor.
It is powered by the anguish of a thousand doomed souls.
Tom ve Jerry, Süper Yarış'a devam edebilen sürücüler size iki nükleer güçlü, roket araba, jet uçak ve deniz otobüsü veriyoruz.
Tom and Jerry, as the only surviving drivers in our Super Race we're giving you two nuclear-powered, rocket-car, jet-plane, hovercraft things.
Bu kadar yüksekteyken bunları düşünmeni kesinlikle yersiz buluyorum, Gideon.
Well, I think either you've entered a stratosphere so high-powered I can't follow you there,
Her şey sıcak havadan güç alır.
Everything's powered by hot air.
Tek çalışan şey sesli telefon hattı.
Sound-powered phone's the only thing working.
Adamda yüksek güçlü tüfek varmış.
He's got a high-powered rifle.
Yüksek güçlü zımpara... kablosuz.
High-powered sander... cordless.
Sadece ana güç üniteleri.
Only the basic battery-powered devices.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]