Sabah mı Çeviri İngilizce
17,618 parallel translation
Bu sabah mısır gevreğiyle kahvaltı etmiştin... yarın sabah da buğday gevreği yersin.
You ate Cheerios this morning, you'll eat Wheat Chex tomorrow.
Sabah arayacağım.
I'll call you in the morning.
Bu sabah Ghost sana yardım ettiğini falan söyledi, Holly'le ilgili.
This morning Ghost said something about helping you... with Holly.
Sabah ilk olarak elimizdekileri onlara göstermem lazım. Bu yüzden Peng'i ara.
I need to present what we have for them first thing in the morning, so you call Emma Peng.
Ama sabah 5'inde anladım.
But by 5 in the morning, I knew.
Belki sabah gelirim, tamam mı?
Maybe come in the morning, yeah?
Umarım bunu münasebetsiz bulmazsınız Komiser ancak bu sabah arkadaşlarımla birlikteydim ve hepimiz polis teşkilatının işini neden yapmadığını merak ediyoruz.
I hope you don't find this impertinent, Chief Inspector, but I was with some friends this morning and we were all wondering why the Police Judiciaire were not doing their job.
Ancak takım elbiseyi daha bu sabah bulduk ve...
However, we found the suit only this morning.
Bu sabah kendimi dipçik gibi hissediyorum.
I'm feeling like a million bucks this morning.
Teknik olarak konuşmadım ama sabah müdürüyle konuşurken oradaydım.
Well, I mean, technically no, but I was... I was there this morning when she was speaking to her manager.
Bu sabah saat altıda şanlı vatanımızın üzerine gün doğarken... minnettar ulusumuza Bayan Petrenko'nun zorbalığının son bulduğunu duyuracağım.
At six o'clock this morning, as dawn breaks over our glorious homeland, I will announce to our grateful nation the end of Ms. Petrenko's Tyranny.
Bu sabah bir avukatımızı oraya yolladığımızı bunlar bile bilmiyor.
Not even these men know we have a lawyer in there this morning.
Bazıları hızla yayıldı, mesela bu. Daha bu sabah çekilmiş. Conway, göz kamaştırıcı karısı Hannah çok kıskandım ve sevimli oğlu Charlie.
Some have already gone viral, including this one, filmed just this morning, of Conway with his gorgeous wife Hannah, so jealous, and his totally adorable son Charlie.
Sabahın köründe aradım ama cinayet soruşturmasında birini yakaladık.
Hey, yeah sorry for calling so early. We've made an arrest in the murder inquiry.
Bu sabah buradaydım.
I was here this morning.
- Adım Artur, sabah sizi aramıştım... gerçi farklı bir numaradan aramıştım, borcunuzla ilgili... ama hat aniden kesildi.
- My name is Arthur, I called you... From a different number. About your debt...
Bugün yetişemem ama yarın sabah size mutlaka uğrayacağım.
I can't make it today, but I will be sure to pass by tomorrow morning.
Pazarlık edebildiğim tek şey sana sabah altıya kadar süre kazandırmak.
The most I could do was get you time till 6 a.m.
- Sabah altıya kadar, öyle değil mi? ! - Görüşürüz!
I have it until 6 a.m. Right?
Bu sabah yarım kalmış bir işimiz vardı da.
Oh, that's just some unfinished business from this morning.
Bu sabah biraz poe için güzel bir konferans aldım.
Just this morning I got a nice little lecture on poe.
25 yaşındaki birinci kuşak Mısırlı Amerikalı Malik Said bu sabah Kahire dışında arabasına bu atıldığından ölü bulundu.
Okay, Malik Said, 25, a first-generation Egyptian American, was found dead this morning on the outskirts of Cairo when an unsub threw this into his car.
Sabah erken kalkmam gerekiyordu. Tabii ya, çünkü bunun tanıtımını yapıyoruz biz.
Oh, yes, because that's what we're promoting - - a club where people make good decisions.
Bütün sabah onu aradım ama telefonuna bakmıyor o yüzden merak ettim. Avukata falan mı ihtiyacı var?
What, does he need a lawyer?
Kararımı verdim demek istedim, bu sabah yapmam gerektiği gibi.
I mean, I'm in for good like I should've been this morning.
İlk olarak, sabah buraya geldiğimizde, bize etrafı gezdireceği halde Dr. Sanders ortada yoktu.
For one, Dr. Sanders was M.I.A. in the morning when she was supposed to give my class a tour.
Eğer adam o sabah, Sanders'la Sayid'den önce buluştuysa, kayıtlar bize bunu gösterir.
I'm hoping it'll show us if the guy was with Sanders that morning before she saw Sayid.
Salı günü saat sabah 8 : 00. Sanders Sayid'le beraber.
Tuesday at 8 : 00 a.m. Here's Sanders with Sayid.
"Henry Burns" isminde biri neredeyse her sabah saat 5'de giriş yapmış.
A "Henry Burns" signed in almost every day at 5 : 00 a.m.
Sabah 5 mi?
5 : 00 a.m.?
Ve Dr. Cannerts, siz de çocuğu yarın sabah saat 7'de duvarın önüne getireceksiniz.
And, Dr. Cannerts, you will have that child to the wall at 7 : 00 a.m. tomorrow.
Sabah saat 7'de konteynırın orada olmamız gerekiyor.
We need to be at the extraction point at 7 : 00 a.m.
Aslına bakarsan, bu sabah hamilelik testi yapmıştım. Ve sorun yok.
Actually, I took a pregnancy test this morning, and it's okay.
Evet, bu haftaki sabah ve öğlen vardiyalarımızı değiştirdik, efendim.
Yeah. He and I switched up morning and afternoon details this week, sir.
Unutmayın, bu sabah gelecek evlatlık çocuk için gönüllü lazım hâlâ.
Oh, and don't forget, we still need a volunteer to host the foster child we're receiving this morning.
- Tüm sabah seni aramaya çalıştım.
I tried calling you all morning.
Tüm sabah seni aradım.
I've been trying to call you all morning.
Evet efendim. Açıkça görülüyor ki o sabah görev aracımı çalan kişiyle aynı.
Obviously the same person who stole my service vehicle that morning.
Şimdi, Lindsay Denton'ın o sabah canlı olarak son görüldüğü İnternet kafenin konumunu ekliyorum.
I'm now going to add the location of the internet cafe where Lindsay Denton was last seen alive that morning.
O sabah benim evime girdin. Orada olmadığımı gördün.
You went into my flat that morning, you saw I wasn't there?
Seni sabah ararım.
- I'll call you in the morning.
Yarın sabah ayrılıyorum.
I'm shooting tomorrow morning.
Bu sabah yanında uyandığım kadın... Hayatımın geri kalanını birlikte geçirmek istediğim kadın o işte.
That woman that I woke up next to this morning... she's the one I want to spend the rest of my life with.
Sabah doktoru arayıp icabına bakacağım.
I'll call the doctor in the mornin', have it taken care of.
# Ağlıyoruz sabah akşam kalmadı hiçbir şey göz pınarlarımızda
♪ Day and night, we cry cascades of tears, a
Çarşamba ayrılıyorum ve perşembe sabahı ilk iş dönüyorum.
I'm leaving Wednesday, coming back first thing Thursday morning.
Sabah ilk iş ayrılırım.
I'll leave first thing in the morning.
Evet, bu sabah epey geç kalktım.
Yeah, I got a really late start this morning.
Bu sabah için özür dilerim.
I'm sorry about this morning.
Bu sabah ekstra kafeine ihtiyacım var.
I'll take two "uzhes." Need a little extra jolt this morning.
Daha saat sabahın 5'i.
It's 5 : 00 a.m.