Sıkışmış Çeviri İngilizce
12,957 parallel translation
Aslında zemine çarptıktan sonra kafatası kafasının üstüne sıkışmış fakat sonradan bilinci yerine gelmiş. Yüzünde bir gülümseme ile uyandı.
In fact, after hitting the ground skull first with dirt packed to the top of her head, she regained consciousness, woke up with a smile on her face.
Botun altına sıkışmış... ve bütün şehri gezmiş.
It was stuck to the bottom of a boot and dragged all over the city.
Sıkışmış!
It's stuck!
El sıkışmışlar.
It was a handshake.
Önde kan ya da sıkışmış kıyafet parçası var mı?
Is there any blood or bits of clothing stuck in the grille?
Son şemsiyem boğazına sıkışmıştı, bu şemsiyeyi başka bir yere sokmayı düşünüyorum.
My last one got stuck in your throat, so I'm thinking about shoving this one somewhere else.
Ahşap çerçeve ayı kemerinde sıkışmış.
Wooden frame stuck in a bear den.
Kir içinde sıkışmıştı.
It was stuck in the dirt.
- Sıkışmış.
It's stuck.
Sıkışmış.
It's stuck.
Bak, 100 mil ilerde sıkışmış bir aile var ve donarak ölmek üzereler.
- Look, we got a family stranded 100 miles away, and they're freezing to death.
Sanki bir rüyada ya da eski bir anıda sıkışmış gibiyim.
It's like I'm... trapped in a dream or... a memory from a life long ago.
Canımı sıkan, işin düzeltemeyeceğimiz kısmı.
It's the part you can't fix that's bothering me.
İlk kez tanışmıyor olabilirsiniz ama vaktimiz kısıtlı.
I see you are no strangers to one another, but we don't have much time.
Yolun en yavaş ilerleyen kısmı burası.
It's the slowest part of the route.
En güzel kısmı Dekan Caudwell'in ofisindeydi.
The best part came in Dean Caudwell's office.
Öte yandan dini tercihi kısmında da Yahudi yazmadığını görüyorum. Yahudi kökenli olmana rağmen. Ve okula yeni başlayanlara yardımcı olma prensibimiz ışığında aynı inanca sahip öğrencileri aynı odalara yerleştiriyoruz.
On the other hand... under'religious preference I see you didn't write'Jewish'... though you are of Jewish extraction... and, in accordance with the college's attempt to assist students... in residing with others of the same faith... you were assigned Jewish roommates.
Elindeki kesik, çocuğun bıçağı kıza sapladığı sırada elinin bıçağın sapından kayıp bıçak kısmına gelmesiyle oluşmuş.
This cut was the result of his hand slipping from the handle of the knife onto the blade of the knife in the act of stabbing her.
Çocuğun elindeki kesik, bıçağı kıza sapladığı sırada, elinin sap kısmından kayarak, keskin tarafına değmesi sebebiyle olmuş.
This cut was the result of his hand slipping from the handle of the knife onto the blade of the knife in the act of stabbing her.
İşte şimdi de marşın kalan kısmı hatırladığımız ve sevdiğimiz.
And there's the rest of the anthem, all the parts we remembered and loved.
Sürecin bir kısmının dışında kalabilirim ya da bir süre ilişkiye uzaktan devam ederiz.
I can take a leave for part of it or maybe we do long distance for part of it.
Chloe'nin kemerinin alt kısmındaydı.
It was on the underside of Chloe's belt.
Arkadaşının isminin nasıl yazıldığını sorduğum kısmın bittiğini söyledim. Evet.
No, I'm talking about the part where I ask her to spell her best friend's name.
Öldürme kısmı bittiğinde tavşan gibi çiftleşiyorlar, zorlamana bile gerek yok.
Fornicate like rabbits once the killing's done, you barely have to force them.
Karnın üst kısmı çalışıyor, fakat alt kısmı çalışmıyor.
The top part of the stomach works, but the bottom doesn't.
Esas olarak gövdesinin ön kısmı, ama burada üst gövdede daha fazla, belki... patlama sırasında aşağı bakıyordu.
Primarily on the front of his torso, But there's more on the upper torso, perhaps indicating that he was looking down at the time of detonation.
Beğendiğim kısmı ise, bayilere yapılabiliyor.
The thing I like about this, it's franchisable.
Konuşmanızın bir kısmına kulak misafiri oldum, anladığım kadarıyla finansal sıkıntı yaşıyorsunuz.
I caught a bit of your conversation back there, sounds like you're having financial troubles.
Garip kısmı da bu.
Well, that's the strange part.
Keşke bunlardan daha önce tanışmış olsaydık.
I wish we could have met before all this.
Havai fişekler, ezgiler, danslar olur ve şölen tabii ki ama en iyi kısmıysa...
There's fireworks, singing and dancing. And feasting, of course. But the best part of all...
Zor kısmı bitti.
Hard part's over.
- Marnie'nin doğum gününde tanışmıştık.
- We met at Marnie's birthday.
- Tanışmış mıydık?
- We've met before?
Ben artık burada çalışmıyorum, sen çalışıyorsun ama.
I don't work here anymore, you do.
Neden yarışıyorduk bilmiyorum bana sorarsanız şu an yaptığımız şey yani takılmak gecenin en güzel kısmıydı.
I don't know why we were competing. If you ask me, what we're doing right now, just hanging out, is the best part of the whole night.
Susamlıların üst kısmı yukarıda kalmış.
The sesames landed face up.
Daha önce tanışmış mıydık?
Have we met?
Daha önce tanışmış mıydık?
Have we met before?
Birlikte çalıştığı her yardımcı müdürü kovduğu kısmını da attın mı belleğe?
Well, did you memorize the part about her firing every other vice principal she's ever worked with?
Hatin'ler en zor kısmı.
hatin's the hardest part.
; Bu grevin en zor kısmı, Her iki tarafta kazığı oynatacak.
It's the hardest part of any strike, when both sides are dug in and neither side's gonna budge.
İki kişilik kısmı da yapacak mı?
She's gonna do both parts?
Şimdi bu odada yaklaşık 3000 yıllık ilim söz konusuyken ben bu ilimin altı haftalık kısmını temsil ediyorum.
Now, there's about 3,000 years of wisdom in this room and I represent about six weeks of it.
Bu özgürlük kısmı.
Oh, that's the free part.
Adam olma kısmı biraz daha farklı.
The man part's a little different.
Peki... Sanırım imza atma kısmı geldi.
Right, well, I think it's signing time.
Kızın onu konuşturması gerekiyormuş ama o kadar korkmuş ki kaçmaya çalışmış. O da kızı yakalamış!
Now, what she should have done was keep him talking, but she got so frightened and she tried to run away, and he grabbed her!
Prens Andrei döndüğünde kız kardeşi ve babasıyla tanışmış olacaksınız.
When Prince Andrei returns, you'll be already acquainted with his sister and his father.
Süpürge yapma işinde çok iyi fakat yönetim kısmında, program hazırlama zaman çizelgelerinin imzalanması... Mümkün değil.
He's great at pushing a broom, but at management, making a schedule, signing time sheets, no way.
İşin orası sana kalmış Jimmy, müvekkil kazanma kısmı senin sorumluluğunda.
Well, Jimmy, we'll leave that up to you. You know, client outreach is your department.