Sıkıştık Çeviri İngilizce
26,112 parallel translation
Sıkıştık.
We're just gonna have to roll with it.
Çok geç. - Sıkıştık.
- We're stuck.
Tamam, sen o işi hallederken ben de Alison'un evinde Rollins'in eşyalarını bir çantaya tıkıştırıp aceleyle terk edilmiş süsü vereceğim.
Right, and while you're doing that I'll be at Alison's house packing up Rollins'stuff into an overnight bag making it look like he left in a hurry.
Burada oturup A.D.'nin beni bununla sıkıştırmasını beklemeyeceğim.
I'm not gonna wait around for A.D. to twist my arm with this.
Altı yaşındaki kızın elleri bununla bağlanmıştı.
The six-year-old girl's hands were tied.
Seni para için sıkıştırmayı denedi belki de ikinizi birden.
He tries to squeeze you, or both of you, with money.
Biralarınızı şu metal patilere sıkıştırın bakalım.
Get your beers right there into the metal paws.
İşte bu yüzden ödevimize çalıştık.
And that's why we've done our homework.
Huffman veri sıkıştırma kodunu kullanmalıyız hatta daha iyisi Lempel-Ziv olabilir. Bu şekilde tüm veriyi yollamadan halletmiş oluruz.
We're gonna need to use Huffman, or even better, Lempel-Ziv compressions so we're not sending all the bits through.
Beni bilgi için sıkıştıramazsın.
You can't squeeze me for information.
Yani demeye çalıştığın New York'da yıllık $ 545,000 kazanacağım işimi arkamda bırakıp buraya 16 yaşındayken yaz kampında tanışıp iki ay çıktığım adam için taşındım.
So, you're saying that I moved here from New York and I left behind a job that would have paid me REBECCA : $ 545,000 a year for a guy
Beni köşeye sıkıştırdığını düşünüyorsun, değil mi?
You think you have me either way, don't you?
İlk tweetin atıldığı Twitter hesabını kapattık ama bir düzine üçüncü parti web sitesinde yayınlanmıştır bile.
We closed the Twitter account that initially posted it, but it's already been hosted by a dozen third-party Web sites.
Yatak çok eskiydi, gıcırdıyordu. Bütün gece orada yatmıştık. Fısıltıyla konuşuyorduk.
The bed was so rickety and loud that we just we just laid there all night, whispering and... waiting till we could leave.
Sevimli Yogacı Kız rolü için gelmişsin ama sanırım menajerinle aramızda ufak bir yanlış anlaşılma olmuş biz seni Çalışmaktan Yorulmuş Anne rolü için çağırmıştık.
You signed in for "Cute Yoga Girl," but I think we got our wires crossed with your agent. We were actually excited to see you for "Overworked Mom."
Bu gecenin son uçuşu bu hem Lizzie ve Josie de çoktan.. sıkılmıştır bakıcıyla kalmaktan.
It's the last flight out tonight, and Lizzie and Josie have been stuck with a sitter for two days now.
Sıkıştım sadece.
Just stuck.
Bilirsin şaka yapmanın bağışıklık sisteminin cevap vermesini güçlendirdiği ve iyileşmeyi hızlandırdığı kanıtlanmıştır.
That's good. You know, humor is proven to boost the immune response and speed recovery.
Beni hiçbir şey sıkıştıramaz.
I don't get stuck in anything.
- El sıkıştınız. Bugünlerde bu bir bok demek değil.
- [Ruth] Mm, you had a handshake, which doesn't mean crap nowadays.
Sonsuza kadar vasat bir yazar ile sıkıştığım berbat bir bar.
A limbo where I get to spend eternity in a crappy bar with a hack writer.
Sıkıştım kaldım.
I'm - - I'm stuck.
Evet ama onları kurtarmıştık ve Donatello onların arasında yoktu ama evet Crowley onu ıskalamış olabilir.
Yeah, but we rescued them and Donatello wasn't a part of that, but, yeah, it's possible Crowley missed a few.
Kıyamet çanları bizim zamanımızda da birkaç kere çalmıştı ama onun içine baktığımda gördüm.
The apocalypse bell's been rung a few times in our day, but when I looked inside her, I saw it.
Vefat ederken dünya dışı varlıkları çok iyi oynamıştı. Ruhu, stüdyoya musallat olmak için döndüğü gibi artık en ünlü eserlerine de kavuştu. Sonsuza dek.
He played otherworldly creatures so well that when he passed on, his spirit came back to haunt the studio as his most famous creations forever!
"Babasının elini bagaj kapısına nasıl sıkıştırdığını da gördünüz mü?"
"Yeah, and did you see how he slammed his dad's hand in the tailgate?"
Sonra da dönüp hiçbir şey olmamış gibi Uno oynamıştık.
And then we just went back to playing Uno like nothing ever happened?
Kızın günlüğünü okuduğumda anlamıştım.
I knew it when I read the girl's journal.
Arkamdan geldiği sırada, beni sıkıca tuttu, ve dans etmeye çalıştı... herşey birden karardı.
When he came up behind me, grabbed me, trying to dance... everything went black.
Seni peruk takmış onun kıyafetlerini de giymiş bir halde, tıpkı Norman Bates gibi yakalarım sanmıştım.
I half expected to catch you trying on her wigs and clothes all Norman-Bates-like.
Afganistan'da sağlık işçilerini kurtarma görevindeyken, Humvee'yi koruduğum sırada, arkamdan saldırıya uğramıştım.
I was on a rescue mission for aid workers in Afghanistan, guarding an Humvee when I got attacked from behind.
Zihinsel sağlık sorununuzun o akşam gördükleriniz hakkında aklınızı karıştırmış olabileceğini düşünmüyor musunuz?
Don't you think your mental-health issues might've confused you as to what you saw that night?
Brick birinci sınıftayken onunla kazanda çorba yapmıştık.
We made stone soup together when Brick was in the first grade.
Dün gece barda bir kızla tanıştım ve görünen o ki bana yanlış numara vermiş.
I met this girl at a bar last night, and it looks like she gave me a bogus number.
İkinci olarak ise hava filtresine bu sıkışmıştı.
Secondly... this was trapped in the air filter.
Yavaşça sıkıştır.
A gentle squeeze.
Sonra, tuvaletten çıkınca o ışıkları kapatmıştı.
Then, when I came out of the bathroom he had already switched off the lights.
Şımarık zengin çocuğun tekiydi her şey eline verildiği halde, hepsini berbat etmeyi başarmıştı.
He was a spoiled rich kid who had everything handed to him, and he still screwed up.
Komiser yardımcısının eşi başka biriyle kırıştırıyormuş.
The sergeant's wife is carrying on with another fellow behind his back.
Bu sabah Craig'i köşeye sıkıştırmış.
He cornered Craig this morning.
- Nakde sıkıştın.
My grandson will be here soon. You're cash-poor.
Polis sıkıştırırsa bize zaman kazandıracağını biliyorum.
I know that you're not gonna roll on us if the cops squeeze you.
Ne olduysa artık, eminim Şirin'in ayak işlerini yapmak zorunda kalmıştır.
I mean, for what it's worth, I'm sure he did have to run an errand for Smurf.
Hepsini kapana kıstırdı.
It's all on the wire.
Ya doğru kadınla zaten tanıştıysam, ve ona sıkıca tutunamadıysam?
What if I already met the right woman, and, and I couldn't hang on to her?
İlk tanıştığımızdaki bana bakış şeklin o bakışı daha önce de gördüm, insanlar bana hayranlık duyduğunda tek bir şekilde hareket ediyorlar büyük ihtimalle ölmelerine sebep olacak şekilde.
That look you gave me when we first met, I've seen it before, when people look up to me, decide that they have to act a certain way, a way that's likely to get them killed.
- Karışık bir durum ama ilk adımı Bay Darkh'ın New York'ta kısa süreliğine tanıştığı biriyle atacağız.
Well, it's complicated, but the first step is with the person that Mr. Darhk met briefly in New York.
Ben Flash olmadan önceki halimizmişiz gibi davranmaya çalıştık. O yüzden iyi geçmedi.
We were trying to be the people that we were before I was the Flash, and that's why it wasn't working.
Orada sıkışmıştım.
I was stuck in there.
Eşyalarımı karıştırıyor ama artık iyice abartmaya başladı.
He's going through my stuff, but now... He's just being stupid about it.
4 kurbanı ViCAP'ın seri katilleri takip etmede.. .. kullandığı bir algoritmaya sıkıştırdım.
I plugged the 4 victims into an algorithm that ViCAP uses to track serial killers.