Umursamıyorum Çeviri İngilizce
1,346 parallel translation
Başka bir kadınla birlikte olmanı... veya bununla ilgili yalan söylemeni hiç umursamıyorum, ama sen bir zavallısın ve yakında yalnız, üzgün bir adam olacaksın. ... vicdan azabı çeken yaşlı bir adam.
I don't even care about your being with other women... or lying about it, but you're pathetic... and one day soon you're going to end up a sad, lonely, old man... with a guilty conscience.
Ama bunu umursamıyorum.
But I don't care about that.
Onunla birlikte yaşamayı umursamıyorum.
I don't mind living with him.
Umursamıyorum.
I don't care.
- Devekuşlarını umursamıyorum.
- I don't care about ostriches.
- Umurumda değil. Aslında umursadığı halde "Umursamıyorum" diyen çocuklar gibi değilim...
I'm not saying "I don't care" like kids who say they don't when they do...'cause I don't.
Aslında umursadığı halde "Umursamıyorum" diyen çocuklar gibi değilim... Çünkü umurumda değil.
I'm not saying "I don't care" like kids who say they don't when they do...'cause I don't.
Umursamıyorum.
Don't care.
Şu anda başkasını umursamıyorum.
I don't really care about anybody else right now.
Size olduğunda eşek tekme umursamıyorum, ama başka türlü yerine, sizin kız ile pişirme kurabiye asılı olurdu veya örgü patik.
You don't mind kicking ass when you have to, but otherwise you'd rather be hanging out with your sisters, baking cookies or knitting bootees.
- Seni umursamıyorum umuyoruz.
- I hope you don't mind.
Umursamıyorum... Çok fazla.
I don't care... about much.
- Bilmiyorum. Umursamıyorum.
Don't know, don't care.
Ama dürüst olmak gerekirse, bunun kimin hatası olduğunu umursamıyorum.
But to be honest, I don't care whose fault this is.
Aslına bakarsan umursamıyorum.
And to be honest, I really don't care.
- Ve artık umursamıyorum.
- And I don't care any more.
adamım, Brook u düşünmeden duramıyorum yani, ikimizde biliyoruz ki buradaki her kız beni ister... seni isteyen birkaç ucube dışında... ama onlardan hiçbirini umursamıyorum bak Kelso, kütüphanede çalıştığı için Brooktan hoşlanıyor olabilir misin, ve sen playboyun kapağında bazı kütüphaneciler gördüğün için?
Man, I can't stop thinking about Brooke. I mean, both you and me know that every girl in here wants me... except for the couple of weirdo's that seem to want you... but I don't care about any on them. Look Kelso, are you sure you don't just have a crush on Brooke because she's a librarian, and you've seen some librarian layout in Playboy?
Pek umursamıyorum, sanırım.
Day at a time, I suppose.
"Mühendisler Birliği" nin raporunu umursamıyorum.
I don't care what the Corps of Engineers'study says.
Ne olduğunu umursamıyorum.
I don't care what happened.
Kulübede ne kadar para olduğunu umursamıyorum.
I don't care how much money is in the lodge.
Bu insanları ben de umursamıyorum.
I don't even care about these people.
Onları umursamıyorum.
But I don't care about them.
- Umursamıyorum.
- I don't care.
Nerde olduğunu umursamıyorum, fakat şimdi.
I don't care where, but now.
Onun şu lordluk işini umursamıyorum.
Well, don " t worry about his lordship.
Tuhaf olmayı pek umursamıyorum.
lt`s not that I mind being queer.
Umursamıyorum.
I don't count
Bana inanıp inanmadığını umursamıyorum!
I don't give a fuck if you believe me or not!
Ne demek umursamıyorum?
What do you mean, I don't care?
Bak, mobilyayı umursamıyorum, seni seviyorum.
Look, I don't care about the furniture, I love you.
hesabı umursamıyorum Çok acelem var da.
I don't care if it's the correct amount. I'm in a real rush.
Biliyor musun, Krispity Krunch'ı hiç umursamıyorum.
You know, I don't give a shit about Krispity Krunch.
Müdürü umursamıyorum.
I don't care about the principal.
Bilmiyorum ve umursamıyorum.
I don't know and I don't care.
Bu yüzden artık kimse. Onu umursamıyorum.
That is why nobody pays attention to my father.
Ne düşündüğünü umursamıyorum.
I don't care what you think.
Hapse girmeyi zerre kadar umursamıyorum.
I couldn't give a fuck about going to jail.
Ben umursamıyorum.
It's cool with me.
Bu batıyor ama ben umursamıyorum.
That smarts, but I don't care.
Umursamıyorum çünkü senin acın benim eğlencem.
I don't care, because your pain is my entertainment.
Gerçekten de ne düşündüğünü umursamıyorum.
I really don't care what you think.
Ben eğer ben umursamıyorum.
I don't mind if I do.
Tabii, bunları neredeyse öldüğü bilerek değil l umursamıyorum -
Sure, you don't mind them knowing that they almost died, but not that I... - Never mind.
- Bana bu borçlanma umursamıyorum emin misin?
Sure you don't mind me borrowing it? No. Not at all.
Umursamıyorum, beni beladan uzak tutuyor.
I don't mind, keeps me out of trouble.
Sen umursamıyorsan, bende umursamıyorum
If you don't care, then I don't care.
Ben umursamıyorum.
I don't care.
Öyle veya değil, umursamıyorum.
I don't really care, one way or the other.
Onları da yaraladığım sürece, yaralanmayı umursamıyorum.
I don't care if I get hurt, as long as I hurt them more.
- Bilmiyorum ve umursamıyorum. - Belki o umursuyor.
- I don't know, and I don't care.