English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ V ] / Vık

Vık Çeviri İngilizce

6,557 parallel translation
Maytabı cıvık lav merkezine çok yakın koymuş olmalıyım.
Must have put the firecracker too close to the gooey lava center.
Herkes raf yaparken biz A-Ş-K yapıyorduk.
Everybody else was making a shelf, and we were making L-O-V-E.
Kotunun paçalarını kıvırmış.
He cuffs his jeans.
- Aralarında küçük bir kıvılcım olabilir.
I think they might have a little spark.
Kıvırmayı görebiliyorduk, iddialarımız yankılanmaya başlamıştı.
You could see the curve happening. You could see that our arguments were starting to resonate.
Sanki Aaron her kibrit çaktığında birisi söndürüyordu. Fakat o çaktıkça çıkan kıvılcımlar alev aldı ve koca bir ateş topuna dönüştü.
It was like Aaron had been striking a match and it was being blown out, striking another one, and it was being blown out, and finally he'd managed to catch enough kindling that the flame actually caught,
zeki, zayıf, hafif kıvırcık.
smart, skinny, the slightest hint of spinal curvature.
Erkekler kıvırcığı sever.
Men love curves.
Ah, muhtemelen evokulu yapımı oyunlardaki rollerinden de fazla, yani cıvık saniyelerin tadını...
More than twice. Uh, more than you've probably played the lead in your homeschool production, so just enjoy your sloppy... uh, I'm sorry... really sloppy seconds.
Gerçekten cıvık saniyelerin. Ne?
- What?
Mo Tze ve müritlerinin yazılarındaki merak kıvılcımları etkili bir biçimde saf dışı edilmişti.
Sparks of curiosity in the writings of Mo Tze and his disciples were effectively stomped out.
Kıvırt onu, bebek.
Wiggle it down there, baby. Wiggle.
Kıvırt. Salla hadi.
Shake it down there.
Kıvırcık görünmeyi sevmiyordum.
I was trying to avoid the frizzy look.
Basitçe söylemek varken neden... kıvırıyorsun. "Beceremedim" değil mi?
Why use so many words when a simple "I failed you" will do?
Bu da Vıcık.
This one is Gooey.
- Aslında kıvırcık, sarı saçlı ile ilgileniyorum.
I'm actually going for the blonde, curly haired girl. Oh, Jessica?
Kıvır iş adamı, kıvır.
Whoo-hoo! Dance, businessman. Dance.
- Kıvılcımlara dikkat et!
Watch the spark!
Çünkü kıvırcığın iyice belirgin olmasını istedim.
Because I wanted to get the curl really good.
Kıvılcım alev oldu, ve alev dumanla dünyayı karanlığa boğdu.
Fury became flame, And flame darkened the world with smoke. - [screaming]
İtiraf etmek gerekirse, Pottercone'a sıvışmıştık.
Full disclosure, we snuck off to Pottercon.
Çocuklar ve kıvırcık saçları.
Kids and their afros.
Kıvılcımlar başka bir ipucunu çıkartıyor olabilir.
The sparks may be spelling out the next clue.
Küçük bir çocuk olduğundan beri, o sevimli kıvırcık saçlarıyla ve o kucaklamalarıyla.
Ever since he was a little boy, with his adorable curls and his... hugs.
Diğer öğretmenler velilere sıkıcı derslerini vırvır anlatıp dururlar ya hani?
Do you know how other teachers drone on and on to parents with their boring lectures?
Şimdi, boynunu kıvırıp gaga yap.
Now, the pinch for the neck and beak.
Bu lanetler bir büyüyle kıvılcım alsa da kök saldıkça direkt olarak beynin kimyasına etki eder.
These hexes, they start with magic, but as they take root, they alter the very chemistry of the brain.
Ne kadar vıcık vıcık, mide bulandırıcı bir zaman kaybı.
What a treacly, stomach-turning waste of everybody's time.
Uyuşturucularını bulmaya çalıştım ama V dolabını kilitlemiş ve artık benden para istiyor.
I tried to get your drugs, but V has her cabinet locked up. And she's making me buy them now.
Kıvıracak mısın şimdi?
You're gonna try to take the high road on this one?
- Lanet kıvırmayı bırak artık!
Quit that damn gymnastics!
- Pasif bağışıklık.
I.V.I.G. passive immunization.
Pasif bağışıklık işe yaramadı.
The I.V.I.G. hasn't worked.
İyi kıvırdın, baba.
- Mmm, nice save, Dad.
Zayıflayan bağışıklık sistemimi güçlendirip doğrudan tümörü hedef alarak Julia'nın omurilik sıvısını merkezi sinir sistemime enjekte edebilirsek...
If we supplement my weakened immune system, target the tumor directly, inject Julia's cerebral spinal fluid into my central nervous system...
Bilgisayarda birkaç test yapacağım ve omurilik sıvı örneği almak için hazırlık yapmaya başlayacağım.
I'm gonna start trials on the computer and see if I can get a prep on a spinal tap.
Kahvaltı işini asla kıvıramazlar.
They're never gonna be able to pull off brunch.
# Kıvır tatlım, kıvır, kıvır, salla kalçaları #
♪ Twist, baby, twist, t-twist, You better dip that thang ♪
# Kıvır tatlım, kıvır, kıvır, salla kalçaları #
♪ Twist, baby, twist, t-twist, you better dip that thang ♪
Saçların kıvırcık olsa, David olurdun.
If you had curly hair, you would be David.
Örs'ünden çıkan kıvılcımları gördüm.
I have seen the sparks from his anvil.
"Yapacağı şeyleri yapmamalı vıcık faturalardan ve pis camlardan daha iyisini hakediyor."
"She shouldn't do the things she does, " She deserves better than dirty glasses and soggy bills, She deserves better. " Hmm.
V-3 olabilmek için senin gibi Michael'in kıçını mesken tutmaktan daha iyidir.
It's better than making a home in Michael's ass to be a V-3 like you.
Ayrıca annene gelince geldiğinden beri her şeye burun kıvırıyor.
And your mummy she's been making faces over everything since she's come...
A B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V
* abcdefg * * hijklmnop * * qrstuv * * wxy and z *
Bu güverte, kıvılcım bekleyen bir yangın.
This whole deck is an electrical fire waiting to...
- Paçalarını kıvır.
- Roll up your pants.
Kıvır onları, bu yeni bir kanun.
Roll them up, it's the new law.
Kıvır dedim!
I said roll them up!
Kırmızı boya benekleriyle harmanlanmış hidrolik bir sıvı!
It's hydraulic fluid mixed with red paint flecks.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]