Yalnızız Çeviri İngilizce
76,088 parallel translation
Benim de sana.. çünkü zar zor ayaktayım ve yalnız başıma öleceğim.
And I need you right now, because I can barely stand, let alone kill.
Yalnız.
Alone.
Çünkü bu bu yalnız Mystic Falls'tan ayrılmamı gerektiriyor.
Because I think that means leaving Mystic Falls... alone.
Yalnız mı içeceğim?
Am I drinking alone?
Siz ikinizi yalnız bırakayım.
I'm gonna let you two figure this out amongst yourselves.
Ve, aşkım yalnız değilsin.
And, love... you're not alone.
- Ishim yalnız gel dedi.
Excuse me? Ishim said to come alone.
Yalnız gelmeni söylemiştim.
I said to come alone.
Bir sonraki kısmı yalnız yapacağım.
This next part, I'll do alone.
Evet ama ya yalnız çalışmıyorlarsa.
Yeah, but what if they're not working alone?
- Eğer gözlemelerin ile yalnız kalmak istiyorsan...
If you wanna spend some more alone time with, your waffles...
Benimle gelemezsin ben de onu yalnız bırakamam.
Well, he can't come with me, and I'm not leaving him alone.
Tek istediğim yalnız bırakılmak.
All I wanted was to be left alone.
Evet, eğer gemide yalnız ve kızgın olmazsa bir hayalet olmasına da gerek kalmaz.
There's no reason for her to be a ghost if she's not angry and alone... Yeah. On the ship.
Burada yalnızım.
Here, I'm alone.
Vampirler genelde küçük yuvalarda ve yalnız avlanırlar.
Vampires may typically hunt alone or in small nests.
Yalnız geleceğini sanıyordum.
I thought you'd be coming alone.
Bizi yalnız bıraktın.
You left us.
Bununla yalnız mücadele edemezsin.
You can't face that alone.
- Partiye yalnız mı gittiniz?
Did you go to the party by yourself?
Yalnız ebeveynliğin üstesinden nasıl geliyorsun Miller?
How do you do it, Miller, the whole single-parent thing?
- Yalnız yaşıyorum.
I live on my own.
Kimi zaman çok yalnız hissedeceksin.
You're gonna feel so alone.
- Erkek arkadaşın seni yalnız bırakmış gibi.
Your boyfriend leave you here alone, did he?
- Bardan ayrıldığında yalnız mıydın yoksa başkaları da var mıydı?
And when you left the pub, did you leave alone, or with others?
Gece sahile insanlarla sohbet etmeye gitmiyorum. Yalnız kalmak için gidiyorum.
I don't go to the beach at night to talk.
Bunu sadece sana yaptığını sanıyordun. Ama yalnız değilmişsin.
You thought you were the only one he did this to, but you are not.
- Yalnız mı?
- Alone?
Kendini yalnız hissettiğin için üzgünüm.
I'm sorry you feel alone.
Eğer kadınsanız yalnız başınıza dışarı çıkmayın.
don't go out round here if you're a woman.
Yalnız görünüyordu.
He seemed lonely.
Bir kadına tecavüz etmeye zorlamanın ona daha az yalnız hissettireceğini mi düşündün?
You thought forcing him to rape a woman would make him feel less lonely?
- Bütün istediğim yalnızca cansız bir baştı.
All I required was a single, lifeless head.
- Yalnız gideceğim.
I will go in alone.
Ragnar yalnızca kan davamızı ve Thyra'yı düşün.
Ragnar, think only of our blood feud and of Thyra.
Ya yalnız öleceksin ya da tüm adamlarınla beraber.
Either you die alone, or together with all your men.
Güne züppe züppe konuşarak başlarsan ileride çok yalnız bir adam olursun.
If you use fancy-pants words first thing in the morning, you're going to end up a very lonely man.
Sinemada yalnız kalamayız, çok küçüğüz.
We're too young to be left in a theater alone.
Çocuklar yalnız kalamayacak kadar üzüldüler.
The children were too hysterical to be left here alone.
Hemşire Lucafont yalnız kalsın istemiyorum.
I wouldn't want Nurse Lucafont to be alone.
Evet. Ama yalnızca ikimiz varız.
But there's only two of us.
Yalnızca sen ve Petra varsınız.
There's just you and Petra.
Yalnızca kız.
Oh, he's not there.
Haftasonu için beni burada yalnız başıma bırakıp giden sensin.
You're the one who left me this weekend, leaving me here all alone.
Yalnız değilsin.
You're not alone.
Mizuyama, Dreyfuss kuruluşuna yapılacak muhtemel bir satışa karşı çıkmasıyla şirketinde yalnız kalmıştı şimdi ise bu anlaşmanın yapılması bekleniyor.
Mizuyama had been the lone holdout of the company's senior management regarding a possible sale to Dreyfuss Enterprises, which is now expected to go through.
Ayrıca bu savaşta yalnız başına olmana izin vermem.
And I'm not gonna let you fight this on your own.
Yalnızca yasalara itaat eden insanlarla iletişim kurmak zorundasınız.
Must only associate with law-abiding citizens.
Ve yalnız.
And he's alone.
Evet, yalnız sana bir şey soracağım.
Sure, but let me ask you something.
Sonuçta Hollywood'da çalışan yalnız bir anne.
I mean, she's a single mother working in Hollywood.
yalnız 545
yalnızlık 55
yalnızım 166
yalnız mısın 235
yalnızca 183
yalnızdım 64
yalnız yaşıyorum 22
yalnızsın 42
yalnız mısınız 41
yalnız değilsin 86
yalnızlık 55
yalnızım 166
yalnız mısın 235
yalnızca 183
yalnızdım 64
yalnız yaşıyorum 22
yalnızsın 42
yalnız mısınız 41
yalnız değilsin 86