English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İngilizce / [ Y ] / Yogun

Yogun Çeviri İngilizce

9,318 parallel translation
Bir kısmı ise hayatlarının en mutlu anını yaşadıklarını söyler. Ama hepsi de, hayatları boyunca yaşadıkları en yoğun ve en değerli deneyim olduğunu söyleyecektir.
Some of them will tell you it was, you know, the happiest they've ever been in their life, but I think all of them will tell you that it is certainly one of the most intense and cherished experiences
İş çok yoğun olduğu için mi?
Because the work became so intense?
7 / 24 yoğun çalışma ile o keşiş hayatının arasında... nasıl bir ilişki vardı?
What was the relationship between that extreme of working 24 / 7 and that monastic life?
Annemden ve benden daha fazla vejetaryendi. Ve çok yoğun odaklanıyordu.
He was a more extreme vegetarian than my mother and I and sharp-focused.
Yoğun geceymiş.
Busy night.
Yemek kaynaklı olmayan tüm kokuları kendi bileşenlerine göre ayırdım. Sonra formülü elden geçirip, daha yoğun hâle getirdim.
So I isolated all the aromas that weren't food-based into their own individual compounds, which I then reformulated into a condensed, more intensified version.
Yoğun bakımda, hipotansif durumda.
He's in the ICU, hypotensive.
Bu bir "geleneksel ambulans". İri ve hantal... ve bu yoğun saatlerde trafikte sıkışmış durumda.
It's big and it's bulky and it's stuck in rush-hour traffic.
Resitale hazırlanıyormuşsunuz sanırım? Evet, çok yoğun çalışıyorum.
Yes, I'm full at work.
- Yoğun bir sabah mı?
Busy morning?
Ne yoğun bir akşam.
We are having a busy evening...
Geceleri yoğun olur buralar.
It is busy at night.
Sanat eseri kaçakçılığının en yoğun olduğu yer burası.
Oh, it's a hot spot for smuggling art into Canada through the Yukon Trail.
Belalı şeylerdir, bu yüzden devasa bir güç ve yoğun bir odak gerektirir.
Messy stuff, sir. Requires massive power. Intense focus.
Türk kadınlarının DNA'larına kodlanmış evlilik saplantısı bizim evde ne yazık ki biraz daha yoğun yaşanıyor.
Obsession with marriage is in the DNA of Turkish women. I'm afraid that's truer than ever in our house.
Yoğun bir gün de.
It's just a busy day.
Yoğun bağlanmalar ve kalp kırıcı kayıplar.
Intense connection and then heartbreaking loss?
Yoğun bir bağlantı ve ardından üzücü bir kayıp?
Intense connection and then heartbreaking loss?
Yoğun bir gün sanırım.
Oh. Busy day?
Bütçe toplantısına ve kalp nakline katılacağım. Kingston yüksek güvenlik vakası yolluyor. Yani evet, yoğun bir gün diyebiliriz.
Well, I have a budget meeting, a heart transplant, and a high-security flying in from Kingston any minute, so yes, you could say that.
Hastayı kapatıp yoğun bakıma alalım.
Okay, let's close him up and get him into the ICU.
Takımımızı yoğun bir gün bekliyor.
The posse's got a big afternoon.
Tijuana dünyada sınır geçişlerinin en yoğun olduğu yer.
Tijuana is the busiest border crossing in the world.
Yoğun bakımda. Bizce iyi fikir. Biz derken?
He's in ICU, but we think it's a good idea.
Yoğun bakıma çıkıp gözlemlemek için yanında kalacağım.
I'm gonna head up to the ICU and keep an eye on her.
Yoğun bakımda abdominal duvar yenilenmesi ameliyatı olan bir hastam var.
Hey, um, I've got a post-op abdominal-wall reconstruction in the ICU.
Hâlâ yoğun bakımda.
She's still in the ICU.
Yoğun hazırlık süreci sayesinde üste çıkıyor.
It's his intense preparation that gives him the upper hand.
Aruba'daki ilk cinayetler Florida'dakilere göre daha az organize ve yoğun işkence yok.
The first kills in Aruba were less organized and lacked the intense torture we saw in Florida - with the Isaacs.
Yoğun bir eğitimden geçerler, üstün yetenekli, sinsi ve hızlıdırlar.
Intensely trained, highly skilled, devilously clever and quick.
Beyler, yoğun ateş altındayım.
Guys, I'm taking heavy gunfire up here.
Kızamıkla birlikte gelişen bu tarz bir zaatüre durumuna yoğun bir tedavi şekli uygularız.
This kind of pneumonia, the one we associate with, uh, the measles, is something we like to treat, uh, aggressively.
Ders yokken gidip görecektim ama hala yoğun bakımda. - Ailesi dışında kimse giremiyor.
I tried using my free period but she's still in the ICU and no one outside family is allowed in.
buraya geldiğin için teşekkürler. yoğun bir gündü. merkeze.
Thanks for meeting me here, it's been a hectic day at the station.
Prangalı olarak ve yoğun koruma altında 58 yaşındaki Robert Durst duruşma salonuna getirildi.
In shackles and under heavy guard, 58-year-old Robert Durst is led into the courtroom.
Bunları ufak metal parçaların yoğun kuvvet sonucunda yapmış olduğunu söyleyebilirim.
As far as I can tell, they were made by small metal pieces projected with significant force.
Yoğun bir iç değerlendirmeden sonra haklı olduklarının farkına vardım.
And after doing a lot of soul-searching, I realized that they're right.
19 yıl önce Robert Durst polise.. karısını South Salem'deki köy evinden tren istasyonuna bıraktığını ve karısının da oradan şehre giden trene binip... Manhattan'daki evlerine gittiğini ve tıp fakültesinede... yoğun bir hafta geçirdiğini anlattı.
19 years ago, Robert Durst told police he had driven his wife from their country house in South Salem, New York, to this nearby train station, where she boarded the city-bound train, headed for their Manhattan apartment
Kulüp çok yoğun, bu yüzden...
I'm swamped at the club, so...
Bir sonuç çıkarmadan önce, bu "kulüp çok yoğun"
Before I jump to conclusions, does "swamped at the club"
Donovan yoğun kanamadan ameliyata giriyordu.
Donovan was being wheeled into surgery for internal bleeding.
Mavi ekip yoğun bakıma.
Blue team to ICU, please. Blue team, ICU.
Yoğun.
loud.
Kaynaklarım çok yoğun çalışıyorlar. Çok yakında bir şeyler bulacaklarına eminim.
Anyway, we are putting all of our efforts, so we will find out something.
– Yoğun programınıza rağmen geldiğiniz için teşekkür ederim. – Ne demek!
Anyways, thanks for coming like this. You're welcome.
Yoğun programınıza rağmen gelmek için zaman yarattığınız için teşekkür ederim.
Yes, thank you to everyone, our precious guests, for attending this celebration and brightening this place, despite being busy.
Bana yoğun trafik deyin, gerçekten çok azgınım.
Just call me "rush hour traffic" 'cause I sure am horny.
Bu akşam bu konu hakkında yürütülen, yoğun mücadelenin sonuna gelindi. Kongre üyesi, babasının cezasının infazının yeniden değerlendirilmesini bekliyor.
But tonight, that long struggle to spare his father from execution has clearly come to an end.
- Yoğun.
But we have our angels.
İç ısı yoğun olacaktır bu nedenle itfaiyenin ısı geçirmez elbiselerine ihtiyaç olacak.
Uh, residual heat will be intense, so, uh, we'll need heat-resistant suits from the fire department.
Hâlâ bir ordu kurma niyetindeyse, en yakın yoğun nüfuslu yerleşim yeri orası.
It's the closest high-population area, if he's still planning to build his army.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]