Zayıftım Çeviri İngilizce
187 parallel translation
Sadece çok zayıftım.
I was weak.
Denedim ama çok zayıftım.
I tried, but it was too weak.
Mary, buradan gidip izimi kaybettirebilirdim ama seni sevmiştim ve zayıftım.
Oh, Mary, I should have gone away and lost myself in a world where he could never find me, but...
Zayıftım ve buna gücüm yoktu.
But I was weak and backsliding.
Hep zayıftım.
Always.
Senin için çok yaşlıydım, çok zayıftım.
I was too old for you, too weak.
Hey dinleyin : # Şişman ve zayıftım... #
J " I've been fat and thin
Pek çok kereler bitirmek istedim. Ama çok zayıftım.
Many times I tried to back off but I was too weak.
- O zaman daha zayıftım.
- This is when I was thinner.
Çok zayıftım.
I was too weak.
O hazırdaydı ve ben de zayıftım!
I... She was available. I was...
Zayıftım ama verdiğim savaşlar beni aydınlattı...
I was weak, but my ordeals enlightened me...
Topraklarımıza bir mutant gelip güçlerini serbest bıraktığında uyandım, zayıftım ama yaşıyordum.
When a mutant came to our valley and released her elemental energy, GAROKK : I awoke, weakened but alive.
Zayıftım ve kendime yardım edemedim.
God, I am so sorry. I was weak.
Bugün yemeği kaçırdım. Üç pound vermek yerine ofisten eve geldiğimde altı pound daha zayıftım.
Instead of being three pounds lighter... when I got home from the office, I'm six pounds lighter.
1 8 kilo daha zayıftım.
I weighed 40 pounds less.
Ben zayıftım... ve babanızın çocuksu, güzel bakışlarına kandım.
I was weak... and I fell for your father's boyish good looks.
Göreceksiniz. Eskiden zayıftım.
I was weak before.
Zayıftım. Bununla gurur duymuyorum.
I was weak, and I'm not proud of it.
- Çok zayıftım, Joey!
- I was just too weak, Joey!
- Hayır, zayıftım.
- No, I've been weak.
Zayıftım.
I was weak.
Evet zayıftım, ve birden çok oldu.
Okay, yeah, I was weak, and for more than one time. I probably still am a weakling.
Galiba ben evlendiğimde senden biraz daha zayıftım.
I guess I was a little lighter than you in those days.
- Tabi o zamanlar çok daha zayıftım...
- I was pretty skinny back then...
Ailem başarısız olduğumu söylerdi çünkü onlara göre zayıftım.
My parents would say that I'd never be successful... ... because I was off. That was their word, "off."
Evlat, senin yaşındayken gorile falan ihtiyacım yoktu. Ve senin bir bacağından bile zayıftım.
Jesus, kid, when I was your age, I didn't need no fucking gorilla, and I wasn't as big as one of your legs.
Hala kar yağıyordu ve ben mağaranın ağzında bir gürültü duydum... ayı sesi gibi. Beni kavrayıp kaldırdı, direndim, ama o kadar zayıftım ve üşüyordum ki... - Bütün yapabildiğim, ayının başlığına vurmak oldu.
It was still snowing hard, and I heard a noise at the mouth of the cave like a bear... and it grabbed me and picked me up, and I fought, but I was so weak and cold... all I could do was knock the bear's hood off.
zayıftım ve buna gücüm yoktu.
But I was weak and backsliding.
İnsanın kendisiyle yüzleşmesi cesaret istiyor ama ben ne kadar zayıf olduğumu itiraf edemeyecek kadar zayıftım.
It takes courage to face yourself, but I was too weak to admit... how weak I was.
Ben her zaman zayıftım, ama şimdi bir domuza benziyorum!
I've always been thin, and now I'm a disgusting pig!
Çünkü zayıftım.
Because I was weak.
Katırım zayıftır başına da böyle birşey geldi işte ve benim kesinlikle bir katıra ihtiyacım var.
My mule's kind of poorly, and something done happened to him and I sure need a mule.
Yanlış hatırlıyorsun, ben hiç zayıf olmadım. Fakat kendisi çok zayıftı.
What do I remember, if the beating is, this we both got, and this completely rightly.
İsim hafızam biraz zayıftır.
I'm bad at remembering names.
Bu yanımız buna dayanamayacak kadar zayıftı.
That part of us was too weak to hold on.
Bana göre başarısızlığımızın temel nedeni Alman ve İtalyanlarla yaşanan savaştan dolayı takatimizin sonuna ulaşmamızdı. Eldeki kuvvetler eğitimsiz, hava ve deniz gücümüz zayıftı.
I find that the main reason for terms failed in Malaysia it was that, at the time, we were in the limit of our capacities in the war with Germany and Italy e did not have trained men,
Lövyeyi geriye çekmek için silahçının yardımı lazımdı çünkü bu el zayıftı. Omzumdan yaralıydım. Ellerimi önde tutarak lövyeyi geride tutuyordum.
The bomb aimer had to help push it back because this hand was pretty weak, my shoulder had been hit and it was keeping the stick back by holding my hands in front.
Kollarım çok zayıftı, ayaklarım ise çok büyük.
My arms were too thin and my feet too big.
Hep zayıftım.
I couldn't think of it, A song,
Pek iyi hissetmiyorum. Kalbim biraz zayıftırda.
I'm not feeling well...
Örneklerin yapay olduğu açık. Çok zayıftı, algılayıcılarımız bu mesafeden okuyamadı bile.
The signal was so faint our ship's sensors couldn't read it from this distance.
Diğerlerinden ne şişman, ne de zayıftı ne daha yavaş ne de daha hızlıydı ne suç işlediğini bir türlü anlayamadım.
She was no fatter or thinner or slower or faster than anyone else and I couldn't guess what had she done.
Din bilgim biraz zayıftır.
I'm not really up on religion.
Amerikan hava desteği veya ikmali olmadan işgal gücü, sayıca ve ateş gücü bakımından çok zayıftı.
Without American air support or resupply, the invasion force was outnumbered and outgunned.
Yaraya basınç uyguladım, kanama biraz yavaşladı. Nabzı zayıftı.
I put pressure on it, but her pulse is weakening.
O zamanlar ona yardım edemeyecek kadar zayıftın.
Back then you were too weak to help her.
İsim hafızam zayıftır ama bir haksızlığı asla unutmam.
I'm terrible with names, but I never forget an injury.
Çabuk kızıyordum, kalbim zayıftı, ve sahne adım ikisinden de kötüydü.
I had a hot head, a weak heart and an even worse stage name.
Ama savunma zayıftı. Bir el attım.
So I intervened.
İstihbaratımız biraz zayıftı.
Our intelligence was just a little off.