Şans için Çeviri İngilizce
12,309 parallel translation
Her şans için iyi şanslar.
Good luck with everything.
Bir şeyleri değiştirme şansın olur, daha sonra dünyayı daha iyi hale getirmek için katkıda bulunma olasılığın var. "
then there is a possibility that you can contribute "to making a better world."
Ve orada, bu kazanmak için en iyi şansımız.
And out there, that's our best chance to win.
İnsanlar bazen bunları şans getirmesi için takıyor.
People hang on to them sometimes for luck.
Birilerini sevip kaybettikten sonra işleri yoluna koymak için bir şansın olsaydı?
If you loved someone and lost them and had a chance to make it right?
Kaçmak için şansın vardı. Kendi kelleni korumak için.
You had the chance to run, to look to your own neck.
Şehirde olduğunu görünce bu, kaçırmak için çok iyi bir şans oldu.
When I saw you were in town, it was just too good a chance to miss.
Ve şimdi bir şeyler yapmak için bir şansım var, Ve bana destek vermiyorsun, burada yatıyorsun.
And now I got a chance to do something, and you're not supporting me, you're sitting here in bed.
Son kez veda edebilmeniz için size bir şans verebileceğimi söylesem?
What if I could give you the chance to say your final goodbye?
İşe yaraması için bir şans ver!
Give them a chance to work!
Anlaşma imzalamak için elimizde tek şansımız kalmış. Ama kumandalarımız çok sıçık ki bu da demo versiyonunu oynanamaz hale getiriyor.
We get one shot at Activision, but our controller is so crappy the demo is almost unplayable.
Artı seninle tanışmak için iyi bir şans.
And a good chance to meet you.
Hayatta kalmamız için senin becerilerine bel bağlamak zorunda olmamamız bir şans.
It's fortunate that we're not forced to rely on your skills for our survival.
En alt seviyedeki fakir gençlerdenim bu benim için hayatımın şansı olabilir.
Like I'm an impoverished youth, bottom barrel, and this would be my chance to, like, achieve something more with myself.
Her şeye yeniden başlayabilmen için sana verilen bir şans.
It's a chance for you to make a fresh start.
Saw, eğer bunu izliyorsan hala Müttefikleri kurtarmak için bir şansımız var demektir.
Saw, if you're watching this, then perhaps there is a chance to save the Alliance.
Tetiği çekmek için bir şansım vardı.
I had every chance to pull the trigger.
Yaptığın işe saygım sonsuz Natalie ama eğer bu işi almak için tek şansın bu yazıysa neden daha müstehcen bir şeyler yazmıyorsun?
Yeah, no disrespect to your profession, Natalie, but it seems like if this is a one-shot audition thing, why not just do something a little more, I don't know, risqué?
Sadece başımızı kesmek için bir şans buluyor.
Only gets us a chance to get our heads cut off.
Benim kararım, Bu adamın kendini kurtarması için bir şansın verilmesi!
My decision is that this man should be given a chance to save himself!
Maham'ın ihanetini ortaya çıkarmak için tek şansımız.
This is our only chance to expose Maham's betrayal.
Sir Michael Gifford'un Hamlet'in karşısında Guildenstern oynamak için şansımı bırakmazsın?
You're not gonna pass up the chance to play Guildenstern opposite to Sir Michael Gifford's Hamlet?
Bu sahnede bunu yapmak için kesinlikle şansın yok.
You have absolutely no chance of making it on the stage here.
Ne kadar iyi oldugunu görmen için bir sans.
Don't you want to see if you're as good as you think?
O mor sıvı, normal olmak için tek şansımız ve ön kapıya doğru gidiyor.
That purple ooze is our only shot at being normal, and it's heading toward the front door.
Babasız bir çocuk ve çocuksuz bir adama birbirlerini bulmaları için bu şans verildi.
A child without a father, and, and a man without a child have been given this chance to find one another.
Artık tanıyamadığın bir yüz. Şansı varken kendini kurtaracak şeyi yapmaya yanaşmadığı için.
Someone you don't recognize, who made the wrong decision when he had the chance to save himself.
Belki öyle ama bu gerçekten kabullenmesi için şansımız olabilir.
Maybe I am. But this could be our chance to make her actually face it.
Her iki durumda da bu, tüm bunları durdurmak için bize şans verir.
Either way, this gives us a chance to put a stop to it all.
Özgürlüğümü kazanmak için en iyi şansımız bu.
This is the best chance we'll ever have to take our independence.
Belki bir şansınız olabilir, tabi eğer araba hırsızlığı için suçlamada bulunursanız.
You might have a chance with that if you don't mind filing charges, grand theft.
Yalvarmaya hazır olanlar için her zaman bir merhamet şansı vardır.
I would think there is always a chance for mercy for one willing to beg for it.
Oğlun için bol şans.
Hey, good luck with your son.
Chloe bu senin için büyük bir şans.
Chloe, this is your shot.
Bu galibiyet için çok kıymetli bir şans. Tanrı'nın bu ilâhi hediyesini heba edersek tekrar sunulacağının hiçbir garantisi yok.
This precious chance of victory, if we spurn His divine gift, there is no guarantee that it will be offered again.
Misty ölmüş olacak, Cage'i öldürmek için bir şansım daha olacak ve buradan çıkmanın yolunu bulacağız.
Misty will be dead, I'll have another shot at Cage, and there's bound to be another way out of here.
İyi bir şey yapmak için, insanlığı kurtarmak için elime bir şans geçti.
I have been given an opportunity to do something good, to save humanity.
Bu televizyonun pencereden dışarı uçmak için.. .. bir şansımız var.
There is a damn good chance that that TV flies out the window today.
Bu kariyerinde yeni bir seviyeye çıkman için bir şans.
This is your chance to get your career in a new rise.
Çıkış yapmak için yeterli şansım olabilir.
And it is likely that I did not get away with it.
Biz kurtarmak için bir şans Danto edilmektedir.
We're giving you a chance to get them back.
O kadar çok insan büyük işler yapmak için şansını denemekten korkuyor ki.
A lot of people are afraid of taking a chance to, you know, reach for greatness.
Ve bu olursa, anlaşma koparmak için şansımız kalmaz.
And once it's done, we'll have no chance to cut a deal.
Polis rotasyonu için çok geç kaldık ama onları değiştirebilirim ve senden istediğim bir şans daha vermen, tamam mı?
You know what, we are way overdue for a deputy rotation, so what I can do is I can change them out, and I would just ask if you would please give that a chance, okay?
Ama barış için bir şans varsa adil bir barış için kabul etmeliyiz.
_ _ _
Ormanda milyon kez şansım olmasına rağmen neden Amberle'yi öldürmek için onca yolu geleyim?
Why would I come all the way here to kill Amberle when I had a million chances out there in the woods?
Diana, birlikte olmak için bu son şansımız.
Diana, this is our last chance to be together.
Değerimi kanıtlamak için bir şans bu.
This is a chance to prove myself worthy.
Şeytan ordusunu atlatıp geçmek ve ona ulaşmak için en iyi şansımız bu.
It's our best chance of slipping past the Demon army and getting to him.
Druid'i gerçekten kaybettiysek, Dagda Mor'u yenmek için tek şansımız bu olabilir.
If the Druid really is lost, it might be our only chance to defeat the Dagda Mor.
- Konsey'in güvenini kazanmam için en iyi şansım bu. - Seni yalnız bırakmayacağım.
I'm not leaving you.
için 166
içinde 110
içine 18
içiniz rahat olsun 22
için rahat olsun 32
içinde ne var 103
içinde ne vardı 18
içine gir 16
şans getirir 16
şans mı 47
içinde 110
içine 18
içiniz rahat olsun 22
için rahat olsun 32
içinde ne var 103
içinde ne vardı 18
içine gir 16
şans getirir 16
şans mı 47