English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Türkçe → İspanyolca / [ A ] / Alışılmadık

Alışılmadık Çeviri İspanyolca

1,701 parallel translation
Michael, biliyorsun, Kyle ve Jessi'nin alışılmadık geçmişleri var.
Michael, tú lo sabes, Kyle y Jessi comparten unos antecedentes muy inusuales.
Bayan Astor, kaybınız için üzgünüm ama daha kanıtları inceleme şansı bile bulamadan buraya gelmeniz tam anlamıyla alışılmadık.
Ms. Astor, lamento su pérdida, pero el que venga aquí, Antes de procesar las pruebas es muy atípico.
Bir kabilenin bunları hepsini bu şekilde birleştirmesi alışılmadık bir durumdur.
No es probable que ninguna tribu los mezclara todos así. - ¿ Qué?
Tek bildiğim alışılmadık bir gece oluyor.
Todo lo que sé es que... ha sido una noche rara.
Sen şeyi gördün mü böyle... alışılmadık şeyler.
Drew. has visto, uh algo... anormal por aqui ultimamente?
Hayır ama alışılmadık bir durum.
No, sólo que es inusual.
Biliyorum. Bu da pek alışılmadık bir düzenleme olmuş Brenda.
¡ Qué orden tan extraño, Brenda!
İşte bu tipik bir personel yemeği... Bazıları buna "yulaf çorbası" ve alışılmadık bir ceza diyebilir.
Y ésta es la típica comida del personal de cocina, que algunos pueden calificar de castigo cruel.
Alışılmadık cezalar zamanla saçmalıklarınızı dizginleyecek!
¡ Un castigo insólito que a veces rayará en lo absurdo! Señor, ¿ dónde estamos?
- Yok bir şey! Öf yahu. Alışılmadık bir şey değil ki.
Dios, ¿ qué tiene de raro?
Bu benim için çok alışılmadık. Çok güzel bir bayanla yemekteyim ve bu gecenin yatakta bitme ihtimali çok küçük.
Esto es muy raro para mi, estar con una mujer estupenda cenando y solo hay una pequeña posibilidad de acabar en la cama.
Alışılmadık bir isim.
Un nombre raro.
Walter ve Dennis, istediği şeyleri Karen'a çoktan vermişler ki, onlarla yatmayı kesmiş. Acaba diyorum, bu alışılmadık iş planı için başka kimle yatmış olabilir? Teşekkürler.
Por supuesto, considerando que Walter y Dennis ya le habían dado a Karen... lo que quería, obviamente, porque ella dejó de tener sexo con ellos... comencé a preguntarme... por quién más podría usar en su poco convencional plan de negocios.
Smellerbee, genç bir erkek için alışılmadık bir isim.
Así que, Smelerbee, es un nombre poco usual para un hombre tan joven.
Gökyüzünde ışık falan gördün mü? Ya da değişik, alışılmadık bir şeye dokundun mu? Bir çeşit metalden yapılmış bir şeye?
¿ Has visto luces en el cielo,... o has tocado algo, como, algo diferente,... algo extraño, alguna cosa hecha con algún tipo de metal...
Kulüp partisinde alkol, alışılmadık bir durum değil.
Que son totalmente en contra de la política de la escuela. ¿ Alcohol en una fiesta de hermandad? No suena exactamente como una noticia.
Birkaç intihar alışılmadık bir şey değil.
Unos cuantos suicidios no son infrecuentes.
Triceratops Theo alışılmadık davranışlar sergiliyor.
Theo, el Triceratops, está mostrando un comportamiento inusual.
Alışılmadık bir yaz geçirdik.
Fue un verano poco común.
Bir hemşire için hiç alışılmadık birşey.
Eso es muy poco común en un enfermero.
Bir hastalık sürecinden sonra alışılmadık birşey değil.
Es común después de una infección con estreptococos.
Kızların benzer mesajları bırakması alışılmadık bir durumdur. Sanki birisi yazmış gibi.
Es bastante inusual que las chicas dejasen mensajes idénticos.
Alışılmadık yer doktora en çok ihtiyaç duyan insanların olduğu yerdir. Sizde öyle düşünmüyor musunuz?
Y "fuera de lo común" es donde la gente más tiende a necesitar un doctor. ¿ No le parece?
- Biraz alışılmadık.
- ¿ No es un poco rara?
Bu El Kaide için alışılmadık şekilde karmaşık.
- Todo esto es muy sofisticado para Al Qaeda.
Bu alışılmadık.
Esto es muy raro.
Alışılmadık, değil mi?
¿ Extraño verdad?
Resim, alışılmadık şekilde kaba bir dokuya sahiptir.
Parece que esté hecho en relieve sobre una capa marrón esparcida con una paleta.
Böyle alışılmadık davranışlar kurallara aykırıdır.
Cualquier comportamiento inusual es una violación a las reglas.
Bazen hiç duymadığın kişiler ve yerler hakkında o alışılmadık şeyleri söylüyor, değil mi?
- Y a veces dice cosas raras de personas y lugares de los que no ha oído hablar, ¿ no?
Bunun alışılmadık bir şey olduğunu biliyorum ama dergide büyük bir talihsizlik oldu. Seni kapağı yeniden çekmek için ikna etme şansımız olup olmadığını merak ediyorum.
Se que esto no es ortodoxo pero estamos con un gran problema en la revista y me pregunto si hay alguna posibilidad que podamos convencerte de rehacer la portada
Bu alışılmadık birşey.
No es común.
Alışılmadık şekilde içine kapanık, ve gizli davranıyorlar.
Han estado actuado inusualmente retraídos, incluso con secretismos.
Kyle'la ilgili alışılmadık bir durum olduğunda ya açıklamaya çalıştık ya da görmezden geldik.
Cada vez que algo anormal concerniente a Kyle, hemos intentado explicarlo o pasarlo por alto.
Bayan Hollander, daha önce bizim için bazı alışılmadık durumları çözmüştünüz.
Srta. Hollander, usted ya realizó tareas atípicas para nosotros.
Alışılmadık durumları severim.
- Me gusta lo atípico.
Üstüne atlamak benim için pek alışılmadık bu şevdi.
Lo que hicimos no fue típico de mí.
Ve biraz alışılmadık bir meslek.
Y un trabajo que estaba ligeramente fuera de lo normal.
Arka yüzgeçlerinin birinde alışılmadık bir şey vardı.
Había algo extraño en una de las aletas traseras -
alışılmadık ifşalar.
¿ Vienes conmigo? ¡ ¿ Por qué me mentiste!
Ayrıca kolesterol testlerim de oldukça alışılmadık çıktı.
Y mis exámenes de colesterol estaban muy encima de lo normal.
Nakit hesaplarınız için sizin bankadan birini de aradım, ve fonlar arasında alışılmadık hareketler de yok.
También llamé a un oficial de tu Banco respecto a tus cuentas de efectivo, y no hay ningún movimiento inusual de fondos.
Bunun alışılmadık bir istek olduğunun farkındayım.
Me doy cuenta de que es una petición poco ortodoxa.
Alışılmadık ve imkansız.
Poco ortodoxa e imposible.
Aslında, böyle aniden parti vermen alışılmadık bir durum.
Ya sabes, es tan raro que de repente hagas una fiesta.
Çatıların üstünde kır çiçekleri yetiştirip, alışılmadık şehir balı öncüleri olabiliriz.
Podemos plantar flores salvajes en el tejado y ser pioneros de la miel urbana poco ortodoxa.
Chuck, alışılmadık şehir balı öncüsü olarak gelecek hayatını düşünürken Olive Snook, aşık olduğu adamın nasıl da başkasına aşık göründüğünü düşünüyordu.
Mientras Chuck consideraba su futuro como pionera de miel urbana poco ortodoxa... Olive Snook consideraba cómo el hombre que amaba parecía estar enamorado de otra.
Orada alışılmadık bir şey buldunuz mu?
¿ Alguna vez encontraron algo inusual allí?
Marcia bana senin alışılmadık senaryolara açık olduğunu söyledi.
Marcia me dijo que eres abierto a situaciones inusuales.
Alışılmadık birşey algılamış olsaydım etkilenen alanları kapatırdım.
Si algo inusual hubiera sido detectado, habría sellado las áreas afectadas.
Bu ağırkanlı dönüş Merkür'de kısmen alışılmadık bir hava durumuna sebep oluyor.
Y esa pausada rotación le da a Mercurio una predicción climática muy peculiar.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]