Ayakkabılar Çeviri İspanyolca
11,536 parallel translation
Hangi ayakkabılar
¿ Qué zapatos? Mis sandalias.
İlk kez oldu, banyo paspasları olan bir şeyi hayal ettiğimi söyleyebilirim, Ama benim ayakkabılarım...
La primera vez que sucedió, podría decir que lo imaginé, las alfombras del baño, ¿ pero mis zapatos?
Söylemeliyim ki... paspaslar, ayakkabılar, kedi yemi...
Tengo que decirlo... Las toallas, los zapatos, el estofado de gato.
Ayakkabılarımı bulamadım.
- Sí, no encontraba mis zapatos.
Lily, haydi ayakkabılarını giyelim.
Lily, vamos a ponerte tus zapatos.
Bu ses çıkaran ayakkabılar.
Estos zapatos honkin.
Sophie! Ayakkabılarını giydin mi?
Sophie, ¿ te pusiste los zapatos?
Oraya geldiğim de, ayakkabılarını giymediysen, bozuşuruz, tamam mı?
Si no, estarás en graves problemas.
Tamam, hadi- - Niye ayakkabılarını giymedin?
¿ Dónde están tus zapatos?
Bu ayakkabıları çıkarmalısın!
¡ Tú los elegiste!
Palto ve deri ayakkabılar.
abrigo y zapatos de cuero.
Ayakkabılarını giy.
Ponte tus zapatos.
- Bay Brousseau senin ayakkabılarını giydiğimi bilmiyordu.
El Sr. Brousseau no sabe que estaba usando tus zapatos. Esos son tuyos, hermana.
Yemek ve ayakkabılar.
Cena y... zapatos.
- Umarım ayakkabıları beğenmişsindir.
Espero que disfrutes los zapatos.
Öncelikle ayakkabılarınızı çıkartın.
Lo primero es lo primero... Quítense los zapatos.
Annemin ayakkabılarını giydim.
# Tengo los zapatos de mami puestos #
Annemin ayakkabıları çok güzel.
# Los zapatos de mami son tan geniales #
- Ayakkabılar bugün giyiliyor değil mi?
Ella dijo que los zapatos hoy, ¿ no?
- Ayakkabılar.
Zapatos.
"Bahriyelinin Eşi" kitabında ulusal bir derginin kapağı için fotoğraf çektirirken ne giyileceğine dair bir şey yazmıyordu, ben de inci takılar taktım ve yeni beyaz ayakkabılar giydim.
No hay nada en "La esposa de la Marina" sobre qué llevar en la portada de una revista nacional, así que vine con perlas y unos zapatos blancos nuevos.
Gustav, ayakkabılar.
Gustav, los zapatos.
Yoksa ayakkabılarında mı?
¿ O las tenéis en vuestras botas?
Sıradan ayakkabılar giyerler.
Llevan zapatos apropiados.
Eğer yeni bir ayakkabı alırsam, sana yemek alamam, yemekte ayakkabıları mı yiyeceksin?
De haberte comprado zapatos nuevos, no habría podido comprar comida. Y hubiéramos tenido que comer tus zapatos con el roti ( pan ).
- Neden ayakkabılarını giymiyorsun?
¿ Por qué no estás usando tus zapatos?
Kemer ve ayakkabılarınızı çıkarın.
Quítense los zapatos y el cinturón.
Arabada. Ayakkabılarını değiştiriyor.
En el coche.
Şu ayakkabıların hiç şakası yok.
- Estos zapatos no son un chiste. - Oye.
Ayakkabılarını giymek ister misin?
¿ Quieres ponerte las botas?
Ayakkabılarınız nerede?
¿ Dónde están sus zapatos?
Peki, Bayan Blue Goose kahrolası ayakkabılarımı çıkart.
Bueno, señorita Blue Goose, quítate mis malditos zapatos.
Yeni ayakkabılar deniyorum, anlarsın ya.
Pruebo otras cosas.
- Ayakkabılar nerede?
- ¿ Dónde están los zapatos?
Biri ayakkabılarımızı çaldı.
Un tipo nos ha robado los zapatos.
Lola'nın dolabında uzun topuklu ayakkabıları bulursan nereden aldığını sorar mısın?
Si encuentras unos tacones de treinta centímetros en el armario de Lola, ¿ puedes preguntarle donde los ha comprado?
- Ayakkabılarım mahvolacak. - Onu gördün mü?
- No es bueno para mis zapatos. - ¿ Viste eso?
Sikerim ayakkabılarını.
¿ Qué zapatos ni qué mierda?
Ayakkabılarım bile parlıyor.
Hasta mis malditos zapatos destellan.
Kıyafetleri cıvıl cıvıldı. Her birinin rengarenk ayakkabıları vardı. Fakat hepsi birbiriyle uyum içindeydi.
Ropa de colores, las bambas todas diferentes, pero al mismo tiempo con armonía, ¿ entiendes?
Bu ayakkabıları da öyle!
También me he comprado estos zapatos.
- Ayakkabıların!
- Los zapatos.
Ama ayakkabıları güzel.
Pero tiene zapatos lindos.
Yerleri silerken, pis ayakkabılarıyla peşimden geliyor. Bir şey çalmış mıyım diye odayı kontrol ediyor.
Él caminaba detrás de mí con sus zapatos sucios, revisando la habitación como si yo fuera a robar algo.
Ayakkabıların nerede?
Frank, maldita sea, ¿ Donde están tus zapatos?
Ayakkabılarını bulmalıyız!
Al baño, ¡ Vamos!
Tuvalette ayakkabılarını nasıl kaybedersin be adam... Aman Tanrım!
Como es posible que hayas perdidos tus zapatos en..
- Ayakkabılarım olsa gerek. - Ayakkabıların mı?
Deben ser mis zapatos.
Sana ayakkabılarımı kaybettim dediğimde, nerede olduklarını bilmediğimi kastetmedim.
¿ De que estas hablando? Bueno, cuando dije que perdí mis zapatos, no dije que no supiera donde estaban.
Bu ayakkabılar çok sıkıyor.
Estos zapatos son muy ajustados.
- Onlar benim ayakkabılarım!
¡ Esos son mis zapatos!