Barra Çeviri İspanyolca
4,545 parallel translation
Bu Catherine'in eski sevgilisi ve aynı zamanda patronu değil mi?
Es... el jefe de Catherine barra ex novio.
Charleston sakızı alın madem.
Ten una barra de chocolate.
Direkten kayarak inmek ister misin?
¿ Quieres bajar por la barra?
Aklı başında olmak konusunda çıtan epey aşağılardaymış.
Tu barra para estar juntos es muy baja.
Yemin ediyorum bir seferinde kol gibi sıçtım.
Una vez, juro que defequé una barra de tiza.
Kadın çığlığı duyduğumda kızımla tezgâhta oturuyordum ve dönüp silahı gördüm.
Yo estaba sentada en la barra con mi hija cuando escuché gritar a una mujer y cuando me di la vuelta vi el arma.
Sonunda, beslenme gofreti kağıdı onun kimliğini açığa çıkardı.
Pero al final, una barra de la nutrición envoltura sonó la cubierta.
- Teksas. Tahıllı gevrek mi?
¿ Barra de granola?
Peter Crane... teknoloji dahisi aptal milyarder.
Peter Crane... billonario visionario de la tecnología barra gilipollas.
Şeker yiyordu denmez sadece nugalı bir şeker yiyordu denir.
No dices simplemente que masticaba una barra de caramelos. Tienes que decir que masticaba una barra de caramelos tipo turrón.
Yüzün bara dönsün.
La cara hacia la barra.
... meyve suyu barına çevirmiştim yeni arkadaşım Larry'yle.
- Yo invito. - la barra de licuados. con mi nuevo amigo Larry.
Kibar, cömert, gülüşü meyve suyu barının tamamını aydınlatıyor.
Es bueno, es generoso, tiene una sonrisa que ilumna el jugo en una barra.
iki tane sesli kitabim, uzay battaniyem ve torpidoda enerji yiyecegim mevcut.
Tengo dos audio-libros, una cobija, y una barra de proteínas en la guantera.
Three Crowns'daki barın arkasında 10 gini koysalar da mutlu olurum.
Podrían poner diez conejillos tras la barra de las Tres Coronas y yo estaría feliz.
Barda olduklarını görebiliyorum.
Las puedo ver, encima de la barra.
Burada kal. Barın sonunda, tamam.
Quédate aquí al final de la barra, ¿ está bien?
Hadi sus da bana şu snickers çikolatalarından getir.
Cállate y dame la barra de chocolate, ¿ sí?
'Vin altçizgi Massey'i deneyin.
Pruebe con Vin barra baja Massey.
Sen striptiz kutbunda, o, Kuzey Kutbunda.
Usted trabaja en una barra de striptease, él en el Polo Norte.
Ya parmaklarına terleme önleyici deodorant sürmüştü ya da adamın derisi deniz esintisi kokulu kimyasallar salgılıyordu.
O había restos de anti transpirante en barra en sus dedos, o la piel del hombre secreta naturalmente una fragancia de brisa marina netamente química.
- Direği kullanmayı ister misin?
¿ Quieres bajar por la barra?
Direk dansı zamanı.
Es hora del "Pole dance" ( bailar con barra americana ).
# Bir parça tereyağını gördüm #
♪ Y vi una barra de mantequilla y casi me hizo estremecer ♪
Kirişe bak.
Mira esa barra.
Bu onun kiriş üzerinde dengede kalması çok zorlaştırıyor.
Eso es lo que hace que la barra de equilibrio sea un reto.
Denge kirişiydi.
Fue una barra de equilibrios.
Amanda bu kirişin üzerinde ölene kadar boğulmuş.
Amanda fue estrangulada hasta la muerte en esta barra.
Walt okul öğretmeni ve meth uzmanı.
Walt es el profesor barra cocinero de meta.
Bulamayınca da, büfeci çocuğun kafasını haşlanmış nacho dolu bir kazana sokmakla tehdit etmiş.
Cuando no encontró una, amenazó con hundir la cabeza del tipo de la barra de refrigerios en un tanque de queso fundido hirviendo para nachos.
Sonra bir halter simgesi gönderdi.
Así que, luego él envió un emoticono de una barra con pesas.
Kartım barın arkasında yani bu gece bizim.
Mi tarjeta ya esta en la barra y es de todos esta noche.
O halde Porsche ve Avrupalı kankilerinin kaydettiği... inanılmaz yüksek mertebelere ulaşmak için ne yaptılar?
Así que, ¿ qué han hecho para llegar a la barra muy alta fijado por Porsche y sus compinches en euros?
Çikolata çaldı.
Está robando una barra de chocolate.
Alçaltılmış oturak seviyesi, sırt desteği, yükseltilmiş tutamak, panik kablosu, kadın çöpü.
Tienes tu bajo bandeja del asiento, cojín, barra de sujeción, cable de pánico, bidet.
Dikkatli olsanız iyi olur. İçine atlayıp kocaman bir çikolatayla çıkabilir.
Debes tener cuidado... o va a saltar y saldrá como una guapa barra de Hershey's.
Bayan Rogers, ifadenize göre Judson Bailey'yle Carelli restoranda karşılaştığınızda kendisi barda bir adamla konuşuyormuş.
Señorita Rogers, usted testificó que cuando conoció a Judson Bailey en Corelli's, había estado hablando con un hombre en la barra.
Sinyal çok kötü sadece bir tık çekiyor " mu diyeceğiz?
"Tengo mala señal. Solo tengo una barra aquí".
Demek istediğim gece vakti bir bara.
Quiero decir para una barra, solo, por la noche.
Zaten işim bu bar.
Esta barra es mi negocio.
Ben dün gece ikinizi barda görmüştüm.
Vi a ustedes ambos en la barra la otra noche.
Evet çünkü kasabadaki tek bar burası.
Bien, es la única barra en ciudad.
Angelina Timmins, kasabada ki tek barın sahibi.. Ediyorum. onu eşin olarak ka- -
Angelina Timmins, dueño de la única barra en ciudad... haga usted toma...
Biri barın yanındaki.
El de la barra.
Sadece bara bakıyorum.
Solo atiendo la barra.
Sadece arkada kal.
Quédate lejos de la barra.
Güçlü vücut için.
Barra proteínica.
Çünkü barda -
Porque, en la barra...
Bir enerji içeceği barı yapacak, bir kore tako kamyonu, canlı müzik grubu.
Se está poniendo una barra de bebidas energéticas, un camión de Corea del taco, una banda en vivo.
- Çubuk yapıştırıcıyı bilir misin?
¿ Conoce la "barra de pegamento"?
- Şu kadın, tezgâhta oturuyordu.
La mujer, estaba sentada en la barra.