Baskı Çeviri İspanyolca
19,685 parallel translation
Çok fazla baskı altındasın.
Has estado bajo mucha presión.
Baskı atölyesinde çalıştım birkaç ay.
Hace un tiempo. Trabajé ahí, unos meses, en Princeshop.
Hey, ben asla Shea'ya Mets taraftarı olması için baskı yapmadım.
Hey, nunca empujado Shea ser un fanático de los Mets.
Wulfing'ler baskın yaptı.
Los Wulfing han atacado.
Bunun üzerine aralarına sızıp davamızı oluşturmaya başladık... taa ki muhbirlerimizden biri ispiyonlayana kadar biz de onları hazırlıksız yakalamak için mekanlarına baskın yaptık.
Después de eso, empezamos a tener acceso y a construir nuestro caso... hasta que uno de nuestros topos en el interior les avisó y nos vimos obligados a atacar sin preparación.
Yani bu baskında kimse zarar görmedi?
¿ Y nadie salió herido en este ataque?
Onun vereceği bilgi kocasının verdiği hasardan daha baskın olmalı.
Su información debe ser mejor que el daño que su esposo nos está haciendo.
Daha az baskı.
Hay menos presión.
- Doğru fakat gitmekle tehdit etti. Daha büyük bir teklif için bize baskı yapıyor. Teklifi vereceğiz ve o da kalacak.
Sí, pero amenazó con marcharse, aprovechó para que hiciéramos una oferta mayor lo cual hicimos y creo que se queda.
Kimse bize baskı yapamaz.
No puedes aprovecharte de nosotros.
Fırsatı bulduğumuz anda ve yerde baskı uygulayacağız.
Aplicamos presión donde y cuando podemos.
Şunu hiç aklından çıkarma, kısa pozisyon aleyhine işlerse baskıya dayanabilmek zorundasın yoksa altında kalırsın.
Lo que tienes que recordar es que si una posición se vuelve en tu contra debes ser capaz de resistir la presión o te aplastará.
Durumu, gereğinden daha gergin gösteriyorlar. - Efendim, Arena Kulübü'ne baskın -
Están haciendo de esta situación un poco más tensa de lo que debería.
Whitney Frost baskın yaptığımız Roxxon tesisinde sizden asker kiralamıştı.
Whitney Frost usó a sus hombres en una instalación de Roxxon que asaltamos.
Çok üzgün - Bayan Roberts, bu baskının ne kadar süreceğini bilmiyorum.
Señorita Roberts, no sé cuánto tiempo nos llevará esta incursión.
Şuan biraz baskı altında olduğum için olabilir.
Estoy bajo un poco de presión en este momento.
- Baskı yapma Edwin.
- Parar o malestar, Edwin.
Çok baskı vardı.
Era mucha presión.
Şu anda çok baskı altındayım!
¡ En este momento estoy bajo mucha presión!
Yani, öğretmenlikle ilgisi yok da daha ziyade kızda öğrenme güçlüğü var ve büyük baskı altında.
No es un tema de enseñanza, es más bien que ella tiene dificultades para aprender porque está bajo mucha presión.
İlk baskıları.
Primeras ediciones.
Bilgi kaynağınızla iletişime geçerken, ilgilerini, korkularını, baskı noktalarını, ve elbette ki zayıflıklarını her yönüyle bilmeniz zorunludur.
Al acercarse a una fuente, es imprescindible que usted saber todo sobre ellos que le hace la señal... sus intereses, sus miedos, sus puntos de presión, y, por supuesto... sus debilidades.
Beyaz Saraydan davayı kapatın baskısı altında.
Está bajo mucha presión desde la Casa Blanca para cerrar el caso.
Biz burada modern dünyanın baskısından uzakta basit bir arındırma işlemi sunuyoruz.
Lo que ofrecemos... es un sencillo proceso de purificación. Lejos de las presiones del mundo moderno.
Hım, kardeşim yoğun bir baskı altıda.
Mi hermano está bajo mucha presión.
Baskın emri için şifreli kelime.
Es la contraseña para una redada.
İkinci uzun baskı.
Edición de la Conferencia de Fútbol.
Bu baskıya kaldıramam!
¡ No puedo soportar la presión!
Dediğim gibi, sadece tek bir giriş var ve diğerlerini uyandırmadan baskın yapıp geçme şansınız yok.
Como dije, creo que solo hay un modo de entrar y no se puede atravesar esa puerta sin despertar al resto.
Baskına gerek yok ki.
No hará falta.
SPK'nın baskısıyla sene sonuna kalmaz aile şirketine dönüşürüz.
Seremos una oficina familiar para fin de año, por mandato de la C.V. o no.
Baskın kişiliksen başkasının seni oyun dışına itmesine izin vermezsin.
Se trata de ti siendo alfa, no dejándolo sacarte de tu juego.
Olay basına yansırsa, üzerimizdeki baskı artacak.
Cuando se hace pública, va a haber mucha presión.
Ama insanlar baskıyı hissettiğini düşünürse dışa vurup önüne gelene vurmaya lanet olsun, hepsi kaçmaya başlar.
Pero si la gente piensa que estás sintiendo la presión, la actuación, golpeando gente, por el amor de Dios, que tendrá una duración de las salidas.
Daha baskın yapamazsınız!
¡ No puedes arrestarlos aún!
Kocama geri çekilmesi için baskı yapmamı istiyorsun.
Quieres que presione a mi esposo para que se aleje.
Sıradaki akran baskısı.
Mierda de presión social.
Bu sebeple bunu imparatorlukla alakalı bir mesele olarak görüyorum. Bu da senin bölgesel yargı yetkine bir hâyli baskın çıkıyor.
Así lo veo como una cuestión imperial, el cual en lugar supera a su competencia territorial.
- Ona baskı yaptınız yani?
- ¿ Así que la presionaron?
Çekmemem, baskı yapmam gerek, biliyorum.
Apriete, no jale. Lo sé.
Kuzenim bir arkadaşının baskı atölyesi var.
Mi primo tiene un amigo con una imprenta industrial.
Büyük baskı altındayım.
Es... abrumadora.
Eğer beni yolcu olarak seçerlerse, yepyeni gezegenin baskın müzik şeklini caz yapabilirim.
Si me eligen para ser colona, haría que el jazz fuera el estilo de música predominante en todo un nuevo planeta.
Baskına bizden birini de yollayacağını biliyor olmalı.
Debía saber que mandarías a algunos de nosotros al asalto.
Sürpriz baskınınızı duydum.
Oí sobre tu visita sorpresa.
Pençe baskısı. Alt köşede.
En la esquina de abajo.
Ama baskını sen destekledin.
Pero ¿ tú ordenaste el ataque?
Polis memuru acemi bir baskında vuruldu.
POLICÍA RECIBE DISPARO EN REDADA FRUSTRADA
Çok fazla baskı altında olmalısın.
Estás bajo presión en este momento.
- Arena Kulübü'ne baskın yapıyoruz.
¿ Para qué?
Satış baskısı üzerimde.
La presión de las ventas está sobre mí