Dayanamıyorum Çeviri İspanyolca
3,167 parallel translation
Dayanamıyorum.
Es difícil.
Sen, sen çok güzelsin. Dayanamıyorum, bu yüzden böyle oluyor.
- Eres tan linda, y no lo puedo evitar.
Ama buradaki çekişmeye daha fazla dayanamıyorum bu yüzden de temiz hava almak için biraz dışarı çıkıyorum.
Pero esta discusión es superior a mis fuerzas y no puedo soportarla, así que me largo a tomar un poco de aire fresco.
Susan Saint James'in gençliğine dayanamıyorum.
No puedo resistirme a una joven Susan Saint James.
Jack, artık dayanamıyorum.
Ok, Jack. No puedo aguantarlo más.
O buhar sesine dayanamıyorum.
No soporto el sonido del vapor.
- Yeter artık, dayanamıyorum.
No puedo. No puedo. Ya casi llegas.
Dayanamıyorum!
¡ Estás matándome!
Artık dayanamıyorum.
No puedo más.
Daha fazla dayanamıyorum.
No puedo soportarlo más.
Artık dayanamıyorum!
¡ No puedo más!
Dayanamıyorum.
No puedo soportarlo mas...
Dayanamıyorum!
¡ No puedo aguantarlo!
Bense kalmaya dayanamıyorum.
Yo no podía esperar a salir.
Evet... Artık dayanamıyorum! Burası...
Ya no eran pasillos.
Artık dayanamıyorum, Marito...
Yo no puedo más, Marito...
Dayanamıyorum.
¡ No puedo esperar!
Tamamen güvenli. Buna daha fazla dayanamıyorum!
- Es completamente seguro.
Artık dayanamıyorum.
No aguanto más.
Buraya kadar, dayanamıyorum.
Aah, es todo. No lo soporto mas.
Fırlama. Seni böyle görmeye dayanamıyorum.
No soporto verte en este estado.
- Cins insanlara dayanamıyorum.
- No soporto a la gente rara.
Ne zaman kötü bir şey olsa, nasıl önlenebileceğini hemen biliyorum. Artık dayanamıyorum.
Tan pronto algo malo pasa yo inmediatamente se como eso se podría haber evitado.
Ona ulaştıracağını söyledi Ama ben dayanamıyorum artık
Dijo que se la daría. EI dolor no aguanto más.
Bu kadarı yeter! Buna daha fazla dayanamıyorum.
Es suficiente, no aguanto más esto.
Adamların kokularına dayanamıyorum.
No puedo soportar el olor a licor en un hombre.
Sorunları olan çocuklarla ilgili şeyler duymaya dayanamıyorum.
No puedo soportar... escuchar cosas que salen mal con los niños.
Dayanamıyorum.
No lo puedo aguantar...
Artık dayanamıyorum.
No puedo soportarlo más.
Seninle karşılaştığımda hissettiğim duyguya... dayanamıyorum...
No puedo soportar los sentimientos que tengo cuando te veo.
- Huh, ne? - Öyle sıcak ki dayanamıyorum.
- Hm, ¿ qué?
Yeniden askere gitmiş gibiyim. Artık dayanamıyorum.
Se siente como si hubiera entrado de nuevo al ejército... y no puedo soportarlo.
Artık buna dayanamıyorum.
No puedo hacer más esto.
Dayanamıyorum artık.
Ya no aguanto más.
Ama kokuya dayanamıyorum.
Pero no soporto el olor.
Tanrım, artık dayanamıyorum...
Aigoo, no puedo soportarlo más.
Tanrı manyaklarına dayanamıyorum, biliyorsun.
No aguanto a los fanáticos de Dios. Ya lo sabes.
Oysa ki bir öpücüğe bile dayanamıyorum.
Pero no puedo ni aguantar un beso.
- Artık dayanamıyorum.
- Y ya no puedo soportarlo.
Ve artık seni görmeye dayanamıyorum.
Y ya no soporto estar a tu lado.
Dayanamıyorum.
Ya no aguanto.
Dayanamıyorum.
- No aguanto más.
Bu saçmalığa daha fazla dayanamıyorum!
¡ No aguanto más esta mierda!
Bu saçmalığa daha fazla dayanamıyorum!
¡ No aguanto más!
Artık sesine dayanamıyorum.
Ya no soporto el sonido de tu voz.
Dayanamıyorum.
Ya no te soporto.
- Dayanamıyorum.
- Cuando Oscar Wilde fue a prisión- -
İçip sarhoş olan kadınlara dayanamıyorum.
No soporto las mujeres que beben y se ponen a llorar.
Buna daha fazla dayanamıyorum. Buradan gitmem gerek.
No soporto más esto.
Neyse, Başkan Kim, Artık buna dayanamıyorum.
Ya no puedo hacer más esto.
İlk defa bu heyecanı yaşıyorum. Azıcık dayanamıyorsun.
Ni siquiera puedes esperarte un rato.
dayanamıyorum artık 51
dayan 712
dayanamadım 49
dayanılmaz 25
dayan dostum 17
dayan biraz 56
dayanamayacağım 24
dayanın 97
dayanmalısın 17
dayan 712
dayanamadım 49
dayanılmaz 25
dayan dostum 17
dayan biraz 56
dayanamayacağım 24
dayanın 97
dayanmalısın 17