Değersiz Çeviri İspanyolca
2,669 parallel translation
- Değersiz o.
- No es nada.
O değersiz bir şey.
- ¿ De verdad?
Sen her zaman değersiz olduğunu biliyordun.
Tú siempre supiste que era desechable.
Böyle değersiz şeyleri kız kardeşine ver sen.
Cielos, das esta cosa miserable a tu hermana pequeña.
Bu değersiz bir mücevherle halkın başını döndürmekle ilgili.
Esto va de encandilar a las masas con chucherías.
Ve tüm bunlar değersiz - Ve asılsanız bile.
-... y todo esto sea en vano. - Y a usted lo cuelguen.
Haklısın, O değersiz biri.
Tienes razón. Da lástima.
Bunlar değersiz.
Esto no es valioso.
Bu ülkede hiç bir şey değersiz değildir. Maltazar.
Por el contrario, aquí nada es inútil, mi querido Maltazard.
Barda çalışan değersiz bir garsonsun. Hayatın bombok.
Así que renunciaré, si eso quieres.
Bunlar suçlu, değersiz insanlar Fred.
Fred, son personas despreciables, criminales.
Aslında epey değersiz.
En realidad es más una novedad que otra cosa.
Zavallı değersiz okların bana etki etmez, aptal.
Eres patético con tus gadgets en flechas. No tienen ningún efecto en mí, tonto.
O değersiz hayatını ben kurtardım!
- ¡ Salvé tu miserable vida!
Değersiz hayatının en kötü günü.
El peor día de tu despreciable vida.
Her zaman değersiz olacağım.
¿ Para qué me engaño? Siempre seré una carcacha.
Külüstür araba, pas paçası, pas yığını bozuk sesli, değersiz şey, çırpıcı şey, rezil, kırık dökük şey ve işe yaramaz.
Destartalados, oxidados, inútiles chatarra, cacharros, desastres, basura, armatostes carcachas.
Resmen bağırıyorsun : "Yardım edin!" "Değersiz ve komik görünüşlüyüm."
Pides a gritos : "Auxilio, soy un inútil con un físico chistoso".
Değersiz, küçük bir parti fahişesisin.
Creo que eres una basura, pequeña parte-va puta.
Ama yeni banknotlar eskilerini değersiz kılmaz.
Pero los nuevos billetes no eliminan el valor de los viejos.
Her değersiz denizci haklı olarak bu isimden korkar çok az adam soracak kadar yüreklidir.
Todos los marineros temen ese nombre, y con razón, aunque pocos preguntan o saben por qué.
Bir zamanlar babasının saygın oyuncak şirketinin hisseleri artık neredeyse Walter'ın hisleri gibi değersiz.
Las acciones de la alguna vez exitosa juguetería de su padre... ahora valen tan poco como Walter siente que él vale.
Uyan, değersiz herif.
Despierta, inútil.
Bu yüzden değersiz kitapları okuyup duruyorsun.
Por eso es que lees todos esos libros de autoayuda.
Seni değersiz kılar.
Sólo te convertirá a ti en nada.
Değersiz, yalnız bir pislik olarak hayatın sona ersin ister misin?
¿ Quieres terminar como un trozo de basura sin valor?
"Sence de senin tarafta da benimkinde olduğu kadar..." "... değersiz şeyler olduğunu kabul etmenin zamanı gelmedi mi? "
"¿ No crees que es tiempo de reconocer que tu lado vale tan poco como el mío?".
Değersiz kırıntılara biraz ışıltı katacak kadar ancak.
Es sólo lo bastante brillante como para que algunos la crean.
Patronlarını hoş tutması için değersiz bilgi kırıntıları ama Polyakov bizim adamımız..
Nimiedades, sólo para mantener felices a sus jefes. Pero Polyakov es nuestro hombre.
O zaman bu değersiz mi?
¿ Entonces no tiene valor?
Kanunsuz, değersiz ve tehlikeli insanları toplumdan ayıran çizginin bir parçası olduğun yönü sundun.
Nos muestra que ud. era parte de esa delgada línea, que divide a la sociedad decente de la gente peligrosa y sin ley.
Rahat değil, değersiz olur.
Más fácil no, mamaji. Más pequeña.
Sunaina, aşkım... Çünkü bir daha asla değersiz olduğumu düşünmeyeceğim.
Porque, Sunaina... amor de mi vida, he dejado de considerarme indigno de ti.
Küçük değersiz bir sıçansın, bir erkek fare çocuğusun.
¡ Eres un zopenco despreciable un poco hombre despreciable!
Eğer görevler olmasa hayat daha değersiz olurdu.
La vida tendría poco valor si no estuviera consagrada al deber.
Benim için değersiz değilsin Charley. Her ne oluyorsa benimle konuş ve neler olduğunu anlat.
Tú eres algo para mí, así que pase lo que pase quiero que hables conmigo y que me digas qué está pasando.
- Bu değersiz bir şey.
- No vale nada- -
- O kartlardaki bilgilerin, hiçbiri değersiz değil, hepsi beni anlatıyor.
Todos los detalles en esas tarjetas... no son cosas sin sentido, son yo.
Değersiz aptal!
¡ Tonto insignificante!
Saygısızlık edersem bu kutsal tapınağa, Şu değersiz elimle ; razıyım çekmeye cezamı.
Si yo profano con mi mano indigna Este santuario, la gracia es esta :
Biz değersiz kızımıza öylesine soylu bir koca seçtik, mutlu saymıyor mu kendisini?
¿ de que hayamos hecho que un tan digno hidalgo, no valiendo ella nada, quiera hacerla su novia?
Ama bu değersiz oldukları anlamına gelmez, değil mi?
Eso no quiere decir que sea despreciable, ¿ verdad?
Zavallı oyuncularız biz bu değersiz platformun üstünde böyle görkemli olayları canlandırmaya cüret eden.
Los insípidos actores han osado a estos indignos tablados traer un tema tan grande.
Lord hazretlerine duyduğum sevginin sonu yoktur. Bu broşür de başlangıcı olmadan değersiz bir kağıt parçasıdır.
El cariño que profeso a vuestra señoría no tiene fin del cual este manuscrito es una porción insignificante.
Bu değersiz platformun üstünde böyle görkemli olayları canlandırmaya cüret eden.
... traer a estos indignos tablados un tema tan grande.
Bu ne değersiz bi hayat
Toda esta basura Alex. ¡ Esta basura!
Evliliğiniz, bir saatinizden daha mı değersiz?
¿ Su matrimonio vale una hora de su tiempo?
Değersiz bir böcek gibi olma yoksa seni ezerim.
No seas un insecto miserable, si no quieres que te pisotee.
Ama o bana değersiz biriymişim gibi davranıyor.
Esa enfermera me trata como si fuera un niño tonto.
Sürtük, seni değersiz pislik.
Puta. Pedazo de mierda.
Harcayacak beş kuruşu olmayan kişilerce değersiz biri gibi muamele gördüm.
Cualquier perra con seis peniques para gastar me trataba como basura.