Diye düşünmüştüm Çeviri İspanyolca
4,381 parallel translation
Üzgünüm. Sadece bunu daha sonra yaparız diye düşünmüştüm.
Perdón, pensaba que íbamos a hacer esto un poco más tarde.
Seni bırakırım diye düşünmüştüm.
Se me ocurrió llevarte a casa.
- Yarın gece diye düşünmüştüm.
- Pensaba mañana por la noche.
Yüzü gözü kaşınır, atlatır diye düşünmüştüm.
Pero sólo pensé que le iba como a... como salir salpullido o algo.
Bir insan böyle bir şeyi nasıl atlatır diye düşünmüştüm.
Y pensé, "¿ Cómo alguien puede sobrevivir a eso?"
Babamın yanında olursun diye düşünmüştüm.
Pensé que estarías con papá.
Yani, çünkü hatırlıyorum Vassar kulağa çok kolay geliyor diye düşünmüştüm.
O sea, me acuerdo porque pensé, "vaya, Vassar suena muy fácil".
Brick, biraz sohbet edebiliriz diye düşünmüştüm.
Hola, Brick, estaba pensando que podíamos charlar. ¿ Eh?
Çok sinirlenmiştim, ilk başta onunla yüzleşirim diye düşünmüştüm sonra arabasını Saddle Horn Tır Garajı'na çekti ve şu kızlarla konuşmaya başladı.
Yo estaba tan enojado, primero pensé en confrontarlo, pero se detuvo en la parada de Saddle Horn, a hablar con unas mujeres.
Diğer genç öğrencileri nasıl tehlikeye attığı konusunda yorumda bulunmak istersiniz diye düşünmüştüm.
Creí que quería emitir un comentario acerca de cómo pusimos en peligro la vida de esos jóvenes.
Okul varken balayı olmaz diye düşünmüştüm.
Pensaba que el instituto significaba ninguna luna de miel.
Bana biraz oğlumu anlatırsın diye düşünmüştüm.
Bueno esperaba que pudieras contarme algo sobre mi hijo.
Çocukları sevindirerek başlarım diye düşünmüştüm.
Estaba pensando que podía empezar animando a algunos niños.
7.00 gibi burada buluşuruz diye düşünmüştüm.
¿ Estaba pensando que podíamos quedar aquí sobre las 7 : 00?
"Tuvalet kağıdına sarınmış deli adam" diye düşünmüştüm ama mumya daha iyi.
Iba a llamarme "el tío loco con el papel del váter". Pero momia es todavía mejor.
Doktor Avery, Doktor Robbins kalvaryum greftini halledecek. Sonrasında da size burun ve ağız rekonstrüksiyonunda yardımcı olurum diye düşünmüştüm.
Dr. Avery, la Dra. Robbins va a hacer el injerto calvarial... y luego pensé que podría guiarte para hacer... la reconstrucción de la nariz y el labio.
- En iyisi diye düşünmüştüm.
- Pensé que era lo mejor.
Onu güvende hissettirebilirim diye düşünmüştüm.
Quería que se sintiese segura.
Çöl sıcak olur diye düşünmüştüm.
Pensé que en el desierto hacía calor.
Belki bir çeşit travmatik beyin hasarı mevcuttur diye düşünmüştüm, ama hizmet kaydına göre, bir çizik bile almamış.
Sí, yo pensé que quizás ella sufriría de algún tipo de lesión en el cerebro, pero de acuerdo a su registro, no tuvo ni un rasguño.
Elijah'ın aramıza geri döneceğini bilmek istersin diye düşünmüştüm.
Pensé que quizá te gustaría saberlo, Elijah va a volver con nosotros.
Yaşı bizden büyüktür diye düşünmüştüm.
Me imaginé que sería, ya sabes, más de nuestra edad.
- Benden ayrılacaksın diye düşünmüştüm.
Pensaba que estabas rompiendo conmigo.
Burda kimse olmaz diye düşünmüştüm.
Pensé que nadie iba a estar aquí.
Declan'ı ve bebeği kaybedince geçtiğimiz ayların senin için çok zor geçtiğini biliyorum. Ama erken mezun olup Avrupa'ya gidersen iyi gelir diye düşünmüştüm.
Sé que los últimos meses han sido muy difíciles para ti al perder a Declan y al bebé pero esperaba que graduarte pronto e irte a Europa te sirvieran de terapia.
Çok geç olduğu için yarın baksak daha iyi olur diye düşünmüştüm.
Era tarde asi que pensé que podríamos revisar las demás localidades mañana.
- Hayır, bugün tek dersim vardı. - Eve beraber gideriz diye düşünmüştüm.
No, solo tengo una clase hoy, así que pensé que podría irme a casa contigo.
Binaya gelip okumaya başlasa ikna ederiz diye düşünmüştüm.
Tan cerca, ¿ lo sabes? Pensé que si la traía para acá, y la dejaba...
Daha şişman diye düşünmüştüm.
Me la imaginé más gorda.
Sen işteyken sana yardımcı olurum diye düşünmüştüm.
Solo pensé en ayudar mientras estabas en el trabajo.
Etten biraz tatmak istersin diye düşünmüştüm.
Creí que podría apetecerle algo de carne.
Yani olanlar düşünülürse biraz huyuma gidersin diye düşünmüştüm.
Bueno considerando la situación pensé que podrías alegrarme un poco.
Bu kabuslar şimdiye kadar biter diye düşünmüştüm.
Pensaba que pasado este tiempo las pesadillas habrían parado.
- Gelmezsin diye düşünmüştüm.
Pensé que no vendrías.
Kafede kahvaltı ederiz diye düşünmüştüm.
¿ Justo ahora? Pensé que podríamos desayunar en The Grille.
Onun gibi çalmayı öğrenirsem babam mutlu olur diye düşünmüştüm.
Creí que si llegaba a tocar como ella, eso haría feliz a mi padre.
Ne yaptığım hakkında konuşabiliriz diye düşünmüştüm.
Pensé que podríamos evitar hablar sobre a lo que me dedico...
Yeni şehrin, yabancı erkeklerin nasıl olduğunu bilirsin. Nereye gittiğim söylersem iyi olur diye düşünmüştüm.
Ya sabes, nueva ciudad, un desconocido... pensé que lo mejor sería decirle a alguien dónde iba a estar.
Dövüşmeye devam ederse kendini kurtarabilir diye düşünmüştüm.
Realmente pensé que podía luchar su salida.
Yaptığım işi izlersin diye düşünmüştüm.
Pensé en que tú observes lo que hago.
Yazım hatalarını işaretlersin diye düşünmüştüm.
Pensé que podrías marcar los errores tipográficos.
Eğlenceli olur diye düşünmüştüm.
Sólo pensé que podrías pensar que era... divertido.
Annemle babamın yanında olmadan bunu açıklayabilmenin bir yolu diye düşünmüştüm.
Creí que era una forma de decirle a mis padres la noticia y no estar ahí cuando lo hiciera.
Tuhaf çocuk çay ister diye düşünmüştüm.
He pensado que el raro podría querer una taza de té.
Psikolojik bir uyuşturucu daha insancıl olur diye düşünmüştüm.
Imaginé que un poco de anestesía psicológica sería más humano.
Onu görürsen sorabilirsin diye düşünmüştüm.
Solo pensé que, quizás si lo veías, le podrías preguntar.
Midesi bulanır ve butona basıp buradan gitmek ister diye düşünmüştüm.
Yo pensaba que tendría nauseas, luego pulsaría el botón y después se marcharía.
Bana da babam vermişti, ben de hep bir gün kız arkadaşımın arkadaşının torununa veririm diye düşünmüştüm.
Bueno, mi papá me lo dio y siempre pensé que algún día, se lo daría a... el nieto de la amiga de mi novia.
Mecazı yapamazsın diye düşünmüştüm ama cidden yaptın.
No pensé que fueras a conseguir hacer la metáfora, pero lo hiciste.
Sadece bu konuşmayı yapmalıyız diye düşünmüştüm.
Solo pensé que deberíamos tener la conversación.
"# benibundanvazgeçirme." diye tweet atmışsın. - Bilmen gerekir diye düşünmüştüm.
Pensé que deberías saberlo.