Duane Çeviri İspanyolca
670 parallel translation
Bu Kuzey Dakota'dan Duane Howard'dı.
Duane Howard, de Dakota del Norte.
Duane Miller'ı kürsüye davet ediyoruz.
Llamamos al estrado a Duane Miller.
Duane Miller.
Duane Miller.
"Katie Duane, Ohio doğumlu." Tarih yok.
"Katie Duane, nacida en Ohio." Sin fecha.
Duane.
¡ Hola, Duane!
Okuldaki tek güzel kız, Jacy. Onu da Duane kaptı.
Jacy es la única chica guapa y sale con Duane.
Duane'le sen yatılı okuldasınız.
Tú y Duane en una pensión.
Seni seviyorum ama Duane'i de seviyorum.
Te quiero, pero también a Duane.
Babam başardıysa, Duane de başarır.
Si papá pudo, él igual.
Tekdüzeliği çabuk keşfetmek istiyorsan, Duane'le evlen.
Si quieres descubrir pronto la monotonía, cásate con Duane.
Duane geliyor mu?
¿ Va a venir Duane?
Duane'le başım derde girer ama.
Pero voy a tener problemas con Duane.
Merhaba, Duane.
Hola, Duane.
Çok seksisin, Duane.
Me gustas mucho, Duane.
Hayır!
¡ No, Duane!
Duane'i sevmediğimden değil, ama bu yaptığı magandalık.
No es nada contra Duane, pero un currante no te va.
Duane, seni arıyordum.
Duane, te estaba buscando.
- Duane'in mi? - He?
¿ De Duane?
Duane, çabuk ol.
Duane, date prisa.
Duane'den haber aldın mı?
¿ Qué hay de Duane?
Duane'e her zaman biraz aşık olacağım.
Siempre amaré un poco a Duane.
Hey, dostum!
-! Hola, Duane! -!
Duane'in orduya girdiğini duydum.
Me han dicho que Duane se ha alistado.
Duane'le ikiniz oynayalı sanki daha çok zaman önceydi.
Parece que fuera hace más cuando tú y Duane jugabais.
Duane'i geçen gün gördüm.
He visto a Duane antes.
Duane burada mı?
¿ Está Duane?
Duane.
Duane.
- Hoşçakal, Duane.
- Adiós, Duane.
" Duane Eddy'nin bir dostuyla yemek yiyeceksiniz dostu Duane'in parçalarını ıslıkla çalmak isteyecek.
" Comerás con un compañero de Duane Eddy... que te silbará los éxitos instrumentales de Eddy.
"Sen her zaman özel olacaksın" ve "Seni her zaman seveceğim" gibi benim iyi hissetmemi sağlamak ve kendi suçluluk duygusunu yatıştırmak için tasarlanmış yavan sözlerle doluydu. Bu arada Duane denilen sümüklü bir şehir çocuğuyla giderek herşeye olan inancımı yok etti.
Estaba llena de cosas del tipo "Siempre serás especial" y "Siempre te querré"... diseñadas para hacerme sentir mejor y simultáneamente aliviar su sensación de culpabilidad... por engañarme con un pendejo de la ciudad llamado Duane y destruir mi fe en todo.
Ben Duane Benzie.
Soy Duane Benzie.
Neler yapıyorsun?
Soy Duane Benzie. ¿ Cómo te va?
Dün neredeydin, Duane?
¿ Dónde estuviste ayer, Duane?
Geç kalıyorsun, Duane!
¡ Y llegas tarde, Duane!
- Harika. - Duane?
Bien. - ¿ Duane?
Seninle konuşmam gerek, Duane.
Quería hablar contigo, Duane.
Kusura bakma, Duane...
Lo siento, Duane...
Duane hakkında konuşmak istemiyorum.
No quiero hablar de Duane.
Duane değil, benim hakkımda konuşalım.
No hablemos de él, hablemos de mí.
Duane, yani Abdullah, Bill Duke ve Lonnie, lvan Dixon.
Duane, quiero decir, Abdullah, es Bill Duke y Lonnie, Ivan Dixon.
Oh,... Bu babam... Büyükbabam...
Oh, sí, mira... éste es papá... mi padre, y éste es mi hermano, Duane.
Evet. Bu Büyükannem.
Sí, Duane, y ahí está la abuela Hall
- Duane ve ben de nehir kenarına gittik.
- Duane y yo estuvimos en el embarcadero.
Merhaba, Duane. Nasıl gidiyor?
Hola, Duane, ¿ qué tal?
Şimdi gitmem gerek.
Tengo que irme ya, Duane.
Duane götürür.
Que les lleve Duane.
- Evet, Duane halleder.
- Sí, Duane nos llevará. Ahora vuelvo...
İstediğin her şeyi yiyebilirsin Duane.
Puedes comer lo que quieras, Duane.
Bak Duane, çok çeşit var.
Duane, tienen mucha variedad.
Duane bu işi sen hallet.
Duane, ocúpate tú.
Duane,
Duane, quiero decir, Abdullah, tú sí sabes de qué hablo ¿ no? La revolución es...