Farklısın Çeviri İspanyolca
2,728 parallel translation
Farklısın sen
- pelo rosa... - Oye, Eric.
Sen tamamen farklısın,... çünkü sen benim için özelsin.
Tú eres completamente diferente, porque eres muy especial para mí.
Otur. Dönüdüğümden beri biraz farklısın.
Has estado un poco diferente desde que volvimos.
Sanki sen farklısın da?
¿ Te resulta familiar?
Sen farklısın.
- También tú.
Tabii ki farklısınız.
Bueno, por supuesto que son diferentes.
Fakat siz farklısınız.
Pero son diferentes.
Sen sanki farklısın, Jackson.
Eres tremendo Jackson.
Döndüğümüzden beri biraz farklısın.
Pareces un poco diferente desde que has vuelto.
Farklısın sanmıştım.
Creía que eras diferente.
Daha farklısını beklemem zaten.
No esperaría nada menos.
Tatlım ikiniz çok farklısınız.
Cariño, las dos sois diferentes.
Çok farklısın.
Estás tan distinta...
- Sen farklısın.
Tú eres diferente.
Biz farklıyız, sen farklısın.
Somos diferentes. Tú eres diferente.
- Biz farklıyız, sen farklısın.
Somos diferentes. Tú eres diferente.
- Biz farklıyız, sen farklısın.
Somos diferentes. Tú eres diferente. Eres una bruja.
- Biz farklıyız, sen farklısın.
- Eres diferente. Eres una bruja.
- Biz farklıyız, sen farklısın.
Somos diferentes.
- Biz farklıyız, sen farklısın.
- Somos diferentes. - Eres diferente.
Farklı isimler ve sınırlı kaynaklarla, yanılmak çok kolaydır.
Con los apellidos diferentes y recursos muy limitados, cayó en el olvido.
Ancak ses sınırı, ışık bariyeri bu çok daha farklı bir hikayedir.
Pero la velocidad de la luz, la barrera de la luz es una historia muy diferente.
Sesin ölçebildiğimiz belirli bir hızı vardır. Ama binlerce yıl boyunca, dünyanın en büyük beyinleri ışığın farklı olduğunu nesneden göze doğru hızlıca gittiğini düşünmüştü.
El sonido tiene una velocidad definida que podemos medir pero durante miles de años, las mejores mentes del mundo pensaban que la luz era diferente que viajaba instantáneamente desde el objeto hasta el ojo.
Farklı renk olarak gördüğümüz şey aslında ışığın farklı dalga boylarıdır.
Lo que vemos como colores diferentes son en realidad diferentes longitudes de onda de la luz.
Yıldız ışığı gökkuşağının tüm renklerinden, sayısız farklı dalga boylarından oluşur.
La luz estelar está compuesta de incontables longitudes de onda diferentes todos los colores del arcoíris.
170 iq ve orta sınıf bir aile. Şimdi farklı olan kim, kardeşim?
170 de IQ estable Clase media-alta vida en el hogar. ¿ Quién tu estereotipo ahora, Homie?
Sen farklı mısın ki?
¿ Qué diferencia hay?
Ama eğer ışık için geçerli olan fizik evrenin daha eski kısmında farklıysa Lee daha büyük enerjili fotonun biraz da geride kalacağını düşünüyor.
Pero si las leyes físicas de la luz son diferentes en un sector más antiguo del Universo, Lee cree que el fotón más energético debería retrasarse ligeramente.
Evrenin patlamalı doğumundan beri, entropideki artış geçmişin gelecekten farklı olmasına zamanın ok şeklinde akmasına geçmişi hatırlamamıza, yaşlanmamıza evrimin bu şekilde yaşanmasına neden olan şeydi.
Desde el explosivo nacimiento del Universo, el incremento de entropía es la razón de por qué el pasado difiere del futuro... del por qué existe una flecha del tiempo. Por qué recordamos el pasado... Por qué envejecemos...
- Bekle. - Belki de olaya farklı yönden bakmalısın.
Deberías tener ideas fuera de lo común.
Hepinize farklı kısımlar verildiğini biliyorum böylece "Özgünlük" temasını gösterme şansınız olacak.
os dijeron que tenéis diferentes lineas en las cuales deberéis mostrar vuestra individualidad.
Beni farklı biri yapan da bu. Emily, bu şımarık tavırlarını herkesin görmesini sağlıyorsun.
creo que todos en este cuarto lo sienten creo que todos pueden sentir quién eres exactamente.
Bu yetenek sayısız farklı durumda kuantum bilgisayarlarının çakışan problemleri aynı insan beyni gibi analiz etmesine yarar.
Esta habilidad para manejar múltiples estados le permite a las computadoras cuánticas hacer malabarismo con varios problemas interconectados en forma simultánea, exactamente de la misma manera que lo hace nuestro cerebro.
Şöyle benzetelim eğer senin için notaları çalarsam bunun karşılında sen çok farklı tonları aynı anda alırsın bu da kendiliğinden birçok durumu hepsi bir yerde olmak üzere elde edilmesini sağlar ve tüm güçle çalışan kuantum bilgisayarı eğer sıfırla bir arasındaki değerleri depolarsan kesinlikle sınırsız işlem gücünde olacaktır.
Una analogía podría ser que si toco una cuerda para ti... entonces escucharías muchos sonidos simultáneamente, que serían los correspondientes a los varios estados existentes al mismo tiempo en un lugar, y el poder completo de la computación cuántica, que es en cierto sentido, ilimitado, si comenzaras a almacenar todos los valores entre el cero y el uno.
Evreninin bir yerinden bir yerine göre değişir mi, belki sadece eskide olan bi şey mi Işığın hızı değişebiliyorsa evrenin ilk zamanlarından bu yana fizik kanunları çok farklılaşmış olmalı.
Comienzas a preguntarte, que si esto cambia de lugar en lugar en el Universo, o tal vez esto era diferente al principio de la historia del Universo, y si la velocidad de la luz está cambiando, entonces un montón de lo que pensamos sobre la física
Fabrikanın işçileri bu görev için farklılaşmış akyuvarlardır. Onlara "hemşire hücreler" denmesi de bundandır.
Los trabajadores son glóbulos blancos especializados, cariñosamente conocido como células de enfermería.
Ama taşınıp farklı bir okula gidersem, bunu yapamazmış.
Si termino en otra escuela con otro programa.
iki farklı insanın. Bazen bir insan başka bir insanın nefes alışını, kalp atışlarını etkileyebilir.
A veces, una persona puede afectar de verdad la respiración o el latido del otro.
- Yani, sen farklı mısın?
- ¿ Y tú eres diferente?
Sana gönderdiği mesajı çok farklı bir yöntemle de gönderebilirdi. Sırf 20. Kademe anlamasın diye.
Pudo haber dejado codificado ese mensaje de una docena de maneras distintas para que la Sección 20 pudiera haberlo reconocido, pero no lo hizo, ¿ verdad?
Brauer'ın arkasına sığındığı ideolojiden pek de farklı değil.
No suena tan diferente de la ideología que defiende Brauer.
Parti içinde farklı görüşler olduğu bir sır değil ama parti başkanımızın arkasındayız.
No concordamos internamente en el partido, pero respaldamos a nuestro jefe.
Dört yıl sonra işler umduğumdan farklı gelişmeseydi peynir kokan arkadaş canlısı bir elemanın yanında oturuyor olmazdım.
Han pasado cuatro años, y ya sabéis que estoy sentada al lado de un tío que huele como el falso queso y amigo si hubiera salido como yo esperaba.
İşi devralan adamın fiyatları farklıymış.
El tipo nuevo que asumió no tiene el mismo orgullo.
Kim bilirdi, Arthur'u başarısızlığa uğratmanın bir çok farklı yolu olduğunu.
¿ Quién hubiera sabido que hay tantas formas de llamar a Arthur un fracaso?
Hatta sicim kuramcıları bu boyutları sıralamanın 10 üzeri 500 farklı yolu olduğunu fark etti.
De hecho, los teóricos de las cuerdas se dieron cuenta de que había 10 elevado a la 500 de formas posibles de organizar estas dimensiones.
Atardamardaki kanın fışkırışında iki farklı örüntü var.
Dos patrones distintos de chorro arterial.
Daha da önemlisi şu kızarıklıkların kafamı karıştırdı. İkisini de farklı ağız yapmış gibi.
Y lo que es más importante, me confunden tus chupones porque parecen ser de dos tamaños diferentes de boca.
Çok farklı başka renklere sahip başka bir meksikaya gitmiş olabileceğidir. Mitchell Hedges in kayboluşu bir ingiliz maceracısının bulduğu Maya kristal kafatası sayesinde dikkatleri üzerine çekti
Mitchell Hedges era un colorido aventurero británico, más conocido por el descubrimiento de una calavera de cristal maya.
Bu gece burada ailemi oluşturan farklı seslerle beraber olmaktan son derece mutluyum. Sesinizin duyulması için inandıklarınız uğruna savaşmalısınız.
Y para conseguir que tu voz cuente tienes que levantarte por lo que crees.
Sen farklısın.
Eres diferente.